Araştırmacılar, avlanırken “Daha büyük balıklar nerelerde yaşar?” sorusuyla başladılar ve Megalodon’un coğrafi dağılımının büyüklüğüyle ilişkisini araştırmaya kadar gidecek bir bilimsel yolculuğa çıktılar.

‘Büyük balıklar nerede yaşar?’

Yaz tatilinizde, arkadaşlarınızla bir tekne tutup mavi sulara açılmışsınız, balık tutuyorsunuz. Aranızda hoş bir rekabet de var: Günün en büyük balığını yakalayan olma fırsatını kimse kaçırmak istemiyor. Bu sırada içinizden biri soruyor: En büyük balığı yakalamak için Dünya’nın herhangi bir yerine gidebilseydik, daha sıcak sularda mı olmak daha zekice olurdu, daha soğuk sularda mı? Sahi, bulunulan ortam sıcaklığının canlıların büyüklüğü üzerinde bir etkisi var mı?


DePaul Üniversitesi paleobiyoloji profesörü Kenshu Shimada ve ekip arkadaşlarının geçtiğimiz yıllarda çıktıkları bir tatil sırasında, gerçekten de balık avlarken sordukları soru tam da bu oldu! “Büyük balıklar nerede yaşar?” diye sordular ve sonrasında favori balıklarından biri üzerinde bir araştırma yapmaya karar verdiler: Megalodon!

On beş metreden uzun boyları vardı

Okyanus tutkunları ve prehistorya severler için Megalodon, ikonik bir canavardır. Özellikle de 2018 yılında çıkan The Meg filmiyle Otodus megalodon türü yeniden popülerlik kazandı. Bu tür filmler bu köpekbalığının “canavarlığını” ve boyutlarını bir miktar abartsa da, günümüzden 15 ilâ 3.6 milyon yıl önce yaşamış olan Megalodon, gerçekten de hiç ufak bir hayvan değildi: Ne yazık ki elimizde hiç tam bir Megalodon fosili bulunmuyor (Megalodon, diğer köpekbalıkları gibi kıkırdaklı bir iskelete sahip olduğu için fosilleşme konusunda berbattır); ancak diş ve az miktarda fosilleşmiş omur fosillerinden yola çıkarak anladığımız kadarıyla, en azından 15 metre boyundaydı ve bazı bireyleri 20 metreye kadar uzayabiliyordu.

Megalodon’un nasıl bu kadar irileşebildiğinin sırrını çözmek istiyorsak, öncelikle Megalodon’un vücut büyüklüğünü etkileyen faktörleri çözmemiz gerekiyor. Elbette bir canlının boyutlarını belirleyen birçok faktör var; fakat bakabileceğimiz ilk yer, 1800'lerin ortalarında Alman biyolog Carl Bergmann tarafından geliştirilen ve “Bergmann Kuralı” olarak bilinen bir genelleme: Buna göre, eğer bir canlı geniş bir coğrafi alana yayılmışsa, daha soğuk olan ortamlarda bu canlının popülasyonları, daha sıcak olan coğrafyalara göre daha iri olmaya meyillidir; çünkü bu iri boyutlar, daha küçük gövdeli hayvanlara kıyasla ısıyı daha verimli bir şekilde muhafaza etmelerine yardımcı olur.

Elbette bu kurala istisna örnekler bulmak mümkün: Özellikle de Leptothorax acervorum türü sarı karıncalar gibi soğukkanlı hayvanlar, bu kurala uymamaktadır: Daha sıcak yerlerde bu böcekler daha iridir. Fakat Bergmann Kuralı, özellikle de sıcakkanlı memeli hayvanlar için neredeyse evrensel olarak doğru gibi gözükmektedir. Örneğin kendi türümüzün de daha kuzey enlemlerde ve dolayısıyla soğuk iklimlerde yaşayan popülasyonlarında (mesela Inuit, Aleut ve Samiler gibi popülasyonlarda) vücut kütlesi, Afrika’daki insan popülasyonlarına göre gerçekten de daha iridir.

Berhmann kuralı

Doğadaki bu örüntüleri tespit etmek, bize doğayı daha iyi anlama fırsatı verir. Aynı zamanda bu örüntülerden yola çıkarak teoriler inşa edebilir, sonrasında bu teorilerle öngörülerde bulunarak teorilerimizin gücünü sınayabilir ve doğayı açıklama gücümüzü artırabiliriz. Örneğin Megalodon gibi antik bir balık da Bergmann Kuralı’na uyuyor mudur dersiniz?

Bu hafta yayınlanan yeni bir araştırmaya göre evet! Yazının başında bahsettiğim Kenshu Shimada ve ekip arkadaşları, Dünya’nın neredeyse her bölgesine yayılmış olan Otodus megalodon'un vücut boyutu modellerini zaman ve mekân açısından yeniden incelediler ve Megalodonların daha soğuk ortamlarda, daha sıcak bölgelere nazaran daha iri boyutlara ulaştığını gösterdiler.

Bugüne kadar keşfedilen bazı Megalodon dişleri, diğerlerine göre oldukça ufaktı ve bu nedenle bu bölgelerden çıkarılan fosillerin belki de Megalodon yuvalarına ait olduğu ileri sürülmüştü. Ancak bu daha ufak diş fosilleri, aynı zamanda ekvatora daha yakın bölgelerdeydi. Elbette bunların bir kısmının yavrulara ait dişler olma ihtimali halen mevcut; ancak yapılan çalışma, daha küçük Megalodon dişlerinden oluşan fosil bölgelerinin daha sıcak bölgelerde yaşayan Megalodonların daha ufak vücutlara sahip olmasından kaynaklandığına işaret ediyor.

Uzun lafın kısası araştırmacılar, “Daha büyük balıklar nerelerde yaşar?” sorusuyla başladılar ve Megalodon’un coğrafi dağılımının büyüklüğüyle ilişkisini araştırmaya kadar gidecek bir bilimsel yolculuğa çıktılar. Bu yolculuğun sonunda yayınladıkları makale, günümüzde içinde bulunduğumuz iklim değişikliği sürecinin, deniz habitatlarında yaşayan köpekbalıkları gibi apeks yırtıcılarda daha kutupsal enlemlere göçü nasıl hızlandırdığını anlamak için de önemli çıkarımlara sahip.

Anlayacağınız, bir dahaki sefere 18-20 metrelik devasa bir Megalodon’dan söz ederken, çok büyük ihtimalle soğuk sularda yaşayan bir Megalodon’u kastettiğinizi hatırlamalısınız. Zira antik zamanların daha sıcak sularında bir yolculuğa çıkacak olsaydınız, bu kadar iri bir Megalodon bulma ihtimaliniz çok az gözüküyor.