Geçen cuma Samsun’da, çalıştığı hastanede öldürülen Dr. Kamil Furtun’un duruşmasındaydım.
Sanık İsmail Koyun Sinop Cezaevi’nden telekonferansla katıldı.
Cinayeti hastane koridorunda, herkesin gözü önünde işlemişti.
Her şey apaçık ortadaydı.
Zaten yakalandığında “Neden yaptın?” diye soran gazetecilere de sırıtarak cevap vermişti.
Canım sıkıldı, böyle zevklerim var, hoşuma gitti, vurdum…
Sormak istediğiniz başka bir şey var mı?..
Vatan sağ olsun!..
Mahkemede inkâr etse de bir şey değişmeyecekti.
Kendisi açısından tek kaçış yolunu denedi, temaruza, akıl hastalığı numarası yapmaya çalıştı.
Ben insan değilim, kral eşek arısıyım, dişi kraliçem var, oğullarım var, hepinizi sokucam, sokturucam, bana bir kova bal verirseniz savunma yaparım…
Ben deli değilim, şizofren hastası değilim, gibi saçma cümleleri tekrarlayıp durdu.
(Daha önceki ifadelerinde de olayı, şimdilerde moda ya, paralelcilere bağlamaya çalışmış.)

•••

Başhemşire Ayşe Keskin’in ifadesi hayli garipti.
Cinayeti görmüştü, sanığı da gayet iyi tanıyordu.
Sanık yıllardır hastaneye “takılıyor”du.
(Başhemşirenin tabiri aynen böyleydi. Hastaneler; pastaneler, kahvehaneler gibi canı isteyenin “takıldığı” yerler olmuştu.)
Cinayetten bir gün önceki İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu’nun dört nolu kararında “Hastane içerisinde sürekli olarak bulunan çalışan dışı İsmail isimli bir kişi olduğu konusunda neler yapılabilir veya uzaklaştırmak için nasıl bir yöntem izleneceği görüşüldü” yazıyordu.
Kendisi de imzalamıştı.
Ve fakat şimdi toplantıda böyle bir konunun gündem yapılmadığını, böyle bir karar alınmadığını, tutanağı ise okumadan imzaladığını söylüyordu.
Daha önce de hastanenin santral memurunun burnunu kıran sanığın şimdiye kadar bir taşkınlığını da görmemişti!...

•••

Hastane imamı cinayeti görmemişti ama sanığı tanıyordu.
Sanık cuma namazlarını hastanede kılıyor, sıklıkla yanına geliyor, konuşuyorlardı.
Sürekli olarak hastaneden büyük birini “götüreceğini” söylüyordu.
Bir diğer tanık, Dr. Furtun’un çalıştığı polikliniğin sekreteriydi.
Dr. Furtun, cinayetten iki gün önce, İsmail Koyun’un tomografi için geleceğini söylemiş, o gün tomografi çekilmiş, ertesi gün de muayenesini yapmıştı.
Sanık cinayet günü sabahtan polikliniğe gelip Dr. Furtun’u sormuş, ameliyatta olduğunu öğrenince gitmiş, öğleden sonra tekrar gelip yine sormuş, sonra da poliklinikte bulup öldürmüştü.

•••

Katilin cinayeti tasarlayarak işlediğine kuşku yoktu.
Katille maktul arasında borç, harç, alacak, verecek filan, herhangi bir anlaşmazlık olmadığı…
Katilin Dr. Kamil Furtun’u mesleği, yani yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle öldürdüğü de açıktı.
Savcının bu durumda TCK’nın 82. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemesi gerekiyordu.
Oysa iddianamede, cinayet sanki kahvehanede okey oynarken işlenmiş gibi ele alınmıştı.
Avukatlar doğal olarak itiraz ettiler.

•••

TTB Başkanı ve Genel Sekreteri, SES Eşbaşkanı, Samsun ve diğer illerden tabip odası başkan ve yöneticileri, doktorlar, sağlık çalışanları duruşmadaydı.
TTB, Samsun Tabip Odası ve SES’in davaya müdahil olma talebi de mahkemece kabul edildi.
Sağlık Bakanlığı ise ne davaya müdahil olmayı talep etti, ne de bir hukukçusunu ya da yöneticisini gönderdi.
Dr. Kamil Furtun’un cenazesine kalabalık bir koruma ordusu eşliğinde katılan Sağlık Bakanı, kendisi de doktor, Mehmet Müezzinoğlu’nu mu sordunuz?..
Bugünlerde Sarayhane’ye dört yüz milletvekili yetiştirme telaşındaydı.
Zaten doktor cinayeti dediğin neydi ki?..
AKP’nin Sağlık “Reformu”na bütün doktorlar kurban olsundu!...