Tarih 26 Kasım 1988. İsviçre’nin Neuchatel şehrinde, Stad de la Maladiere’de dışarıda İsviçreli’lerin coşkusu, içeride soyunma odasında ise büyük bir sessizlik vardır. Bir buçuk yıllık çiçeği burnunda teknik direktör Mustafa Denizli’nin Galatasaray’ı bir önceki turda Avusturya’nın Rapid Wien takımını elemiş olsa da, bu turun ilk maçında 0-3’lük farklı bir skor ile İsviçre’nin Nechatel Xamax takımına yenilmiştir.

Maç başlamadan önceki en kötü hedefi gollü beraberlik ya da en kötüsü deplasmanda gol atarak mağlup olmak olan Mustafa Denizli’nin öğrencileri ilk yarıyı 0-1 skor ile yenik bitirmiş, daha sonra ikinci yarıda sahaya inen seyirci, üstüne üstlük Denizli’nin yan hakem Kim Milton Nielsen ile tartışması tüm planları alt üst etmiş, takım ikinci yarıda da bir türlü kendini toparlayamadan sahadan hiç gol atamadan ve kalesinde üç gol görerek ayrılmıştır.

***


Mustafa Denizli maç sonrası soyunma odasında sessizdir. Buradan otele geçilecek, oradan da büyükelçiliğimizin davetine katılınacaktır. Mustafa Hoca’nın sessizliği otelde yapacağı kısa toplantıda bozulacaktır. Büyükelçilik davetine doğru yola çıkmadan önce öğrencilerini yanına toplayan hoca “Biz bunları İstanbul’da eleriz” deyiverir. O yas havası yavaş yavaş yerini umuda ve inanca bırakır. “İnanıyor musunuz” diye sorar hoca. “İnanıyoruz hocam” cevabını alır.

Şimdi davete doğru yola çıkılabilir. Yemek masasına geçildiğinde genç teknik direktör Mustafa Denizli’nin bir yanında dönemin büyükelçisi, diğer yanında ise Galatasaray Kulübü Başkanı Dr. Ali Tanrıyar oturmaktadır. Büyükelçi hocayı teselli ederek “Üzülme hocam, bunun seneyesi de var” der. Bunun üzerine başkan da “Bir tane atabilseydik İstanbul’da çözerdik” diye devam eder. Kimsenin aklında başka bir ihtimal yoktur Mustafa Denizli’den başka...

***

Vatana dönüldüğünde Mustafa Denizli’nin idam sehpası kurulmuştur bile. Ülke medyası genç hocanın ipini çekmeye hazırdır. Denizli’nin ilk röportajı ise ezber bozan cinstendir: “Turu geçeceğiz.”

Mustafa Denizli rövanş maçına kadar her gün bu açıklamalarını sürdürür. Sadece futbolcularını değil, tüm ülkeyi hazırlar maça. Amacı maç günü stadı doldurmaktır. Bu desteğe ihtiyacı vardır, gerisini kendisi ve öğrencileri halledecektir, buna emindir. Tarih 9 Kasım 1988. Ali Sami Yen stadyumu tıka basa doludur. İlk maçta yan hakemle tartışan Mustafa Hoca cezalıdır ve maçı tel örgüler ardından taraftarlarla birlikte izlemektedir.

Gol olup yağar Galatasaray o gün. Uzatmalarda falan da değil, 90 dakikada turu alır Denizli’nin öğrencileri ve çeyrek finale adını yazdırır. Skor tabelasında 5-0 yazmaktadır. (Uğur 19-76, Tanju 54-82- 88) Galatasaray, Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nda Monaco’yu da eleyerek yarı finale yükseldi. Ancak yarı finalde Romanya’nın Steau Bükreş takımına elendi. Galatasaray – Neuchatel Xamax maçı, Türk futbolunun Avrupa’daki başarılarının başlangıcı olarak tarihe geçti.

buyuk-mustafa-871582-1.


***

Kendimi bildim bileli Beşiktaşlıyım. Mustafa Denizli’yi tanımadan önce de çok severdim. Acaba onun da gönlünde yatanın Beşiktaş olduğunu bildiğim için miydi bu sevgim? Sanmıyorum. Mustafa Hoca her zaman renkler üstü gelmiştir bana. Türkiye’de hangi takımın, hangi taraftar gurubun mahallesine girse, omuzlarda taşınır Denizli. Türkiye’de bu ayrıcalığa sahip başka bir futbol insanı olacağını sanmıyorum.

***

Tarih 7 Ekim 2008. Telefonum çalıyor. Arayan Mustafa Hoca. Diyor ki “Evet dedim, kapattım telefonu, seni arıyorum. Henüz basının bile haberi yok. Hadi gözün aydın”. “Hocam, gerçekten mi” deyip ağlamaya başladığımı hatırlıyorum telefonda. En çok istediğim şey oluyor; Mustafa Denizli Beşiktaş’ta... 9 Ekim günü takımın başına geçiyor. Takımı hem şampiyon yapıyor, hem Türkiye kupasını alıyor.

