“Hipokrat yemini tıbbi etik ile ilgili bilinen en eski metindir ve prensipleri değişikliğe uğramış olsa bile zaman, yer, sosyal sitemler ve dinlerden bağımsızdır. Hipokrat’ın ilk kuralı, hekimin gerek düşünceleri gerekse seçtiği tedavi ile hastaya zarar vermemesidir. Hipokrat yemini hekimlik sanatının önemli sembollerinden birisidir. Herhangi bir bağlayıcılığı ve yasal yaptırımı olmamasına rağmen metin hekimlik tarihi ve […]

“Hipokrat yemini tıbbi etik ile ilgili bilinen en eski metindir ve prensipleri değişikliğe uğramış olsa bile zaman, yer, sosyal sitemler ve dinlerden bağımsızdır. Hipokrat’ın ilk kuralı, hekimin gerek düşünceleri gerekse seçtiği tedavi ile hastaya zarar vermemesidir. Hipokrat yemini hekimlik sanatının önemli sembollerinden birisidir. Herhangi bir bağlayıcılığı ve yasal yaptırımı olmamasına rağmen metin hekimlik tarihi ve yasaları açısından önem taşımaktadır.”

İsa’dan önce 5. yüzyılda yazılan Hipokrat yemininin esas unsuru Hipokrat’ın öğretisinin zemininin ‘etik’ içerikli olmasıdır.

Ve bu yemin binlerce yıldır tüm hekimleri bağlamaktadır, insanın yaşamına saygı için, yaşam hakkına saygı için…

“Etik, felsefenin ahlaki değerle ilgili olan alt dalına karşılık gelir. İnsanın, pek çoklarına göre en temel yönü ya da özelliği değerle doğrudan ilişkili olmak, değer yaratmak, değerin taşıyıcısı veya cisimleştiricisi olmak olduğu için, etik temel bir disiplindir.”

Bazı meslek grupları ki spor bunların başında gelir, evrensel değerlere sahip olduğundan, değerler kurgusu her yerde aynı ölçüde geçerli olmasından dolayı disiplinin de ‘etik’ değerleri geçerlidir.

Bunun yazılı olması veya olmamasının çok önemi olmamakla beraber, alandaki yarışma süreci içinde bu değerler herkesi bağlar. Hiç kimsenin bunun dışına çıkma lüksü olmamakla beraber, bu aynı zamanda spor kamuoyuna karşı ‘ahlaki’ bir sorumluluktur.

Spor alanı içinde bunu uygulayan tüm meslek sahibi kişiler kamusal bir misyon edinir.

Spor içindeki rekabetin ana unsuru, rekabetin eşit koşullarda ve tüm ‘etik’ değerlere bağlı kalmak şartı ile mücadele edilmesidir.

Kazanılan maçın veya puanın herhangi bir öneminin olması için, kendi taraftar kitlesi ile kamuoyunun bu süreç içinde eşitlik konusunda tatmin olması gerekir. İşte bu herkesi bağlar.

Futbol, spor branşları içinde yöresel hale getirilerek manipüle edilmeye en müsait branştır. Bizde, kulüpler kurumsal kurgu bakımından tarihsel kodlara sahip bir mekanizma ile yönetilmediğinden; yönetim başkan odaklı, takımlar ise antrenör odaklı etkileşmelere maruz kalarak yönetilirler. O yüzden, yönetim mekanizmaları ‘esnaf’ mantığına sahip insanlar tarafından çok rahat yönetilebilmektedir. Bu da haliyle tüm kurgulardaki deformasyonun ana nedeni olmaktadır.

Bu sürecin uzunluğu ‘bedbaht’ yapının bir kültür kodu haline gelmesine neden olmaktadır. Ortaya çıkan süreçten sonra, futbol artık ‘amaç’ olarak bir spor branşı olmaktan çıkar.

Ve o anlamsız kazanma hırsı için “her şey mubahtır” cümlesi etki alanını kurar. Artık bu süreçten sonra, sporun ve futbol branşının değerlerine sahip çıkma ile ilgili kaygıların yerini saha içinde ve saha dışında manipüle edilecek kazanma stratejileri alır. Ve tüm bu kurgu kendi insanını yaratır.

Başkan olarak, teknik direktör olarak, federasyon başkanı olarak, hakem olarak ve futbolcu olarak.

Burak Yılmaz da bu sürece ayak uyduran futbolculardan biridir.

Burada tartışılması gereken konu Burak Yılmaz’ın futbolcu yetenekleri değil ki bu konuda yeteneklidir. Buradaki esas tartışılması gereken konu, rekabet koşullarında eşit mücadeleyi sağlayacak ‘etik’ ve ‘mesleki ahlak’ kriterlerine olan sadakatidir. Bunun üst kurgusu; entelektüel birikimin olup olmaması ile ilgilidir. Bunun olmaması, kazanma stratejisinin saha içinde ve dışında uygulamaların tamamının “kazanmak için her şey mubahtır” üzerine oturtulmasıdır.
İşte, Burak Yılmaz bu kültür kodu ile yetişen ve bunu çok çabuk benimseyen oyunculardan birisi olması nedeniyle eleştirilen kişi olmaktadır.

Çünkü, Türkiye’de her takımda gösterdiği bu tavırların tamamının ‘yöresel’ ve ‘dönemsel’ olması futbolcu olarak onun da işine gelmektedir ki işte o zaman her şey çok kolay! Belki farkında değil ama, bu da onun yeteneklerini Avrupa’da göstermesine engel olan temel sorundur. Tabii ki taraflı ve tarafsız insanların tepki vermesinin temel dayanağı da burasıdır.

Maalesef süreç onun lehine işlemektedir.