Bütçe hakkının korunması demek aslında vatandaşın korunması demek. Vatandaşlar kamu hizmetlerinin üretilmesinde bir katkı sunuyor vergi veriyor. Çok doğal hakkı olarak bu ödediği verginin nereye, nasıl ve ne kadar harcandığını bilmek istiyor. Bütçenin bugünkü gelişmiş düzeyine ulaşmasında işçi sınıfının büyük mücadeleleri var.

Bütçe hakkı bu kez de yerle bir ediliyor

BirGün PAZAR

Geçen hafta küresel kapitalizmin krizini ve Türkiye’ye yansımalarını konuştuğumuz söyleşimizin ardından bu hafta yeni bütçe teklifini, bütçe hakkımızın nasıl darbeler aldığını, ödenek üstü harcamaları ve daha pek çoğunu Prof. Dr. Aziz Konukman BirGün Pazar için değerlendirdi.

► Bütçe görüşmeleri başlayacak. İçeriğine gelmeden önce, öncelikle bütçeyi artık Meclis değil Saray yapıyor. Bu durumu değerlendir misiniz?
Artık yurttaşların ve onların vekili olan milletvekillerinin bütçeye farklı bir gözle bakma zamanı geldi geçiyor. Ben geçen seneki BirGün yazılarımda ayrıntılı bir şekilde ele almıştım bu konuyu. 2019 yılının bütçesini incelerken yazdığım bütün yazıların sonunda meclisi göreve çağırdım. Burada bir sitemimi de dile getirmek istiyorum bu çağrımın çok karşılık bulmamasına dair. Ben yazılarımda bütçe hakkına bir gönderme yaparak meclisin kıskançlıkla bu hakkını koruması lazım demiştim. Tabi bütçe hakkının korunması demek aslında vatandaşın korunması demek. Vatandaşlar kamu hizmetlerinin üretilmesinde bir katkı sunuyor vergi veriyor. Çok doğal hakkı olarak bu ödediği verginin nereye, nasıl ve ne kadar harcandığını bilmek istiyor. Bütçenin bugünkü gelişmiş düzeyine ulaşmasında işçi sınıfının büyük mücadeleleri var. Düşünsenize krallar istedikleri gibi vergiyi koyabiliyorlardı. Avrupa’da yüzlerce yıldır verilen mücadeleler sonucu ulusal meclislere bütçe yapma hakkının yolu dilimize Büyük Özgürlükler Sözleşmesi diye çevrilen 1215 tarihli Magna Carta ile açılmıştır. Önce vergilerin denetlenmesiyle başladı sonra giderler derken modern bütçeye geldik. O kadar önemli ki yurttaş olmanın birinci şartı bu. Vergileri kimin için verdiğimiz sorusunun cevabı bütçelerde. Bütçe hakkının gerektirdiği koşulları sağlamaması durumunda itiraz hakkımızın olması lazım.

Tek adam rejimine geçirilirken bütçe hakkı ciddi bir darbeye uğradı. Bütçe hazırlama ve sunma yetkisinin hükümet sisteminin tasfiyesi nedeniyle Cumhurbaşkanına verildi ve meclis bütçe oylaması sürecinde işlevsiz hale getirildi. Ayrıntısını merak edenler BirGün’deki yazılarıma bakabilirler. Tek adam rejimine geçilirken anayasa da dâhil olmak üzere pek çok yasa gözden geçirildi, yeni rejimle uyumlu hale getirildi. Bu düzenlemeye maruz kalanlardan bir tanesi de 5018 sayılı Bütçe Mali Kontrol Yasası. Bu bütçenin anayasası demek. Orada bir 5’inci madde var, kamu maliyesinin temel ilkeleriyle ilgili. Bu maddenin d bendinde bütçe hakkının gözetilmesi gerektiği söyleniyor. Bendin açık ifadesi şöyle: ‘’Kamu malî yönetimi Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkına uygun şekilde yürütülür’’. Rejime uygun yasal düzenlemeler yapılırken bu d bendi herhalde unutulmuş ve değiştirmemişler. Bütçe hakkımızı korumak için hala yasal açık bir kapımız var. Meclis’teki vekilleri de buradan uyarıyorum bakın burada bir açık kapı var buradan yürüyebilirsiniz diye. Buna dikkat çekilmesine rağmen ne Meclis’ten ne de vatandaşlardan yeterli reaksiyonu alamıyoruz. Herhangi bir tepki gösterilmiyor. Bu bir sitem. Bu sitemi yapmak durumundayım çünkü sosyalistlerin, sosyal demokratların, aydınların birincil sorumluluğu böylesi önemli bir hakkın tasfiye edildiği bir süreçte bu hakkın korunmasına yönelik müdahaleleri çoğaltmak ya da bu konuda müdahale yapılanlara destek çıkmaktır.

