Dilek Doğan’ı öldürdüler. 18 Ekim sabahı, pis pabuçlarıyla evini basan polislere, “Galoş giyin, burası Dingo’nun ahırı değil” demişti. Polis, 25 yaşındaki Dilek’in serçe kalbini kurşunlayarak cevap verdi; “Hayır, burası Dingo’nun ahırı!” Bir Kürt’ün, bir Alevi’nin, bir solcunun evine gönlü nasıl isterse öyle girerdi. Sen, canını kurtarmak için Maraş’tan kaçarsın, o gelir yine seni bulurdu. Dilek’in nefesi bir hafta sonra durdu. Kızları gözlerinin önünde katledilen ailenin; dost, kardeş, yoldaş... Bu ülkenin güzel insanlarının diline ahı, kalbine acıyı mühürlediler.
• • •
“Kardeşlerim, bakınız işte geçenlerde bir cenaze yaşandı. Terör örgütlerinin içinde yüzü poşulu, eline sapan verilmiş, cebinde demir bilyeler olan bir çocuk orada biber gazına muhatap oluyor. Polis kaç yaşında olduğunu nereden ayıracak? Ama bu Kılıçdaroğlu ne diyor, ekmek almaya giden çocuk diyor.” Kalabalık: Yuuuh! “Ne ekmek alması, ne alakası var? Ve çok enteresan, çocuğun annesi evladımın katili Başbakan diyor.” Kalabalık: Yuuuh! “Ben evlada sevgiyi muhabbeti bilirim ama sizin evladınızın mezarına karanfil ve demir bilye atışınızı pek anlamadım.” Kalabalık: Yuuuh!
• • •
Berkin vurulduğunda 14 yaşındaydı, öldüğünde 15. Aylar boyunca ailesinin, sevdiklerinin, hepimizin gözü önünde eridi. Bedeninden ağır gelen tabutu milyonların omzunda taşınırken, Başbakan Erdoğan, seçmenlerine böyle sesleniyordu. “Ne ekmek alması, ne alakası var!” Evladını toprağa veren bir ana, vicdanı üzerine sifon çekmiş binlerce insan tarafından yuhalanıyordu. Bölünmek deyince harita çizgilerinden başka bir şey anlamayan insanların idraki dışında yaşanan bu olay, sebep olduğu büyük ve derin yarılmayla, hepimizi yuttu, kırdı, parçaladı. Berkin’in katili o gün bugündür cezasız...
• • •
Dilek Doğan, evinde ailesinin gözü önünde, polis kurşunuyla öldürüldü. Polislere “galoş giyin” demişti. Aile, polisin hedef gözeterek vurduğuna şahitti. Emniyet 32 saat sonra açıklama yaptı. Dilek, arbede sırasında vurulmuştu. Bu savunma kimseyi şaşırtmadı. Mahkeme, gelenekselleşen tutumuyla dosyaya ‘gizlilik ve kısıtlama’ kararı getirmekte gecikmedi. O güne kadar hakkında hiçbir soruşturma açılmamış olan Dilek hakkında, vurulduğu gün soruşturma başlatıldı. Baba Metin Doğan, kızını vuran polisi tanıyor. Belinde silahıyla, görevinin başında...
• • •
“Burada şimdi onların bir takım iddiaları var, polisin bir takım iddiaları var. Durup dururken polis gidip öldürdü vesaire olay bu kadar basit değil. Adli ve idari soruşturma var. Bunlar ortaya çıktıktan sonra konuşalım” dedi Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan. “Bir yerde birisi yanlış yapıyorsa, bunun üzerine gidilir”miş! Biliyorum, yüzünüzün tek bir kası bile oynamıyor bu açıklamayı okuyunca. Mideniz buruluyor, diliniz acılaşıyor. Keşke, diye geçiyor aklınızdan hiçbir şey demeseler. Sussalar, sussalar, sussalar...
• • •
Berkin, 14’ünde terörist! Acılı anası meydanlarda yuhalandı. Cizreli Cemile 13’ünde ölü! Sokağa çıkma yasağı olduğu için anası çocuğunu kokmasın diye günlerce buzdolabında sakladı. Roboskililer terörist! Aileleri parçalanmış bedenlerini elleriyle topladı. Suruç’ta toplanan gençler terörist! Kobane’deki çocuklara oyuncak götüreceklerdi. El ele öldüler. Ankara’daki barış elçileri terörist! Savaşa karşı omuz omuza direnirken parçaları Türkiye’nin dört bir yanına savruldu. İşçiler, emekçiler, öğrenciler, kadınlar, gazeteciler, yazarlar, sanatçılar, gençler, çocuklar, yaşlılar... Her kim zulüm, baskı ve eziyet görüyor; her kim utanıyor, endişe ediyor ve sesini yükseltiyorsa; her kim kibri, hırsızlığı, yalanı kabul etmiyorsa... Suçlu, düşman, terörist!
• • •
Pazar günü ‘olmadı baştan genel seçimi’ var. ‘Evet’i basarken savaşa kalkan elleri, terör soruşturmalarını reddeden partileri, beyaz Toros tehdidini, tetikçi kalemleri, 100’er 100’er öldürülen emekçilerimizi, ekran karartanları, gazeteci hapsedenleri, çözüm bitsin savaş sürsün diyenleri, Berkin’i, Cemile’yi; öldürülen çocukları, basılan seçim bürolarını, kurşunlanan parti binalarını, yakılan kitapçıyı, 1000 odalı sarayı, öldürülen Yüzbaşı Ali Alkan’ı, isyan eden ağabeyi Yarbay Mehmet Alkan’ı, cenazesi polis aracına bağlanarak sürüklenen Hacı Lokman Birlik’i, gazete basmaya gelen AKP’li Abdurrahim Boynukalın’ın, Davutoğlu’nun yanında el sallayışını, “devlet benim” diye bağıran Karadenizli anayı, sırıtan bakanı, hırsızı, talanı... Dilek’i unutmayın. Burası Dingo’nun ahırı değil!