Yakın Türkiye tarihinin en haksız, en tarafgir, en sert referandum sürecini geride bıraktık. Bu zorlu dönemeçte aydınlık ve demokratik bir cumhuriyetten yana olanlar omuz omuza vererek örgütlü yalana, manipülasyona, akıl almaz saldırılara ve karalamalara göğüs gerdi. Cumhuriyet tarihinin görkemli direnişlerine bir yenisi eklendi. Bu mücadele, boyun eğmeyenlerin onur belgesidir. Sandık sonuçlarına indirgenemeyecek kadar önemli bir politik mücadelenin, toplumsal bir dalganın yansımasıdır. Korku imparatorluğunun duvarlarında gedikler açılmıştır.

Bu referandum OHAL karanlığında, özgür medyanın susturulduğu, gazetecilerin rehin tutulduğu, akademinin tasfiye edildiği, vekillerin tutuklandığı bir ortamda yapılmıştır. Hayır diyenler bizzat devletin zirvesi tarafından suçla özdeşleştirilmiş, işinden atılmış, çeşitli bahanelerle soruşturmalara maruz bırakılmıştır. Buna rağmen mücadeleden vazgeçilmemiş aksine her politik aktör kendi Hayır’ını dillendirmeye devam etmiştir. Sokağında, mahallesinde, işyerinde Hayır’ı çoğaltmış, Hayır’ı örgütlemiştir. Cumhuriyetçiler, sosyalistler, demokratlar tek adam rejimine karşı birleşmiştir. İstanbul Diyarbakır ile, Artvin İzmir ile Ankara Tunceli ile buluşmuştur.


Galip değil mağluplar
İktidar bloku ilk günden itibaren Hayır’ın çıkma potansiyelinden dahi ürkmüştür; sertleştikçe zayıflamış, zayıfladıkça sertleşmiştir. Devlet imkânlarının sınırsız bir biçimde kullanıldığı, dini ve ulusal duyguların dizginsiz bir biçimde istismar edildiği evet kampanyasında elde edilen sonuç Saray-AKP-Bahçeli ittifakı için tam bir hayalkırıklığıdır. Evet vermek farzdır diye köşesinden fetva verenler, evet ahiretinizi kurtarır diyenler, Cuma hutbesinde reis-başkomutan güzellemesi yapanlar, referandumu cihat ile, fetih ile özdeşleştirenler, halkı iç savaşla tehdit edenler, ülkenin yarısını terörist ilan edip memleketi ortadan ikiye bölenler, öğrencilere, hastalara, yoksullara devlet olanaklarıyla evet dedirtmek isteyenler, kamu bütçesinden dağa taşa, her binaya, her yol kenarına dev evet pankartı asınca halkı güç karşısında sarhoş edeceğini düşünenler bu toplumun bugününe ve geleceğine zarar vermiştir.

15 Temmuz sonrası yeniden formüle edilen iktidar blokunun menfaate dayalı kırılgan bir birliktelik olduğu kanıtlanmıştır. Evet cephesi, AKP ve MHP oylarının toplamını hedeflemiş ama yakınına bile yaklaşamamıştır. İç savaş ve kaos tehdidi sağ tabanın konsolide olmasına yetmemiş, Yeni Milliyetçi Cephe denemesi çökmüştür. AKP içinden geldiği Milli Görüş damarına dahi tek adam rejimini benimsetememiştir. AKP’deki çatlak belirginleşmiş, MHP yönetimi ile tabanı arasındaki mesafe ilk kez bu denli açılmış, sağ siyasette yeni bir adres arayışı hız kazanmıştır.

Umudun ve emeğin zaferi
Hayır kampanyası, kendini kuşatma altında hisseden milyonları yalıtılmışlık ve yalnızlık hissinden kurtarmış, yeniden politikleştirmiştir. İktidar blokunun yalanlarına ve provokasyonlarına rağmen sağduyu ve politik olgunluktan ödün vermeyen kitleler, gelecek için umudu örgütlemiştir. Hayır’ın arkasında dururken “düşman” yaratmamış, aksine kendisinden farklı düşünen kesimleri ikna etmeyi hedeflemiştir. Devletin gri ve asık suratlı propagandası güleryüzlü ve renkli Hayır kampanyasına çarpmıştır. Böylece 2015 yazından bu yana topluma giydirilmek istenen deli gömleği birkaç yerinden birden yırtılmıştır. İşte bu nedenle 16 Nisan’ın asıl galibi sandık sonucundan bağımsız, baskılara ve tehditlere aldırmadan Hayır diyen milyonlardır. Artvin’den İzmir’e, Diyarbakır’dan Edirne’ye memleketin her köşesinde ülkesine sahip çıkanlardır. Gece gündüz şehir şehir dolaşanlar, mahalle forumlarında, meclislerde Hayır için çalışanlar, kıt kanaat geçinmesine rağmen semtindeki Hayır şenliğine katkıda bulunanlar kazanmıştır. Hayır’da buluşan 90 kuşağı; şarkılarıyla, kahkahalarıyla direnen kadınlar; barış umuduyla halayını çekenler kazanmıştır. Şehrin meydanında elinde bayrağı ile Hayır diyen başörtülü teyze de İzmir Marşı’na eşlik eden gençler, çocuklar da kazanmıştır. Her biri cumhuriyet adına kocaman bir teşekkürü hak etmiştir.

Asıl iş şimdi başlıyor
Tek adam projesi, toplumun yarısını ikna edememiştir. Tehdit, rüşvet ve hilenin kol gezdiği referandum sürecinde evet diyenlerin ne kadarının gerçekten ikna olduğu da meçhuldür. Sonucun siyasi ve hukuki meşruiyeti tartışmalıdır.

Asıl iş bundan sonra başlıyor. Umutsuzluğa kapılmak, geri çekilmek, küsmek yok. Susmak yok, pes etmek yok. Çünkü biz kazandık! Üç ay önce ya evet çıkarsa ne olacak diye bana soru soran cumhuriyet öğretmenine şöyle demiştik. “Ne olur bakın şu salona, şu sokaklara, ne kadar kalabalığız, ne kadar haklıyız. Sonuç ne olursa olsun mücadeleye devam edeceğiz. Sizler için, şu bankta elele tutuşan gençler için, Hayır şarkısı söylerken bize el çırpan pusetteki bebek için”. Şu andan itibaren toplumsal tabanda Hayır’ı örgütleyen sol, cumhuriyetçi ve ilerici güçler somut bir gündem ve geniş bir politik mücadele hattında derhal birleşmelidir. Geleceğinden korkan tüm aydınlık yüzlere moral ve güç vermelidir.