İstanbul Boğazı’na Yunan mitolojisinde ‘inek geçidi’ denir. Tanrıların tanrısı Zeus, güzeller güzeli İo’yu sever. İo, nehir tanrısı İnakos’un kızıdır. Zeus’un kıskanç karısı Tanrıça Hera, durumu fark eder. Karısından gizlemek için Zeus, İo’yu beyaz bir ineğe çevirir. Hera durumu fark edince ineği gözetim altına alır. Zeus İo’yu kurtarır. Ancak Hera ineğin peşine bir at sineği takar. İnek at sineğinden kaça kaça İstanbul Boğazı’na gelir ve boğazı geçer. O yüzden İstanbul Boğazı’na Bosporus yani inek geçidi ismi verilir.

Geçtiğimiz günlerde iktidar icraat programını açıkladı. En öncelikli yatırımlardan biri Kanal İstanbul. Mitolojik inek geçidine karşı yerli ve milli kanal İstanbul geliyor.

Yerli ve milli bu kanalın, fikri hariç neresi yerli ve milli onu göreceğiz tabi.

Yatırımlar pek güzel, hayaller de öyle. Güçlüyüz. Kimse baş edemez bizimle.

Ne mutlu bize. Asfalt yollarla çevirdik anayurdu dört baştan. Yol yaptık ve yeni rant alanları bulduk kendimize. Çevirdiğimiz çitler yanağımıza konan öpücük, yaptığımız inşaatlar kanımıza kan oldu. Yollar olmadan rant, rant olmadan inşaat, inşaat olmadan kalkınma, kalkınma olmadan adalet nasıl olurdu… Büyüdük. “Beton, beton, beton” dememiş miydi Napolyon? Karıştırıyor muyum yoksa? Bizim bir Napolyon’umuz niye yok? Yoksa var mı?

Bırakalım bunları. Milli inek geçidimiz Kanal İstanbul hem yol demek hem inşaat, hem rant demek hem büyüme. Büyümek ne güzel. Kirlenmek de öyle. Hem bunun için üretmek yerine el koymak daha iyi değil mi? Enerji, maden, inşaattan daha yerlisi millisi olabilir mi? Doğayı, çevreyi tahrip ederek büyümek üreterek büyümekten daha hızlı ve kolay değil mi? ABD motorlu yerli helikopterimiz, Dünya Bankası kaynaklı yönetişimimiz, küresel sermaye öncülüğünde ihracat rekoru kıran otomotiv sektörümüzle belli ki yol alamıyoruz. Halkımız üretmek yerine bor madenini bekliyor zenginleşmek için. Bir de çevirdiğimiz araziye af geldi mi, değme keyfimize.

Zaten memleket yönetmek bir çeşit güç gösterisi değil mi? Bu saatten sonra kim yenebilir bizi?

Milli ve yerli paramız şer odaklarına karşı güç kaybediyor olabilir. Enflasyon canavarı hortlamış olabilir. Maaşlarımız eriyor olabilir. Beton severliğin bedelini hep beraber sellerde el sallayarak ödeyebiliriz.

Önemli olan yerli ve milli olmakta. Hem hiçbir sorumluluğu olmayan yenilikçi bir iktidarımız var. Ne yapsan sorumlu değilsin. Hatta sana muhalefet edenler kabahatli. Müthiş bir buluş. Bu nedenle 15 yıldır hâkim olamadılar memlekete. Daha da olacakları yok zaten. Çöken yollar, pistler, apartmanlar, değer kaybeden Türk Lirası, zehirlenen topraklar. Bunların sorumlusu yok. Var desen zaten iş kötü. Bir yanımız kader, bir yanımız iktidar. Turgut Uyar’ın dediği gibi, “Bütün mümkünlerin kıyısındayız.”