► İçeriğe gelirsek kriz ortamında bütçenin temeli neler içeriyor?
Bütçe hakkı çok önemli bir hak. Bizim 3 yıllık bir geleceğimizi belirliyor. Bu yıl gerçekleşen bütçe sürecini değerlendirelim. Yeni rejimle birlikte gelen bütçeye yönelik tutum bu sene de devam ettiriliyor. Geçen yılın aynısı olan tutum sürdürülüyor. Nedir o? Bütçe tasarılarında –Cumhurbaşkanlığı sistemiyle birlikte değişen adıyla bütçe teklifi- Milli Bütçe Tahmin Raporu diye bir rapora yer verilirdi. Bir öncekinde dönemde de yoktu bu yılkinde de yok. Çünkü son Anayasa değişikliğiyle Milli Bütçe Tahmin Raporu’nun bütçe belgesinde yer alması uygulamasına son verildi. Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildikten sonra bu milli bütçe tahmin raporu tekliften çıkartıldı. Bu ne demek? Bu harcama- kaynak dengelerinin gösterildiği tabloların yer aldığı bir rapor. Bu rapor olmadan bütçe şöyle başlıyor; bütçenin geliri şu kadar gideri şu kadar. Bütün bu tespitleri neye göre yaptığını bilemeden bütçe görüşmeleri başlıyor. Harcama-kaynak dengesinin olması lazım orada. Yani şunu demeye çalışıyorum mesela 2020 bütçesi mi var 2020 yılı harcama –kaynak dengelerinin orada olması lazım. Bu olmadan bütçe büyüklükleri tartışılıyor. Bu bilgilerin yer aldığı resmi bir belge var aslında. Bu belgenin adı 2020 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı. Yıllık Program’ın bugünlerde yayımlanması gerekiyordu. Hala yayımlanmadı. Meclis bu bilgiye sahip olmadan bu bütçeyi tartışıyor. Geçen yıl da böyleydi. Meclis ne yazık ki bunu sorun edinmiyor. Oysa Yıllık Program YEP (Yeni Ekonomi Programı veya Orta Vadeli Program)’in bir parçasıdır, bütçe Yıllık Program’ının bir parçasıdır. Bir de arada Orta Vadeli Mali Plan diye bir şey vardır. O bütçeyle YEP arasında durur. 5018 sayılı yasa böyle bir sıralama yapmış. Orta Vadeli Mali Plan, Orta Vadeli Program’a uygun hazırlanmak zorunda. Bütçe de Orta Vadeli Mali Plana uygun olmak zorunda. Şimdi bu belgelerden 2020 Yılı Programı yok. Onun harcama kaynak dengeleri de yok ama bütçenin kendisi var. Eski yıllarda bu dengeler bilinerek bütçe tartışılırdı. Şimdi Cumhurbaşkanlığı sistemiyle bu mümkün değil. Birinci tespitimiz bu.

