Rock grubu Kül, 2011 yılında yayımladıkları ve çıkış yakaladıkları ‘Artık Güçler Dengede’ albümünden 8 yıl sonra ‘Ait ve Dair’ albümünü yayımladı. 12 şarkıdan oluşan albüm Ada Müzik etiketiyle çıktı. Başından sonuna büyük bir işçilikle hazırlanmış hissiyatını veren albüm için gruptan vokal Arın Kuşaksızıoğlu, gitarist ve geri vokal Mehmet Yaranona ve davulcu Akay Taşkıntuna ile stüdyolarında […]

Butik müziğin bedelini ödüyoruz

Rock grubu Kül, 2011 yılında yayımladıkları ve çıkış yakaladıkları ‘Artık Güçler Dengede’ albümünden 8 yıl sonra ‘Ait ve Dair’ albümünü yayımladı. 12 şarkıdan oluşan albüm Ada Müzik etiketiyle çıktı.

Başından sonuna büyük bir işçilikle hazırlanmış hissiyatını veren albüm için gruptan vokal Arın Kuşaksızıoğlu, gitarist ve geri vokal Mehmet Yaranona ve davulcu Akay Taşkıntuna ile stüdyolarında bir araya geldik, albümü ve müzik endüstrisini konuştuk.

• 8 yıllık bir aranın ardından geldi albüm. 8 yılda müzikte birçok değişti. Siz değişimleri nasıl gözlemlediniz?

ARIN: İlk aklıma gelen kökteki değişim galiba, tüketim alışkanlığı. Bizim ilk albüm çıktığı zaman dijital müzik dinleme, dijital tüketim bu kadar yaygın değildi ve daha konvansiyonel yöntemlerle yaymaya çalışmıştık. Yani tam o geçiş sürecindeyken çıktı bizim ilk albüm. İşte buna 2009 – 2013 arası dersen bizim albüm zaten 2011’de çıktı ve bu yüzden zaten dijital sunumumuz, dijital varlığımız, bizim kontrolümüzde olan bir şey değildi. Bizim albümü bile yapımcı ya da dağıtımcı biri koymuş Spotify’a ve biz bir zaman sonra bunu fark ettik. İnsanların tüketim alışkanlıkları dijital ile beraber bu kadar değişince erişilebilir olma hikâyesi başka bir yere gitmiş. Bizim mesela bu albümü yaptıktan sonra geri dönüp baktığımızda ‘bir dakika abi ne olmuş şimdi 8 sene sonra?’ dediğimizde ilk dikkatimizi çeken şey bu oldu. Ve dünyadaki rock müzik sound’unun evrilmesi, Türkiye’de bizim kadar bu sert soundlu grupların eskisi gibi revaçta olmayışı gibi etkenler insanları başka bir yere yöneltmiş. Şu an mesela biz bunun deneyimini yaşıyoruz, anlamaya çalışıyoruz ‘bir dakika abi insanlar bunu dinliyor, bu iş çok kalmamış, ha bunlar çok tüketilmiş’. Biz de şu an mesela, bu sorduğun soruya kendim tam bir cevap veremiyorum. Hala bir analiz sürecindeyim kendi adıma yani. Bu sadece tüketim alışkanlıklarıyla alakalı.

• Tüketim de kolaylaştı ama bununla beraber. Trendler bile değişti. Kolay tüketilir anlamı çıkmasın ama Rap müzik diye bir gerçeklik var mesela şu anda.

MEHMET: Rahat da tüketilir bence

• Yerine göre. Çok zor tüketilen rap albümleri de vardır.

MEHMET: Tabii ama daha hızlı karşı tarafa geçtiği kesin.

ARIN: Rap’te mesele sampling’den reproduction (yeniden yapma). Bu da Adorno gibi yerlere gidiyor işte. Reproduction bir zaman sonra ritmin asıl biçimi olmaya başlıyor ve senin dinleyici olarak tanışıklığın, tüketim tanışıklığın, Rap’te daha rahat vuku buluyor.

AKAY: Daha referansları bir yere oturuyor diyorsun. O yüzden de o tüketim durumu böyle bir şey yarattı bizim olmadığımız süreçte. Arın’ın da dediği gibi bugün bizim gibi düşünüp, bizim tarzımıza daha yakın müzik yapan grupları bırak revaçta olmalarını yoklar. Hiçbir şey üretmiyorlar. Keşke insanlar gerçekten bütün bu konuştuklarımızı üretim tüketim şeylerini bir kenara koyup yapmak istediklerini yapmaya devam edebilseler. Bizim de dinleyebileceğimiz çok daha fazla örnek olsa şu anda.

