Barlas Tolan, önce AİTİA/Gazi, sonra da Galatasaray Üniversitesi’nde 40 yıl sosyoloji okuttu; geçen aralıkta da gitti: Güle güle uyusun.

En son üç yıl önce görüşmüştük, Ankara’ya geldiğinde, bizim evin balkonunda, en az dört saat. “Bu AKP bir farklı” demişti, “MHP’li de olsa insanların kafalarında, hayallerinde, ideallerinde bir Türkiye var, görmek istedikleri; ama, bunlar Türkiye’yi sevmiyorlar.” “Ben de hocanın sözünü şöyle tamamlamıştım: “Bunların kafasında nefret edebilecekleri bir Türkiye bile yok ki, Türkiye’yi sevebilsinler.”

Bunlar, siyasal İslamcı ve de dünya, gözlerinde dar-ül İslam ile dar-ül harp olarak ikiye ayrılmış. Şeriatçı Hamas’ın Gazze’si, soykırımcı darbeci general El Beşir’in Sudan’ı veya pedofilist Mursi’nin Mısır’ı bunların ‘biz’ine dahil iken, kendilerine oy vermeyen bir Kadıköy, yakılıp yıkılacak, olmadı bok kokusuna ve mikroba bulandırılacak bir diyar-ı küffardır.

563 yıl sonra dahi İstanbul’un fethini tamamlamaktan bahseden yaratıkların gözünde insan canı bir hiçtir; o yüzden de en büyük düşman olarak, insana ‘can’ diyen Alevileri görürler. Şam’da kılmayı düşledikleri fetih/zafer/şükür/Cuma namazı, bunların yağmacı, talancı, katliamcı ve tecavüzcü tıynetlerinin yanı sıra ne denli salak olduklarının da kanıtıdır. Bu arada şunu da unutmayalım ki, “biz yaratılanı severiz yaratandan ötürü” diyen, aslında “aynı yaratana sığınıp tokatımızı da atarız yaratılana, hatta canını da alırız işimize/zamanı/işimize geldiğinde”ye vize çıkartmanın peşindeki uyanık bir potansiyel caniden başka bir şey değildir: Siyasal İslamcı’nın ‘ılımlısı’ ile çiğ çiğ insan ciğeri veya yüreği yiyeni arasındaki mesafe aynı bir fotoğrafın pozitifi ile negatifi(arap’ı) arasındakinden daha fazla değildir.

Erdoğan’ın şahsında, patronunun karşısında “ben senden de daha keskinim” taklaları atarak, çiftliğin fiilî egemeni olma hayalleri kurup hamleleri yapan ‘fazla’ uyanık bir kâhyayla karşı karşıyayızdır. Tamam, ABD, İran’da şahın gidici olduğunu üç gün öncesine kadar bile öngöremeyecek derecede ebleh ve teknoloji manyağı devasa ve hantal bir su aygırıdır; ama, Tophane kabadayısı/Perşembe Pazarı uyanığı/Tahtakale ayakçısı karışımı bir sivri sineği derisinin üzerinden def edecek zoolojik refleksten de mahrum değildir.

ABD denilen bok irisi, bu refleksten mahrum ya da değil, biz insanlara düşen, başkan olma hayallerinin önüne taş koydu diye HDP’yi, özellikle de Demirtaş’ı harcamak üzere ülkeyi iç savaşa götürmek için elinden geleni ardına koymayacağını açık açık göstermekten çekinmeyen darbe dölü iblise ve şürekasına sonuna kadar karşı koyacağımızı göstermektir.

Şunu söyleyip bitirelim: Reyhanlı’dan Bingöl’e, Roboski katliamından Serap’ın yakılmasına, Adana-Mersin-Diyarbakır bombalamalarından Suruç kıyımı ve Ceylanpınar cinayetlerine, ülkeyi kaosa sokmaya yönelik alçaklıkların gerçek faillerinin ve de azmettiricilerinin ortaya çıkartılıp gizlilik kararı ve yayın yasağı olmaksızın yargılanmadıkları güne kadar tek bir sorumlusu vardır; ki, o da Erdoğan ve şürekasıdır.