Halk kimin cumhurbaşkanı olacağından çok kimin olmayacağı konusuyla ilgileniyor. Muhalefet partileri bu durumu idrak etmeli ve grupsal çıkar peşinde koşmaktan vazgeçmeli. Aksi bir durum ülkeyi felakete sürükler.

Bunu sakın yapmayın
11. toplantının ev sahipliğini İYİ Parti yaptı. (Fotoğraf: Depo Photos)

İktidar tam gaz seçime giderken muhalefet bileşenleri seçime sayılı günler kala aday ismi üzerinden tartışamaya tutuştu. HDP’den sonra 6’lı Masa’da yaşanan gelişmelerle şimdiden cumhurbaşkanlığı seçimleri için ikinci tur hesapları yapılmaya başlandı.

Emek ve Özgürlük İttifakı salı günü gerçekleştirdiği toplantı sonrası cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda çalışmalara başlanacağını duyurdu. TİP ve EMEP daha önce yaptıkları açıklamada HDP’den farklı olarak “tek aday” fikrine yakın olduklarını açıklamışlardı. Toplantı sonrası bu konuda fikirlerinin bir miktar değiştiği görülüyor. Bu konuya dair HDP cenahının önemli iki ismi Ahmet Türk ve Selahattin Demirtaş’ın “ortak aday” konusundaki yaklaşımlarını sürdürdüklerinin de hatırlatmak gerekiyor. 6’lı Masa’da da benzer şekilde gelişmeler yaşandı. Masanın 10’uncu toplantısında çıkan yazılı sonuç bildirgesinde “tek aday” vurgusuna rağmen sular bir türlü durulmadı. İyi Parti Kurumsal İletişim Başkanı ve partinin de en önemli isimlerinden Cihan Paçacı, “Kemal Kılıçdaroğlu adaylık konusunda ısrar ederse İyi parti de aday çıkarabilir” açıklaması toplantı öncesi en çok konuşulan konu oldu. Gün içinde yaşanan gelişmeler sonrası Paçacı görevinden ayrıldığını duyurdu. Bu istifa da gösteriyor ki 6’lı Masa’nın sonuç metninde yine “ortak aday” vurgusu yapılırken “Aramızda sorun yok” denilecek.

6’lı Masa 30 Ocak Pazartesi günü kamuoyuna nasıl bir Türkiye vaat ettiklerini açıklayacak. Ya da niyetleri bu yönde. Ankara’da gerçekleşecek bu adım adaylık açıklamasından önceki son buluşma olarak not edilmiş durumda. Erdoğan’ın açıkladığı seçim tarihi veri olarak kabul edilirse seçime 15 hafta yani sadece 105 gün kalmış olacak. Muhalefet blokunun bu haliyle bile hâlâ cumhurbaşkanlığı adaylığı etrafında yoğunlaşan bir tartışma içinde olması çok anlaşılabilir değil. Bu arada en ilginç nokta da her “aday çıkarabilirim” diyene karşı taraftan gelen “hakkınızdır” minvalinde son derece nazik yanıtlar. Kuşkusuz her partinin, her anlayışın cumhurbaşkanı çıkarma hakkı var. Hatta koşulları uyan her yurttaşın da hakkı var. Ama sanırım tartışmanın bu olmadığı konusunda herkes hemfikir. Nasıl ortaklaşacağı ve bu konuda nelerin yapılması gerektiği konusuna yoğunlaşmak yerine çoklu adayla seçime girilmesini normalleştiren muhalefet anlayışının egemen olmasını yurttaş büyük bir tedirginlikle izliyor. Aday açıklanıp bu konuda uzlaşılıncaya kadar da benzer korku yaşanmaya devam edecek.

MEMLEKET NE OLACAK?

Muhalefet cenahı atacağı adımlarla sorun krize dönüşmeden çözüme doğru gidebilir. Daha önceki dönemlerde de benzer krizli durumlar aşılmıştı. Ama unutulmasın ki her kriz yurttaşın bilincinde ciddi bir iz bırakıyor. Ülke yangın yeriyken, Türkiye yol ayrımına girmişken, milyonların değişim talebi ortadayken muhalefet partilerinin hiçbir şey yokmuş gibi sürekli kendi parti ve kişisel konumları üzerinden değerlendirmelerde bulunmalarının artık hoş görülecek bir tarafı kalmadı. Böyle bir tutumun ne yeri ne de zamanı. Yurttaşın iktidara öfkesini, değişim talebini ve özlemini kendi başarıları olarak gören muhalefet partileri çok yanılıyor. Yurttaş kimin cumhurbaşkanı olacağından çok kimin olmayacağı ile ilgileniyor. Bu durumu bugüne kadar göremeyen muhalefet partileri bir an önce kendilerine gelmezlerse hem ülkeye hem de kedilerine güvenen milyonlara büyük haksızlık yapmış olacaklar. Seçimin boyu iyice kısaldı. Bugünden tezi yok ülkenin bekası için uğraşmak gerekiyor.