Türkiye, amorf bir ejderhanın istilası altında. Ne, diyecek bir sözü var, ne de değil sözden anlamak, herhangi bir sesi duyması bile olanaklı değil.

Bir bütün olarak, Ensarî bir kitle.

Pedofil Mursi’yi, nekrofil ‘biraderler’ini öven, koruyan, destekleyen bu ‘magma’yı yargılamak, tecrit etmek yetmez, yurdumuzdan ‘temizlemeliyiz’; gidip girip saklansınlar Vahabî finansörlerinin inlerine.
Ne diyor bir tanesi: “Bir kereden bir şey olmaz.”

Berkin’in katillerini alkışlayıp/alkışlatan, anacığını da yuhalatanlardan yana olan herkesin eli kanlıdır; hem de ne kan: En az 350 bin Suriyelinin –Ege sahillerine vuran Aylan bebeklerin ölü bedenleri de cabası-, 43 Pamukova kurbanından öldürmekle iftihar ettikleri binlerce ‘terörist’ ve ölüme gönderdikleri ‘şehit’lerin kanları.

Saymakla bitmez; ama, saysak da bunlara kâr etmez: Soma’dan Roboski’ye, Suruç’tan Güven Park’a, toplu cinayetler.



7 Haziran’da iktidarı kaybettiler; ama, bırakmadılar: Hâl-i hazırdaki rejim, bir darbe rejimidir, teröre dayanan, silahsız siyasetin sonuçlarını yok sayıp/yollarını kapatıp, insanları silaha sarılmaya sevk eden, en haincesinden bir rejim.

Bazı salaklar da, gerek terörist alçaklıklarını, gerekse gerilla tuzak veya saldırılarını istihbarat eksikliğine bağlıyorlar; oysa, bütün bunlar, istihbarat zaafiyeti değil, marifeti: Yaşasın ‘reis’in sır küpleri/karakutuları.

Bu arada, Can Dündar ile Erdem Gül’ü ‘devlet sırrı’nı fâş etmekten yargılama tiyatrosu oynatıyor, ‘ulu reis’: Devlet sırrı falan değil, doğrudan doğruya kendi sırrı; üstelik sır olarak tutmayı bile beceremediği.
Neyse, biz de seviyemizi, rejimimize uyacak şekilde tesviye/tasfiye edip şöyle bir özdeyiş yumurtlayalım: “Oğluna bak, sırrını al”; haa, bir de “kahrolsun ‘terör örgütü’ destekçisi hain akademisyen müsveddeleri.”

Farkındayım, seviyesizlik, beni de içine çekiyor ve de işte tam tamına bu yüzden de, sosyoloji bir ‘davranış bilimi’ değil, ‘toplumsal gerçekliği, toplumda geçerli olan belirleyicilikler hiyerarşisini dikkate alarak açıklayan bilim’dir.