Her konuşmasına böbürlenerek başlayan liderler, yöneticiler ülkesi Türkiye. Her konuda “en” iyiyiz.

“Şimdi Butan nereden çıktı?” diyorsanız, hemen söyleyeyim; Madeline Drexler’in dün okuduğum makalesinden çıktı. Drexler, Butan’la yakından ilgili “Doğmakta Olan Pandemiler: Yeni Enfeksiyonlar Belası” kitabının yazarı bir bilim insanı ve gazeteci. The Atlantic’deki makalesinde Butan’ı “Pandemideki En Benzersiz Başarı Hikâyesi” diye anlatmıştı, ABD’yle kıyaslayarak.

Bizimle kıyaslayacak olanların da; “Butan işte, hepi topu 800 bin nüfuslu küçücük bir ülke” diyeceklerini kestiriyorum. Evet, küçücük ve aynı zamanda en yoksul ülkelerden biri. Çin ve Hindistan arasında bir garip memleket.

Thimphu, 34 yaşındaki Butanlı, karaciğer ve böbrek hastalıkları öyküsü de var ve 31 Mart-13 Nisan arası toplam vaka sayısı 55 olan ülkenin bugüne kadar Covid-19’dan yaşamını yitiren tek vatandaşı.

Bu rakamlar değil ama Butan’ı “benzersiz” yapan. Pandeminin ilk gününden beri ülkede en sık duyulan sözcüğün “resilience” olduğunu yazmıştı Drexler. “Resilience”, bir felaketten sonra toparlanma hız ve becerisini ifade eden kavram. Feleğin sillesini yiyip düştükten sonra çabucak ayağa kalkma, düzelip toparlanma becerisini ifade ediyor ve pandemiden beri Butanlıların dilinden düşmüyor. ABD dahil, en “zengin” ülkelerin başlangıçtan beri yaptıkları en büyük hata bilime sırtlarını dönmeleri ve “ortak iyi”ye dönük bir yaklaşım geliştirememeleri. Butan’ın yaptığı ise tam da bu. 31 Aralık 2019’da Çin’in nedeni belirsiz bir zatürre salgınını Dünya Sağlık Örgütü’ne rapor etmesinin hemen ardından, 15 Ocak’ta sıkı tedbir ve taramalara başlıyor Butan. Bir gün öyle bir gün böyle demeden, tam bir tutarlılık ve ciddiyetle sürdürüyor mücadelesini.

6 Mart 2020’de 76 yaşında bir Amerikalı turistte ilk vaka saptandıktan 8 saat 18 dakika sonra olası 300 temaslıyı belirleyip karantinaya alıyorlar. Yaptıklarıyla bizim kadar böbürlenmeseler de bu bir rekor. Ölür denilen Amerikalı turist yaşıyor ve uçakla götürüldüğü Maryland’deki doktorları; “Butan’da her ne yaptılarsa hayatını kurtarmışlar” diyor.

Biraz yakından bakınca, birkaç gün sonra tüm nüfusunu aşılamayı tamamlamış olacak olan Butan’ın “benzersiz” başarısının arkasındaki asıl sır, yöneticilerin bütün toplumu “ortak iyi” için topyekûn bir savaşta olduklarına ikna etmeleri. Her zaman yalnızca en çıplak haliyle gerçekleri söylemeleri ve salgının üzerine en önde, en fazla fedakârlığı yaparak gitmeleri. Tam kapanmalarda pandemiden etkilenen her vatandaşın tüm gereksinimlerini karşılayarak, DSÖ’nün önerdiği 14 günlük karantina yerine 21 günlük karantinalar uygulayarak, tüm önlemlerde yönetenlerin sıradan vatandaştan hiçbir ayrıcalığının olmadığını kanıtlayarak başarmış Butan.

Tam kapanma dönemlerinde Sağlık Bakanı Wangmo haftalarca küçük oğlundan ayrı kalarak bakanlık binalarında, hâlâ ameliyatlar yapan bir cerrah olan Başbakan Lotay Tshering ise ofisinde pencere önü bir koltukta uyumuş. Parlamenterler bir maaşlarını pandemiyle mücadeleye bağışlamışlar.

Başarının sırrı önce en tepedekilerin fedakârlığıyla sağlanan bu toplumsal bütünleşme işte!

Böylece otel sahiplerinin otellerini ücretsiz karantina merkezlerine döndürmesi, çiftçilerin tahıl bağışlaması ve insanların ışıkları sabaha kadar yanan Sağlık Bakanlığı’na sıcak süt ve evde hazırladıkları milli yemekleri “ema datshi”yi taşımaları… Siyasi itişmenin bırakılıp iktidar ve muhalefet partilerinin el ele vermesi…

“Benzersiz” başarının sırrı, küçücüklüğünde falan değil Butan’ın. “Lebaleb”lerinin olmamasında ve yönetenlerinden kuşku duymamasında!

Not: Prof. Dr. İlhan Başgöz hocamız aşkların en büyüğüyle bağlandığı bu ülke topraklarının kucağına bıraktı kendisini. Işıklar içinde yatsın.