Aynı yılın haziran ayının sonları. Mustafa Hoca’nın bir süredir kanser tedavisi görmekte olan sevgili ağabeyi İsmail Denizli’yi yitiriyoruz. Hoca Avusturya’daki kamptan cenaze için dönüyor.

Karşılaşmamızda diyor ki “en büyük hayaliydi beni Beşiktaş’ta görmek”.

Mustafa Denizli; ilklerin hocası.... Bir Türk takımı ile Şampiyon Kulüpler Kupası’nda yarı finale çıkan ilk ve tek teknik direktör.

Fenerbahçe’yi şampiyon yapan ilk Türk teknik direktör. Beşiktaş’a Türkiye kupasını ve şampiyonluğu kazandıran ilk Türk teknik direktör Üç büyük takım olan; Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray’da şampiyonluk yaşayan tek teknik direktör. Milli takımı ulusal bir turnuvada çeyrek finale çıkaran ilk teknik direktör.

***

Tarih 10 Kasım 1949. İzmir, Çeşme... Giritli Zaimoğlu Mehmet Ali Bey ve Selanikli Pembe Hanım’ın ikinci oğulları Mustafa dünyaya gözlerini açıyor. 10 Kasım günü dünyaya gelen oğullarına Mustafa adını vermelerinin nedeni ise Atatürk’e olan hayranlıkları.

Küçük Mustafa, tütüncülük yapan babasının yaptığı işi sevmiyor. Kendini futbola veriyor. 10 yaşındayken en büyük hayali Çeşme Gençlik’te oynamak. İlk defa Seferihisar’la Çeşme’nin kurtuluş günü nedeniyle yapılan özel maçta forma giyiyor. 1964’te sokakta top oynarken yoldan geçen Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Bölüm Başkanı Prof. Orhan Cura hayatını değiştiriyor Genç Mustafa’nın. Cura, elinden tutup Altay Kulübü’ne götürüyor Mustafa’yı. Mustafa daha 14 yaşında. Bir yıl sonra da Altay formasını resmen giyiyor. 17 yıl boyunca Altay’da forma giyiyor Mustafa. Diğer Mustafalardan çok farklı olan Mustafa’ya diğerleri ile karıştırılmaması için “Büyük Mustafa” demeyi uygun görüyor Altay camiası.

Mustafa Denizli kariyeri boyunca hep şaşırtıyor. Hiçbir zaman bekleneni yapmıyor. Tek yarışı kendisiyle. Kariyerinin her döneminde illa ki bir konunun “en”i “ya da “ilk”i olsa da bunların hiçbirini önemsemiyor Mustafa Hoca; apoletleri hiç bir zaman umursamıyor.

***

Geçtiğimiz günlerde bir haber düşüyor. Altay Kulübü’nden uçuşunun üzerinden 38 yıl sonra bu sefer teknik direktör olarak kulübüne geri dönüyor Mustafa Denizli. “Benim Altay ile para konuşmam mümkün değildir” diyerek alacağı tüm ücreti Mehmetçik Vakfı’na bağışlıyor. Altay’ın hocası olarak çıktığı ilk maçı Ümraniye deplasmanını 0-1 kazanarak üç puanı hanesine yazdırdı geçen gün İstanbul’da Mustafa Hoca. “Canım Hocam tebrikler” diye mesaj atıyorum. “Güvenç, canım benim. Sağ ol! İnşallah sonu daha iyi olacak” diyor hoca.

***

Mustafa Denizli’ye sadece “futbol adamı” demek yetmez. Denizli entelektüel bir spor insanıdır. Tüm ömrünü geçirdiği yeşil sahadan çok daha büyük dünyası onu farklı kılandır. Denizli; kitap okur, edebiyat bilir, resim bilir, iyi müzik bilir, sadece futbol değildir hayatı. Bir tıp doktoru ile tıp konuşabilir, bir ressamla saatlerce resim konuşmaktan sıkılmaz. Sporcunun “zeki, çevik ve ahlaklı” olanıdır Mustafa Denizli. Tüm yaşamı şeffaftır, şaibesizdir. Bir kitaptır Mustafa Denizli. Dikkatle okunması, örnek alınması gerekir. Ülke futbolunu ileri bir düzeye ahlaklı bir şekilde taşımak, Mustafa Denizlilerin çoğalması ile mümkün olacaktır.

Beylik lakapların en güzeli, en beyliği de onunkidir. O, halkının “Büyük Mustafa’sıdır.” Pek şimdi soruyorum sizlere: İzmir’deki stada Büyük Mustafa’nın adı yakışmaz mı? Altay’ın stadının adı “İzmir Mustafa Denizli Stadyumu” olamaz mı?