MEHMET: Bir yandan da her dönemin belli trendleri var. her dönemin belli modaları var. Biz 90’larda büyürken MTV ve onun para yatırdığı bütün dünyaya bir şekilde pazarlamaya çalıştığı müzik türleri başkayken şu an bambaşka bir yönelim var. İşte hiphop’ın, rap’in çok büyümesi de buna benziyor.

• Ama şimdi Spotify ve iTunes listeleri var.

ARIN: Hayatta hiç liste dinlemedim oturup. Böyle bir tüketim alışkanlığım yok. O trend benden kaçmış galiba.

• Spotify editörünün seçimleri medyada yankı bulmuştu. Sizin öne çıkamamak gibi endişeleriniz var mı?

MEHMET: Şöyle bir durum yok mu? Biraz zemin kaymış durumda bence. Eskiden on tane liste vardı bütün dünyada, hadi Türkiye’de içinde birkaç tane liste vardı, biz o listelere bakardık kimin ne olduğu ortaya çıkardı. Şimdi herkesin listesi var, çok üretim var, çok fazla paylaşım var o yüzden kimse MTV’nin editörü gibi bir güce sahip değil şu anda. O yüzden yani, çok üretim var, artık dinleyicinin de kazması gerekiyor güzel şey bulmak için. Millet o kadar uğraşmıyor önüne geleni alıyor, önüne geleni aldığı için kim önüne gelirse o kazanıyor, önüne gelmesi için de yatırım gerekiyor. Bir paradoks var yani sistemde.

ARIN: O zaman şöyle bir tümdengelim yapabiliriz, makrodan mikroya düşündüğün zaman internetin kendisi zaten epistemolojik bir sorunken şu an orada doğru bilgiye, valid bilgiye ulaşabilmek bir meseleyken, onun mikro bir yansıması olarak müziğin de böyle bir şeyi var. Burada da ciddi bir bilgi kirliliği, içerik kirliliği, kirlilik demeyelim fazlalığı diyelim ona.

MEHMET: İnsanlar ne yaparsa, medyalar da etkili bence burada

• Tam da burada sizin 8 yıl sonra 12 şarkılık bir albüm yapmanız var. Herkes tekli yayımlarken yaptığınız şey çok mu nostaljik?

AKAY: Nostaljik olabilir. Biz zaten yaptığımız şeyde çepeçevre bir tutarlılık peşindeyiz; kapağından müziğine, albümün anlattığı şeyden onun kümülatif ilerleyişine bunların hepsini düşünerek yapmaya çalışıyoruz. Biz biraz daha, duygularımız tabii ki işin içerisinde, ama yapıyor olduğumuz şeyin zanaatini düşünerek yapmayı seviyoruz. Şöyle de düşünebilirsin, biz 40 dakikalık bir single da yayınlamış olabilirdik. Adı ‘Ait ve Dair’ kendi içinde bir hikâyesi olan bir yerden seni alıp seni bir yere götüren ve bittiğinde de bir şarkı mı dinledik az önce gibi hissettiren… Ben öyle hissediyorum gerçekten. Bu bizim, dediğim gibi Mehmet’in de dediği süreç içerisinde de biraz olgunlaşan bir yere gelen bir hikâyesi oldu. Kül single yayınlamaz gibi bir şey olmamasına rağmen o single’ın bir şey ifade etmesi lazım, bir şey anlatması lazım bizim için gibi bir derdimiz var yani

• Albümü defalarca baştan sona dinledim. Karanlık bir dünya sunarken, aşkı, sevgiyi, kavgalarımızı sunuyorsunuz. Buna katılır mısınız?

ARIN: Bu niyetimizin karşıya geçebiliyor olması çok güzel bir şey. İlk albümle ilgili biri vaktiyle ‘Çalışkan öğrenci ödevi gibi albüm’ demişti. Çok güzel bir yorumdu ve o beni çok yüreklendirmişti. Bu albümde de tek mantık o yani. Endüstri muhabbeti üzerinden geldik ya buraya, bu ülkede, müzik endüstrisi sana ne yazık ki içinden çok da çıkamayacağın, çok da marjinalleştiremeyeceğin bazı yollar sunuyor. Bizim tercih ettiğimiz yol, kolay kabul edilebilir ve ana akım bir şey yapmak bu opsiyonlardan bir tanesi. Sound’umuz bu ülkede alışageldik bir sound değil. Siz zaten otomatikman işinizi iyi yaptığınız sürece butik bir grup olarak kalacaksınız ve butikliğin keyfini çıkarın ve butikliğin bedelini ödeyin. Ödediğimiz bedelin çok farkında olarak butik grup olmanın tadını çıkarıyoruz.

Fotoğraflar: Sevdenur Doğan