Bu haftanın bir tür “oruç tutmuyor diye dayak yedi” olayı kimilerinin pek de komik bulmadığı, AKP’ye yakın çizgide “mizah” dergisi Misvak’ın karikatürü. Misvak dergisi bir karikatür tweetlemiş. Tweetde “Ülkede oruç tutana saygı seviyesi maalesef bu” demiş. Karikatürde döner kesen bir dönerci, yolda yürürken sigara ve su içen genç adamlar, dondurma yalayan bir kız; yerde de su içer gibi görünen bir kedi var. Sokak kola, hamburger, dondurma reklamlarıyla dolu.

Karikatürdeki kedi epey alay konusu oldu. Millet kedi de mi oruç tutsun diye karikatürle ilgili epey mavra yaptı. Misvak dergisi yazılıp çizilenlere şöyle tweetle cevap verdi: “Ahahaha lan bakalım nereye gidecek diye trollere laf etmedik…oradaki kedi bile sütü saklayarak içiyor” gibi bir şeyler yazarak cevap verdi.

İktidarın yanında durup eleştirel mizah yapmak aslında zor iştir, malum zaten hükümransınız nasıl eleştireceksiniz. Ama iktidarın mizahçıları da tıpkı iktidar gibi, sanki muhalefetteymişçesine mağduriyet söylemini sürdürüyor. İktidar mekanizmasını tüm hakları tırpanlamak için hunharca kullanırken, hâlâ bizi hor görüyorlar, biz zenciyiz vb söylemine gaz vermeyi sürdürüyor. Bunu bulduğu her fırsatta yapıyor, günü geliyor Rohingya Müslümanları üzerinden, günü geliyor Filistin meselesi üzerinden, bazen de iktidara yönelen herhangi bir eleştiriyi evirip çevirip yapıyor. Siyaset bilimci bir tanıdığım bir dost sohbetinde bu durumu “crying jihad” diye nitelemişti. Yani bir tür “biz hep mağduruz, bize şöyle eziyet ediliyor, biz şöyle eziliyoruz, biz böyle hor görülüyoruz” diye ağlanıp sızlanarak cihad etme. Bir tür dayatma ve otokrasi kurma yolu olarak ağlayıp sızlanma.

Mesele o kadar enteresan bir yere gelmiş durumdaki, vay efendim neden bütün dünya bizimle beraber oruç tutmuyor; ya da Suudi Arabistan misali ramazanda iftardan önce yemek yemek, su içmek neden yasaklanmıyor; çok aşırı mağduruz, bu laikçiler ramazanda yemek yiyerek bizi mağdur ediyor, raddesine gelmiş durumda.

Oruç şöyledir, ramazan böyledir diye teolojik tartışmaya girmeyeceğim, beni ilgilendiren işin siyasi boyutu. Bu, herkes bana uymalı, benim gibi yaşamalı, tüm kamusal yaşam benim arzuma, benim kafa yapıma göre şekillenmeli anlayışıdır.

Bu anlayış, “rencide oluyoruz” adı altında kadını eve kapatır; dine aykırı der, sevmediği şeyi yasaklar, “millet” böyle istiyor der asar keser. Dolayısıyla bu karikatür sadece bir karikatür değildir, mevcut iktidar mekanizmasının kafa yapısını anlatan bir tür haritadır.

Bu arada Ramazan meselesi üzerine enteresan bir tweet Yeni Şafak yazarı Fatma Barbarosoğlu’ndan geldi.

Barbarasoğlu, şöyle bir tweet attı “Davulcu geçiyor. Sokakları yıka yıka geçiyor. Davulun sesi cümle canlıları, melekleri bile incitecek kadar hoyrat bir ses gecenin bu vaktinde. Davul sesi şehrin ruhuna uygun değil. Bu ilkelliğe bir son verelim artık”

Bunu laik cenahtan biri atsaydı herhalde şimdiye kıyametler kopmuştu, “bunlar davulcu kardeşimi hor gördü ey Müslümanlar” söylemi almış yürümüştü.