Sağında karısı, solunda kızı, önünde oğlu;

Diğerleri dünürü...

TÜRGEV genel kurul fotoğrafı.

Fotoğrafın tam ortasında baba!

Cumhurbaşkanı olan baba, “yeni dönemi müfredatın içeriğine yoğunlaşma dönemi olarak belirledik” diyor.

Sayın muhterem, bu belirlemeyi kiminle yaptınız?

Hani burası bir devletti? Hem de demokratik olanından... Kararnamesini birkaç gün önce imzaladığınız bir başbakanı, eğitim işlerinden sorumlu bir bakanı olan... Demokratik olmaya gerek yok; nezaket icabı da olsa bu lafı kendini bakan hissetsin diye selefleri gibi İsmet Yılmaz’ın tekrar etmesine fırsat tanımalıydınız.

Sayın muhterem, 14 yıl önce nereye odaklanmıştınız ki de müfredat bu güne kaldı?

Sayın muhterem, “yeni dönem” dediğinize göre başbakanlığızı, cumhurbaşkanlığınızın geride kalan ikinci yılını mazi sayıyor olmalısınız.

Sayın muhterem, kimdi gecikmenize sebep, bu sürede ayağınıza dolanan; Abdullah Gül mü, Bülent Arınç mı, Ahmet Davutoğlu mu? Kesinlikle biz değildik önünüzdeki engel.



Sayın muhterem, müfredata yoğunlaşma dönemini kiminle belirlediniz? Şu fotoğraftakilerle mi? Biri oğlunuz, biri kızınız, biri karınız, biri damadınızın kardeşi, biri oğlunuzun kayınvalidesi, biri enişteniz, biri kızınızın eltisi... Yani zürriyetiniz.

Türkiye sizin ailenizden mi ibaret!

Ya diğerleri nerede, kare dışı kalanlar; bu fotoğrafa sığmayanlar, girmeyenler? Onlar için şöyle demişsiniz “örnek gençlik TÜRGEV yurtlarında kalan gençlik olacak” ardından da eklemişsiniz “Müslüman aile aksi anlayışta olamaz!”

İktidarınız döneminde yeterince”muassır medeniyet” yoluna yoldaş devşirdiniz. Her bir erkeğin Bilal, kadının Sümeyye olmasına gerek yok. Ne yapacaksınız fazlasını… Sizden sonra kim bakacak onların yüzüne?

Sayın muhterem, sizin mi onlara, onların mı size ihtiyacı var anlamadım. Eğer Slikon Vadisine rakip bilişim ekibi pozundaki duruşlarına aldanıp onlara ihtiyacınız olduğunu düşünüyorsanız yaldanırsınız.

Baksanıza, sizin muassır medeniyet örneği olarak sunduğunuz ve bu nedenle nümune olsun diye salona getirilmiş olanlara: Siz konuşmanızı yaparken onlar ‘sen dik dur ki biz rûku için eğilelim” yazılı pankart açtı! Muhtemelen hoşunuza gitti; fakat o pankartın, Tanrı’nın huzuruna çıkarken arkasını kollama gereği duyan ve sizi de kolluk gücü olarak gören bir zihniyeti yansıttığını anlamadınız mı? Ben orada sadakatten öte, tökezlediğiniz an tabanı yağlamaya hazır kitleden bir örnek gördüm. Emin olun onlardan size bile fayda gelmez! Tabi bunu göremezsiniz; çünkü birbirinize ihtiyacınız var.

Bu fotoğraf muassır medeniyetin tanımı olmalı. Size ne söylesem, o fotoğrafa bir daha bakın, geleceğin dünyasına açılan bir kapı aralığı görmüyor musunuz desem fayda etmez. Gazetenizin çeyrek sayfa verdiği fotoğrafın umarım kare dışı kalıp da anlamamış olanların anlamasına faydası olur..