AKP iktidarı, ulusal ve yerel düzeyde seçmen gözünde inandırıcılığını yitiriyor. Bu durum, gerek Cumhurbaşkanlığı’na endekslenmiş genel seçim, gerekse yerel seçimler açısından, iktidar çevrelerinde uykuların kaçmasına neden oluyor.

Başka gerekçeler yanında, son referandumda Ankara ve İstanbul başta olmak üzere büyükşehirlerde yaşanan oy kayıpları Kadir Topbaş’ın istifa ettirilmesinde önemli rol oynadı. Muhtemelen benzer bir yol diğer bazı büyükşehirlerde de izlenerek, gerilemenin önüne geçilmeye çalışılacak.

Mevcut büyükşehirler belediye başkanları yenilenerek, tahkim edilirken, diğer iller için kazaları önleyecek önlemler alınmaya çalışılıyor. Anlaşılan o ki, bu yerleşmeler için bulunan formül Bütünşehir düzenlemesi! Bugün itibariyle Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki de bu yönde bir hazırlık yaptıklarını ve 30 büyükşehire ek olarak, bazı illerin de Bütünşehir haline getirileceğini ifade etti.

Anlaşılan o ki; şu an büyükşehir statüsünde olmayan illerin bir bölümünün Bütünşehir haline getirilmesi, bu illerde daha önce belediye sınırları içinde olmayan kırsal yerleşmelerin belediye sınırlarına dâhil edilmesini sağlayacak ve bu yerleşmelerde yaşayan seçmenler belediye seçimlerinde oy kullanacaklar. Böylece AKP, bazı belediyeleri kaybetme riskini ortadan kaldırırken, CHP ve diğer partilerin iktidarda olduğu bazı belediyeleri de kazanmayı umuyor.

Bütünşehir düzenlemesi AKP bir kez daha anti-demokratik ve Anayasa’ya aykırı düzenlemelerle iktidarını tahkim etme niyetinde olduğunu gösteriyor. Niçin bu düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğunu açıklayalım; Anayasa’nın 127. maddesi yerel yönetim birimlerinin yerel mahalli ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla kurulmasını ve karar organlarının yerel halkın oylarıyla belirlenmesini öngörmektedir. Bütünşehir düzenlemesi hem oy verecek kesimlerin tespiti açısından, hem de mahalli ihtiyaçların giderilmesi noktasında Anayasa’ya aykırılık taşımaktadır.

Bilindiği üzere, büyükşehirler dışındaki yerleşmelerde, belediye sınırları içinde yaşayan seçmenler belediye seçimlerinde oy kullanmaktadır. Belediyeler tanımları gereği kentsel yerleşmelere hizmet vermektedir. Bu nedenle de, bu hizmetleri alan kentli seçmenlerin oyları ile belediye başkanları ve meclis üyelerinin seçilmesi esastır. Kırsal yerleşmelerde yaşayan yurttaşlarımız ise kendilerine hizmet götüren İl Özel İdarelerinin karar organı olan İl Genel Meclislerinin seçiminde oy kullanmaktadır.

Bütünşehir düzenlemesi ile yapılmak istenen kentsel yerleşmelerin dışında kalan belediyelerde kırsal yerleşmelerde yaşayan vatandaşların oy kullanmasını sağlamaktır. Dolayısıyla, kırda yaşayan vatandaşlarımız ait olmadıkları ve hizmet almadıkları belediyeler için oy kullanarak aslında kentlerin yönetiminden sorumlu olan belediye başkanları ve meclis üyelerinin seçiminde belirleyici olacaktır. Bu her şeyden önce kentlerde yaşayan vatandaşlarımızın iradesine haksız bir müdahale anlamına gelmektedir.

Öte yandan bu tür bir düzenlemenin kırda yaşayanların yararına olduğu ve onlara siyasal tercihleri açısından bir avantaj sağlayacağı düşüncesine sevk etmemelidir. Çünkü böylesi bir düzenleme kırsal kesimde yaşayan yurttaşlarımız açısından da önemli mağduriyetler doğurmaktadır.

Bu değerlendirmemizin spekülatif olmadığını; daha önce yasalaşan ve 14 olan büyükşehir sayısını 30’a çıkaran 6360 Sayılı Kanun neticesinde ortaya çıkan durumun en fazla kırsal kesimi mağdur ettiğini belirtmek gerekir.

6360 sayılı Kanun neticesinde, bu yerleşmelerde İl Özel İdareleri ortadan kaldırılmış ve bu birimler tarafından üstlenilen sorumluluklar belediyelere verilmiştir. Ancak söz konusu kırsal nitelikteki yerleşmelerin büyük bölümü kentsel yerleşmelere uzaklıkları, sorunlarının farklı niteliği, hizmet götürmenin görece yüksek bedelleri nedeniyle belediye hizmetlerinden ihtiyaç duydukları payı ne yazık ki bugüne kadar alamamıştır. Bu nedenle, bu düzenlemeyle büyükşehir haline gelen hangi yerleşmeye giderseniz gidin, hem belediye başkanlarının kıra hizmet götürmenin zorluklarından, kırsal seçmenin de hizmet alamadığı için şikâyet edişine şahit olursunuz.

Dahası, tüzel kişiliği olan köy muhtarlıklarının lav edilmesi sonucu köyler mahalleye dönüşmüşler ve köy ortak malları ve meralarını kaybetme sorunuyla karşı karşıya kalmışlardır.

Görünen o ki gündeme getirilen Bütünşehir düzenlemesi uygulamaya sokulursa, mevcut büyükşehirlerin önemli bölümünde yaşanan bu sorunlar Bütünşehir yapılan illerimizde de yaşanır hale gelecek; bir yandan Anayasa’ya aykırı biçimde, kırda yaşayanlar etkileşimlerinin minimum olduğu belediye başkanlarını seçecek, öte yandan da seçtiği belediyeden hizmet alamayacaktır.

Özet olarak; Bütünşehir düzenlemesi, AKP’nin sorunlarını “belki” çözer, ama hem kentte, hem de kırda yaşayanlar açısından büyük haksızlık ve sorunlara yol açacaktır.

Bir hatırlatmayla bitirelim; geçtiğimiz günlerde, açıklanan fındık alım fiyatları üreticiyi isyan ettirdi. Fındık üreten bölgelere baktığınızda, önceki seçimlerde büyük ölçüde AKP’ye oy veren bir kesimden söz ediyoruz. Kırın siyasal tercihleri bu yöndeyken, kırsal kesimin oy verdiği AKP iktidarı döneminde Türkiye tarımı iflas noktasına geldi. Nasıl gelmesin ki? Kırı ve tarımı görmezden gelen, köy tüzel kişiliklerini ve il özel idarelerini ortadan kaldıran, her yeri büyükşehir yapmak isteyen, toprağa bakınca, fındık, üzüm, buğday değil, beton bloklar görmek isteyen bir anlayış, ülkeyi uzunca bir süredir yönetiyor!

Tam da bu nedenle, CHP’nin son günlerde fındık ve üzüm üreticisinin sorunlarını sahiplenmesi yerinde bir stratejiye işaret ediyor. Bakarsınız, bir önceki Cumhurbaşkanlığı Referandumu’nda büyükşehirlerde oy kaybeden AKP, önümüzdeki ilk seçimde, güvendiği kırdan beklemediği bir darbe yer.