İkincisi, bütçe takvimine uyulmama. Bu eskiden de vardı. AKP iktidarı döneminde de devam edildi bu yanlışlığa. Sonra bütçe takvimi değiştirildi. Eskiden Mayıs ayı içinde bütün bu belgeler hazırlanıyordu, bu Eylül’e alındı. Bu değişiklik neden önemli? Çünkü 17 Ekim’de bütçe bu belgelere dayanılarak hazırlanıyor ve meclise sunulmuş oluyor. Mayıs’tan Ekim’e epey zaman vardı şimdi Eylül’e alındı. Fakat tuhaf bir durum oldu 5018 süreyi şöyle belirledi; Eylül’ün ilk haftasının sonuna kadar Orta Vadeli Program yayınlanacak dedi yani YEP. Yasal olarak resmi adı OVP olarak devam ediyor. YEP zaten yasal metinlerde olan bir şey değildi. OVP diyelim 8’ine kadar hazırlanıyor. Orta Vadeli Mali Plan ise Eylül’ün 15’ine kadar hazırlanıyor. Şimdi bunların bu seneki resmi gazetelerde yayınlanma tarihlerine bakalım. Orta Vadeli Program 4 Ekim’de yayımlandı. Orta vadeli Mali Plan 11 Ekim’de yayımlandı. Bütçe çağrısı yine 11 Ekim’de yayınlandı aynı gün. Bütçenin teslim tarihi ise 17 Ekim akşamı. Cumhurbaşkanı “kamu idareleri orta vadeli programı ve orta vadeli mali programı dikkate alarak bütçeyi belirlesin” diyor. İkisine bakarak ödenek tekliflerinizi belirleyin diyor. 11 Ekim’de kurumlara gitti bu yazı. İşleme en erken 12 Ekim’de başlanabilir. 2 günde matbaada geçsin diyelim. Bunun anlamı kurumlara 3-4 günlük bir süre bırakılmış bütçe hazırlamaları için. Bu neyi gösteriyor? Bütçeyi Saray’da hazırlamışlar. Bu bütçe hakkına tecavüz, başka kelime bulamıyorum. Bu şekilde yaparak bütçeyi kamuoyunun bilgisinden bir süreliğine kaçırmış oluyorsunuz. Bunu 9 Eylül’de yayınlamış diğerini de 15 Eylül’de yayınlamış olsalardı yaklaşık 30 günlük bir zamanınız olmuş olacaktı. Bir sürü meslek örgütleri bu açıklamaları yapacaktı, gazeteler bunu gündeme getirecekti. Kamuoyu bunu tartışıyor olacaktı. Meclis üzerinde ciddi bir baskı hissedecekti. Bir kere daha hazırlık aşamasında bütçe hakkına darbe yaptınız. Hiçbir yaptırımı da yok işin tuhaf tarafı. Bunun ne yapması lazım meclisin? “Ey cumhurbaşkanı sen ne yapıyorsun 5018’i ihlal ediyorsunuz” demesi lazım. Var mı öyle bir şey? Kimse bir şey diyemiyor. Peki muhalefet? Bunu tutanaklara geçirmesi lazım, basın toplantısı yapması lazım. Tık yok. Sayıştay’dan en ufak bir açıklama yok. Meslek örgütlerinde de çok fazla bir açıklama yok. Sonuçta bu hak çok ciddi bir darbe yemiş durumda.

butce-hakki-bu-kez-de-yerle-bir-ediliyor-647655-1.
Prof. Dr. Aziz Konukman


► Başka neler var?
Meclis’e bütçeyle birlikte sunulması gereken belgeler diye bir başlık var 5018’in 18. Maddesinde. Diyor ki: 2020 bütçesini görüşüyorsak Yıllık Ekonomik Rapor da Meclis’e sunulmalı. Bu da Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanıyor. Rapor 2019 tarihini taşıyor. 2019’da ne oldu bunu tartışıyor. Yani bitmiş olan gerçekleşmiş olan ya da gerçekleşme tahmini olan rakamları tartışıyor. Bu niye önemli? Meclis için bitmiş rakamları tartışıp -cek –cak’lı öngörüleri konuşması lazım. Paylaşım bitmiş, sermayenin payı anlaşılmış, emeğin payı anlaşılmış, bölüşüm ilişkileri sonuçlanmış. Onun üzerinden siz ne yapıyorsunuz 2020 öngörülerini konuşuyorsunuz. Ama elde 2019 yılına ait Yıllık Ekonomik Rapor yok.

Merkezi yönetim kapsamında olmayıp merkezi yönetim bütçesinden yardım alan kamu idarelerinin diğer kurum ve kuruluşların listesinin de sunulması gerekiyor. Nerede? Niye önemli bu? Bu şundan dolayı önemli: yandaşlara ne gidiyor? Hangi yandaşa hangi vakıfa hangi derneğe… Çok önemli bir liste. Kriterleri ne? Listeyi görmek gerekiyor. O da yok. Haksızlık etmeyelim 2020 Yılı Bütçe Gerekçesi’nde bu kapsamda bir liste var ama istenilen ayrıntıda değil. Bu da bütçe hakkını kullanmaya ciddi bir engel oluyor.

Diğer bir eksiklik de vergi harcamaları listesi. Yasa mutlaka vergi harcamalarıyla ilgili liste olmalı diyor. Parlamentoya 17’sinde sunulan 2020 bütçe teklifinin 169. Sayfasına bakarsanız orada vergi harcamaları cetveli yok. Ama bir de strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın kendi web sitesindeki parlamentoya sunulan teklif dosyasına bakarsanız aynı 169. Sayfada bu cetvelin olduğunu görüyorsunuz. Bu kaybolan tablo burada var. Yani parlamentoya sunulması gerekiyor demiştim ya burada saklandığı belli.

