Büyük kalpli küçük insanlar

ECE KUTLUGÜN ARSLAN

Büyük şehirlerde yaşayan herkesin ortak problemi olmadı mı inşaat, uçuşan tozlar, iş makinelerinin gürültüsü ve bütün bunların getirdiği huzursuzluk? İnsan kalabalığının getirdiği kargaşa bir de inşaat atıklarıyla dolu sokaklarla buluşunca şehrin tüm sokakları ne kadar da yorucu hale geliyor günümüzde. Bu süreç ile birlikte doğa harap edilirken, yıpratılan sadece yeşil alanlar değil aynı zamanda insanlığa ait duygularımız da oluyor. Kalabalıklar etrafımızda çoğaldıkça başka bir insanın varlığına hissizleşiyoruz. Bir bakmışız ki bizim dışımızdaki insanlara ya da yükselen binalara karşı da hissizleşiyoruz. Kendi hayatımıza pürüz almadan devam etmek için etrafımızda olup biteni yok saymaya alışmayı koruma kalkanı yapıyoruz ki her şey “modern hayat” adına yok edilirken biz de kaybolmayalım. Bunların tümünü yapmaya mecburuz. Çünkü biz büyük şehirlere tıkılmış küçük insanlarız.


Şehirler bizden büyükken, büyük insanların çıkarları altında kaldık. Biz küçük sıradan insanlar da büyük kararların altında hep biraz daha ezildi zamanla. Çünkü başka ne yapabilirdik ki?

Doğup büyüdüğümüz mahallemiz, sıcacık samimi komşularımız, küçük ama bize ait bakkallarımız, çocukların top oynadığı minik alanlarımız… İşte bunların hepsi hayata dair küçük ama önemli insani değerler. Kitabımız “Mahalleyi Kurtarmanın Yolları”nda da, tüm bu küçük değerler, büyük güçler tarafından tehlikeye atılmaya mahkum bırakılıyor işte.

Küçük yaşında ailesine ve içinde huzur bulduğu mahallesine çok değer veren Güneş, etrafındaki büyük insanların mahallesini yok edeceğinin farkındadır. Mahallelerindeki evler eski olduğu için devlet tarafından güvenli görülmeyip kentsel dönüşüm ile yenilenmeye mahkûm olmuşlardır. Mahalleli de ne bunu engelleyecek maddi güce ne de devletin büyük insanlarına karşı gelecek mantıklı bir açıklamaya sahiptirler. Sonuç olarak bu mahalledeki konutlar gerçekten de pek güvenli sayılmazdı. Doğal afetlere, özellikle de depreme karşı kâğıttan bir ev kadar dayanıksızlardı. İşte bu yüzden de, birçok aileye yuva olan büyük kalplerle dolu olan bu minik mahalle, kendini yıkılmaktan, yok olmaktan kurtarmalıydı. Hem de bir an önce. Ama nasıl yapacaktı bunu?

Mahalleyi mahallelisinden başka kim kurtarabilir ki? Parlak zekâsı ve masum kalbiyle bizim minik Güneş, aile üyeleriyle birlikte mahalleyi kurtaracak bir “çete” kurar sonunda. Tabii bu çetenin çete olduğunu ne Zahide büyükanne ne de Can Dayı kabul etmiştir başta. Ancak onlar da farkında olmadan bu küçük oyunun bir parçası olacaklardır.

Bu mahalleye yıllarını vermiş Zahide Nine, etrafında olan bitenlere karşı tepkisini en belirgin ve en acımasız şekilde gösterenlerdendir. Öyle ki bu büyükanne, gerektiğinde iş makineleriyle mahallesini karış karış dolaşan masum işçileri bile azarlamaktadır. Sonuçta bu güzel yuvaya el süren herkes suçludur onun gözünde. Yazar olma hayaliyle ömrünü kitapların arasında geçirmiş, bilge olduğu kadar mantıklı da olan Can Dayı ise, büyükannenin aksine işlere daha akıllıca yaklaşmaya çalışmaktadır. Mahallelileri toplayıp herkesin fikrini alan, kentsel dönüşümü gerçekleştirmek için can atan müteahhide üslubuyla cevabını veren, kısacası çözüm odaklı çalışan en önemli kişi de o olmuştur diyebiliriz. E bir de bu zıpır ve zeki ikiliye bizim parlak aklı ve temiz kalbiyle Güneş de eklenince, karşımıza adeta yenilmez bir “çete” çıktığını söylesek abartmış olmayız bence.
Yalnız bu çete, ne silahlarla ne acımasız tuzaklarla ne de kanundışı işlerle meşgul edecektir kendini. Bu üçlünün tek amacı; geçmişleri, şimdileri ve gelecekleri olan bu eşsiz mahalleye sahip çıkmak olacak.

Anıl Mert Özsoy’un kaleminden Mahalleyi Kurtarmanın Yolları, Mert Tugen’in çizimleriyle Can Çocuk Yayınları ile ellerimize ulaşıyor. Bu içleri ısıtan ve merak uyandıran macera tüm okuyucuları hemen içine alacak şüphesiz.