İşçi sendikalarına üyelik ve istifada noter koşulu kaldırıldı. 6356 sayılı yeni Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu neredeyse 30 yıldır uygulanan noter mekanizmasını kaldırdı. Böylece işçiler hem maddi bir külfetten hem de notere gitme gibi bir zorluktan kurtuldu. Derneklere ve siyasi partilere üyelik için söz konusu olmayan bu saçma mekanizmanın ortadan kaldırılması olumlu, ancak noter mekanizması yerine getirilen yeni düzenleme ise pek iç açıcı değil.

Yasanın 17/5 maddesine göre “Sendikaya üyelik, Bakanlıkça sağlanacak elektronik başvuru sistemine e-devlet kapısı üzerinden üyelik başvurusunda bulunulması ve sendika tüzüğünde belirlenen yetkili organın kabulü ile e-devlet kapısı üzerinden kazanılır.” Kısaca gitti noter, geldi e-devlet kapısı. Bir başka ifadeyle gitti paralı noter mekanizması, geldi e-devlet gözetimi (buna parasız noter de diyebilirsiniz).

Sendikaya üye olmak isteyen işçi şifresiyle e-devlet kapısından girerek elektronik ortamda sendikaya üyelik başvurusunda bulunacak. Vatandaşlık numarasını girince karşısına çalıştığı işyerinin faaliyet gösterdiği işkolunda kurulu sendikaların adları gelecek ve işçi istediği sendikayı sanal ortamda seçerek üye olacak. İlk bakışta kulağa ne kadar hoş geliyor. Örneğin akşam evde çayınızı yudumlarken veya kahvehanede sendikaya özgürce üye oluyorsunuz. Noter yok, masraf yok, işveren baskısı yok. Ancak kazın ayağı pek öyle değil.

E-devlet kapısından sendika üyeliği ciddi sakıncalar taşıyor. İlk sakınca üyeliğin devlet gözetiminde ve elektronik ortamda olması. Sendika üyeliğine devletin karışması başlı başına sorun ve sendika özgürlüğüne müdahale. Üyelik işçi ile sendika arasındaki bir konudur ve özellikle üyelik aşamasında devleti ilgilendirmez.

E-devlet üyeliği ile siyasal iktidar-bakanlık sendikalaşmayı online izleyebilecek. Bu durumun çeşitli sakıncaları var. Devletin kendisi de işverendir. Dolayısıyla üyeliğin daha ilk adımında devletin kimin hangi sendikaya üye olduğunu görmesi bir anlamda işverenin sendikalaşmayı izlemesidir. Dahası bakanlık yetki işlemlerinde taraflı davranabilmekte. Özellikle son zamanlarda yaşanmış örnekler var. Bu nedenle sendika üyeliğinin bakanlık tarafından online takibi rakip sendikalara ve hatta işverenlere bilgi aktarılmasına yol açabilir.

E-devlet üyeliğinin bir diğer sakıncası ise özellikle orta ve küçük ölçekli işyerlerinde işverenlerin e-devlet şifrelerini işçilerden almaları ve bu yolla sendikalaşmayı kontrol etmeleri. Bunun fantezi olduğunu düşünenler yanılıyor. Uygulamada bunun örneklerine rastlanmakta. E-devlet üyeliğinin başlamasıyla birlikte bir anti-sendikal teknik olarak bu yola başvurulması hiç de şaşırtıcı olmayacak.

E-devlet üyeliği ayrıca kayıtsızların ve alt işveren (taşeron) işçilerinin örgütlenmesini de olanaksız hale getirmekte. Mevcut uygulamada özellikle alt işveren işçisi olarak çalışan işçiler, alt işveren şirketinin faaliyet gösterdiği işkolunda değil, çalıştıkları ana işverenin işkolunda kurulu sendikaya üye olmakta ve özellikle bu yolla muvazaa davaları açılmaktadır. Ancak yeni sistemde bu mümkün olmayacak. Örneğin büro hizmetleri işkolunda faaliyet gösteren bir alt işveren şirketinin hastanede çalışan işçilerinin sağlık işkolundaki bir sendikaya üye olması zorlaşacak. Kısaca bu sistem taşeron işçilerinin sendikalaşmasını  iyice zora sokacak. Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak bu olsa gerek.

Orwell’ın 1984’ünün sendikal bir versiyonu söz konusu: Büyük birader sendikalaşmanı izliyor!