Öğretmenlik mesleğinin içini boşaltmaya yönelik gerçekleştirilen politikaların hız kesmediği dönemde, öğretmenler tarafından gerçekleştirilen Büyük Eğitim Yürüyüşü 51’inci yılını geride bırakıyor. BirGün’e konuşan Türkiye Öğretmenler Sendikası’ndan Raif Tombul, o dönemde yürüyüşün herkesi birleştirdiğini söyledi

Büyük Öğretmen Yürüyüşü 51'inci yılında: Herkesi birleştirmişti

Meral Danyıldız

5 Şubat 1969’da Ankara’da yapılan, emek örgütlerince o güne kadar düzenlenmiş yürüyüşlerin en ses getireni olan Büyük Eğitim Yürüyüşü 51’inci yılında. Öğretmenlik mesleğinin içini boşaltmaya yönelik politikaların hız kesmediği dönemde, Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu (TÖDMF) tarafından 20 Şubat 1963 günü Ankara’da yapılan, binlerce öğretmen ve öğrencinin katıldığı ‘Büyük Eğitim Mitingi’ni ve yürüyüşü Türkiye Öğretmenler Sendikası’ndan (TÖS) Raif Tombul ile konuştuk.

Nasıl böyle bir karar alındı? Bu süreç nasıl başladı?

O zamanki siyasi iktidarın bu işlere ters bakmasıyla başladı. O zamanlar radyo vardı, devlet radyosuna dönemin başbakanı yasak getirmişti. Yürüyüşün duyurulmasını istemiyordu. Ancak öğretmen okulu öğrencileri bile öğretmenlerini derse sokmadı. Ben de öğretmen okulunda çalışıyordum o zaman. Derse gelen öğretmenleri öğrencilerin hiçbiri derse sokmamışlardı. Onlar da ilerde öğretmen olacaktı, bulundukları bölgelerde yürüyüşe katıldılar. Biz Manisa’nın bir kazasındaydık, en uzak kaza orasıydı. Böyle olmasına rağmen orada öğrenciler, öğretmenleri sınıflara sokmadı. O zaman da bazı milliyetçi öğretmen grupları elbette vardı. Onlar da bunu kırmak için uğraşıyorlardı. Daha sonra yürüyüş, insanları birleştirdi. Hak arama, demokrasi bilincini geliştirme, daha kaliteli eğitim gibi öğretmenlerin birtakım istekleri vardı. Tabii engellendi. Fakir Baykurt ise, “Engelleseniz de yapacağız” dedi. Ona, “Sen kim oluyorsun?” diyenler de oldu. O ise Anayasa’nın maddelerine dayanarak sendikanın genel başkanı olduğunu söyledi. Kendisinin de yetkileri olduğunu, öğretmenlerin isteklerinin olduğunu belirtti ve bu tabii dalga dalga tüm Türkiye’ye yayıldı.

DAYANIŞMA VARDI

Büyük Eğitim Yürüyüşü’nün 51’inci yılındayken ne tür kazanımlar elde ettirdiğini söyleyebiliriz?

Örgütlü olmanın getirmiş olduğu bir kazanç var ortada. O dönemde TÖS’e üye sayısı 60 binken 90 bine çıkmıştı aniden. Bu artış yürüyüşten sonra oldu. Tüm öğretmen okullarındaki öğrenciler de bu yürüyüşe katıldı. Birlikte, örgütlü olmanın kazandırdığı birtakım gelişmeler oldu. Öğretmenler ve öğrenciler arasında da çok büyük bir dayanışma söz konusuydu.

EĞİTİMİN İÇİ BOŞALTILDI

Peki, aradan geçen 51 yılı nasıl değerlendiriyorsunuz? Eğitimde neler değişti?

Çok şey değişti. Daha geriye doğru gitmeye başladı. O zaman işçiler özelinde de örgütlenme vardı. Şimdi ise örgütlenme sayısı gitgide düşüyor. Sözleşmeli öğretmenleri getirdiler, kadro söz konusu olmayınca sözleşmeli öğretmenler hiçbir örgüte, sendikaya üye olamaz oldu. Örgütlülüğü, dayanışmayı yıkmak için iktidarlar ne gerekiyorsa yaptı. Eğitimde demokratik eğitimi bırakıp dinselliğe doğru yöneldiler. Her köşede bir cemaat, her okulda bir mescit kurarak neredeyse din eğitimi yapmaya zorladılar. Laikliği hiçe saydılar, laik eğitim diye bir şey kalmadı. Çocukları imam hatiplere zorla gönderiyorlar. Gitmek istemeyen okul dışına çıkmak zorunda kalıyor; bilimsel araştırma yapmak yerine dine dayalı eğitim görüyor. İnsanları biat kültürüne yöneltmeye çalışıyorlar. Bunlar da bu çağda olmayacak şeyler. Okumuş, bilimsel araştırma yapmak isteyen insanlara düşman olmaya başladılar. Mesela, Yıldız Teknik Üniversitesi’ndeki Bedri Gencer, 9 yaşındaki kız çocuklarıyla evlilik yapılmadığı için deprem olduğunu söyledi. Öğrenciler kendisini üniversitede derse sokmadı. Uydurma dinlerle insanları uyutmaya çalışıyorlar artık ve eğitimin içini komple boşalttılar. Laik eğitimden tamamen uzaklaşıldı.