Kaybı, Hindistan politikasıyla ilgilenmeyenler için belki fazla dokunaklı gelmeyebilir ama dünyanın en büyük demokrasisi olarak bilinen Hindistan’ın büyük eyaletlerinden Tamil Nadu’nun Başbakanı Muthuvel Karunanidhi’nin ölüm haberi benim için pek yürek sızlatıcı oldu.

Öldüğünde 94 yaşındaydı. Yani, uzun yaşadığı, doğanın ona bir hayli cömert davrandığı, dolayısıyla çoklu organ yetmezliğinden kaynaklanan ölümünün de son derece normal olduğu düşünülebilir. Kuşkusuz doğrudur. Ama Karunanidhi’nin ölümü kolay kabul edilebilecek ölüm değil yine de benim açımdan. Siyasi kariyeri Tamil Nadu’da yoğunlaşmış olmasına rağmen, nüfuzu Hindistan çapında hissedilmiş bir biriydi Karunanidhi.

Bir adam düşünün, 14 yaşında politikaya atılmış, ama hep tutkunu olduğu tiyatro oyunları ile senaryo yazarlığından yaşamı boyunca hiç vazgeçmemiş, yazdığı oyun ya da senaryolarında hayal ettiği ne varsa, hemen hemen hepsini yıllarca Başbakanlık yaptığı Tamil Nadu eyaletinde hayata geçirmiş. Başbakanlığı sırasında uyguladığı politikalar senaryolarının yansımasıydı diyenler yanılmıyorlar. Bunlar öyle politikalardı ki eyaletin yoksul yurttaşlarının siyasal olarak bilinçlenmelerine, canlanmalarına yol açmıştır. Karunanidhi’nin sinemaya girmesiyle beraber Tamil sinemasının tamamen değiştiğini söylerler. Tamil sineması onun sayesinde fakirleri keşfetmiştir çünkü.

Senaryosunu 23 yaşındayken yazdığı ilk filmi olan Rajakumari’de, ülkenin son derece aşağılık kast sistemine eleştiriler getirmiştir. Filmde, gerçek yaşamda olması mümkün olmayan bir hikaye vardır. Bir prensesle fakir bir gencin aşkı anlatılır. Tüm filmlerinde Hindistan’ın zengin yöneticilerini “fakirleştirmiş”, filmlerinin kahramanlarını hep laik figürler olarak yansıtmıştır.

Politikalarında da yaptığı bu olmuştur hep. Kast sistemine karşıydı ama bu aşağılık sistemi kaldırmasına olanak yoktu. Yapılması en zor olanı yaptı yine de. Devlet işine girişlerde ve devlet okullarına öğrenci alımında uygulanan kast bazlı kota sisteminin kapsamını genişletti, yani düşük kast mensupları için de devlette iş bulma ve iyi devlet okullarında okuma olanağı yarattı. Yoksullar için devlet sübvansiyonlarını artırdı. Kısa bir süre sonra bu uygulamaları başka eyaletlerce de örnek alındı.

Kendisi de alt kasta mensup bir birey olarak doğdu aslında. Ailesi tapınaklarda, sosyal etkinliklerde müzik yapan bir aileydi. Sanatçılığı belki de onlardan gelme. Ondan da aynı aile geleneğini sürdürmesi beklendi. İlk isyanı ailesinedir. Reddetti.

Hindistan 1947’de bağımsızlığına kavuştuğunda, Hindularla Müslümanlar birlikte yaşamanın yollarını arıyordu. Karunanidhi daha farklı bir çizgideydi o zaman bile. Hindistan’ın çoklu etnik, dilsel/dini nüfusunu birleştirmek, nihayet korumak için en iyi yolun Federalizm olduğunu savunuyordu. Bu çizgisi daha da gelişti, son yıllarına kadar ülkenin hakimi olan kurucu parti Kongre’nin seçkinliğine, tekelciliğine meydan okudu. Genç bir öğrenciyken, merkezi devlet Hintçeyi ulusal dil olarak kabul ettiğinde Tamil Nadu’da bir öğrenci gösterisi düzenlemiş, gösterilerin yayılması üzerine merkezi hükümet Tamilce’yi anayasaya tanınan dillerden biri olarak eklemiştir.

1969’da Tamil Nadu’nun Hindistan’dan ayrılmasını hedefleyen Dravida Munnetra Kazhagam partisinin liderliğine geldiğinde partiyi ayrılıkçı çizgisinden uzaklaştırıp hep savunduğu Federalizm çizgisine getirmiştir. Hindistan, birliğini biraz da ona borçludur.

Alt kast mensuplarının ilahıydı adeta. Ezilen sınıfları siyasal alana getirmeyi başarmış, onlara haklarını aramayı öğretmiş müthiş bir yol göstericiydi. Bir ateist olduğunu da ekleyeyim.

Hindistan yoksulları, ezilmişleri büyük önderlerini yitirdi. Yitirilen, hayal perdesinin oyun yazarı, siyaset dünyasının “gerçek” aktörüydü. İkinci sınıf ama son derece tehlikeli “figüranların” yönettiği bir dünyada gerçekten ciddi bir kayıptır Muthuvel Karunanidhi.

İki kızı, dört oğlu var. Sosyalist miydi bilemem ama siyasi mirasçısı olduğu söylenen ve Sovyetler Birliği Lideri Stalin’in ölümünden dört gün sonra dünyaya gelen oğluna verdiği isim şudur: M.K Stalin.