► Vergi harcamaları neden önemli?
Önce Vergi harcamasının tanımını yapalım. Vergi harcaması demek birinden alacağınız vergiden vazgeçmeniz demek. Onun tutarları vergi harcaması olarak kaydedilir. Birinden alacağınız Vergi harcaması demek o kadar vergiyi senden almaktan vazgeçtim. Harcama lafı da oradan geliyor. Bu esas sermayeden alınıyor. 2020 yılında 195,6 milyar vergiden vazgeçilmiş. 2021 yılında 222,7 milyar, 2022 251,4 milyar. Şimdi düşünün dijital vergilerle ilgili yeni bir paket var. Paketten beklenen gelir 6 milyar. EYT’lileri biliyorsunuz. Cumhurbaşkanlığına bağlı kurul bir rapor hazırladı. İlk aşamada hemen emekliliğe başlatacaklarının maliyeti 26 milyar diyor. Onlara gelince kaynak yok. Asgari ücret vergi dışında kalsın deyince kaynak yok. Ama sermayeye gelince bu rakamlar buraya yazılıyor. Toplumun dikkati 6 milyarlık vergi paketine yoğunlaştırılırken saklanan bir cetvelle bir çırpıda bu tutarın yaklaşık 32,5 misli bir kaynaktan feragat ediliyor. Cambaza bak misali, toplum oyalanırken çaktırmadan sermayeye büyük bir kaynak transferi yapılıyor.

Bütçe hakkını zedeleyen son bir durumdan da bahsedelim. Bu vergi paketi bir kanun teklifiyle sunuluyor. Oysa bunun muhatabı kimdir? Siyasal iktidardır. Hükümet diyemiyoruz çünkü bakanlar kurulu diye bir şey yok yeni sistemde. Bu paketin gerçek hazırlayıcısı siyasal iktidarın tek temsilcisi konumundaki Cumhurbaşkanı’dır. Ama Meclis’e sunmak durumunda bırakılanlar bir kısım AKP milletvekilleridir. Çünkü yeni sistem Cumhurbaşkanı’nın bütçe dışında kanun teklifi sunmasına olanak tanımıyor. Geliniz bir senaryo kuralım: Demek ki bu teklife imza veren vekiller yazın Meclis tatildeyken memleketlerine gittikleri zaman halkla görüşüyorlar. Halk bunlara herhalde bu devletin harcamaları çok bizim vergi yükümüzü arttırın, uçan kuştan vergi alın demişler. Bunlar da demişler ki yani biz halkımıza önem veririz. Bir de bütçe hakkı diye bir şey var. Çünkü Vatandaş verdiği verginin nereye harcanacağını da biliyorlar ya vergiye de onay veriyor. Bunlar söylemişler onlar da halkın bu taleplerini karşılamak için bu teklifi vermişler. Gerçekten felaket bir durum. Böyle bir senaryo. Bu bütçe hakkının milletvekilleri tarafından suiistimal edilmesi demek. Vatandaşı suiistimal etmek demek. Vatandaşın gerçek taleplerini göz ardı etmek demek.

► Bütün bunları denetlemekle sorumlu kurum Sayıştay. Onun raporlarında bütçe hakkının zedelendiği tespiti yapılıyor mu?
Sayıştay’ın Meclisi uyarması lazım. 5018’e aykırı ödenek üstü harcama yapanların tespiti ve bu konuda meclisin bunlara onay vermemesi yönünde. Peki, ne yapıyor Sayıştay? Ödenek üstü harcama tespit ediyor. Yani meclisin onayladığı ödenekten daha fazla bir harcama tespit ediyor. Sonra buna tamamlayıcı ödenek verilmemesi yüce meclisin takdirindedir diyor. Yasalarla izah edilemeyen diyor bu harcamalara. Bunun adını koymuyor. Bunun adı yasa dışı, kanunsuz. Yasalarla izah edilemeyen gibi cümlelerle meşrulaştırmaması lazım bunları. Ödenek üstü harcama biliyorsunuz 125 milyar yazıyor YEP’te, 80 küsür de ödenek. 45 milyar yasadışı harcama yapılmış demek. Sayıştay’ın bütün bunların üzerine başsavcılıklara suç duyurusu yapması lazım. Orada kim kamu zararı yaptıysa ondan alınması lazım.

Bir tane daha bütçe hakkı ihlali var. Borçlanma limitleri aşılmış. Sevgili Hakan Özyıldız da yazısında bahsetmiş. Kanunların izin verdiği borçlanma limitleri 2 kez aşılmış fakat hala bunun meşrulaştırılmasını sağlayacak yasal düzenleme yapılmamış. Şuan yasa dışı borçlanma var ve devam ediyor yılsonuna kadar. Bu konuda da hala bir şeyler yapılabilir.

cukurda-defineci-avi-540867-1.