‘Büyük şair’den izlenimler

DENİZ BURAK BAYRAK

Türk edebiyatının en önemli şairlerinden olan Ahmet Haşim’in düzyazıları da şiirleri kadar dikkate değer. Bunun farkında olan ve edebiyat dünyamızı her geçen gün zenginleştirmekten çekinmeden klasik eserlerimizi yayınlamaya devam eden Can Yayınları, büyük şairin Bize Göre ve Gurebahane-i Laklakan adlı denemeleri ile Frankfurt Seyahatnamesi başlıklı gezi yazılarını da tek kitapta toplayarak yayınladı ve Haşim’in yazarlık yönünü de günümüz okuruna hatırlattı. Eserler hem orijinal hem de titizlikle hazırlanmış sadeleştirilmiş metinle sevenlerinin ilgisine sunuldu.

Deneme, kültür hayatımızın en önemli ama en az okunan türü. Gazete çevresinde gelişen türler arasında okurunu en çok düşündüren, yazıldığı konuda en doğru noktalara değinen, zamanı ne olursa olsun geleceğe miras, kalıcı bir türdür. Ahmet Haşim’in denemeleri de bugün hala yayınlanıyor ve has edebiyat okuru tarafından dikkate değer bulunuyorsa bu, Ahmet Haşim’in başarısının yanında deneme türünün her devirde okunabilme özelliğinin de kanıtıdır.

GÜNDEMLE HARMANLANAN DENEMELER

Bize Göre, 1928’de yayınlanıyor. Eser, şairin İkdam gazetesinde yazdığı köşe yazıları, denemeleri ve genişçe yer verdiği Paris seyahati izlenimlerini içeriyor. Kitap, gazetecilik ile sanat ve edebiyat eleştirisi konulu bir girişle başlıyor. Haşim, o dönemde gündemi meşgul eden birçok konuyu ele alıyor. Bunlardan en fazla yer tutanı elbette ki dil ve edebiyat konulu olanları oluyor: Edebiyatın durgunluğu ve okurun tepkisizliği, dergiler ve şiir eleştirisi, eleştirmenin önemi ve görevi, dil-sözcük meseleleri, anlamı değişen kelimeler ve Süleyman Nazif, Cenap Şahabettin, Ahmet Hikmet Müftüoğlu gibi dönemin önemli yüzleri. Edebiyatın yanında mevsimler, kuraklık, yağmur; at, karga, leylek gibi hayvanlar, özetle doğa konusu da Haşim’in şiirlerinde olduğu gibi denemelerinde de kendilerine yer buluyor. Haşim bu denemeleri önce gazetede yayımlıyor. Bundan dolayı gazetelerde çıkan günlük olaylara da hâkim. Yazdığı bazı denemelerde yer verdiği günlük olaylara bir gazeteci titizliğiyle yaklaştığı ve dikkatli bir şekilde okura sunduğu görülüyor. Bu yazılardan aslında Haşim’in hiç bilmediğimiz “gazeteci” yönünü de görebiliyoruz.

Büyük şair Bize Göre’de küçük bir Paris gezisine de alan açıyor. İlk yazıdan itibaren bizlere seyahate dair izlenimleri, hisleri ve gözlemlerini aktarıyor. Paris ona göre çok güzel bir şehir öyle ki mimarinin etkileyiciliği, caddeleri dolduran temiz insan kalabalığı Ahmet Haşim tarafından uzunca anlatılıyor. Bu durum dönemin sosyolojik yapısına da ayna tutuyor. “Bir Akşam Sohbeti” adlı yazı edebiyat adına dikkat çekiyor. Şair, bir akşam Fransız psikanalist Emile Lacan’la dönemin Fransız edebiyatı, o dönem Fransız edebiyatında kübizm, fütürizm, dadaizm ve sürrealizmin hakim oluşu üzerine sohbet ediyor.

GARİBAN LEYLEKLER EVİ

Gurebahane-i Laklakan da Haşim’in Akşam, Dergah ve Yeni Mecmua’daki denemeleri alınarak 1928’de yayınlanıyor. Kitabın adının nereden geldiğini hep merak etmişimdir. Şair bu merakıma da yanıt veriyor: O dönemde mimariye ilgi vardır. Ahmet Haşim de birtakım abide, nakış ve camiye dair izlenimler edinmek için Bursa’ya gider. Burada sanat meraklısı Gregoire Baille ile tanışır. Baille ona evini ve bahçesini açar. Bahçesinin uzak bir köşesinde ise şaheseri olarak gördüğü harap, ufak bir bina vardır. Bursa’nın içinde Haffaflar Çarşısı olarak bilinen yerde çarşı esnafı garip, güçten düşmüş hayvanlara bakmaktadır. Kanadı bacağı kırık leylekler, bunamış kargalar, kör baykuşlar… Mösyö Baille da buradan bir iki leylek alır kendi bahçesindeki bu küçük binaya getirir. Binaya “Gurebahane-i Laklakan” yani “Gariban Leylekler Evi” adını verir Haşim’in kitabı da böylece ismini bulmuş olur. Bize Göre’de olduğu gibi bu eserde de edebiyat, mizah, mimari, heykel, kadın giyimi, moda ve yeni sanat anlayışları ile dönemin ünlü simaları boy gösterir.

BAŞKA BİR SEYAHATNAME

Şaire göre şair ve seyyahın akrabalığı sonucu ortaya çıkan seyahatname, bir şiir kitabının kardeşidir. Haşim de 1928’de böbrek tedavisi için gittiği Frankfurt’taki izlenimlerini şiirsel bir dille anlatıyor. Sevdiği bir tür olduğu için de bu eserine “Frankfurt Seyahatnamesi” adını veriyor. Eser 1933’te ölmeden kısa bir süre önce yayınlanıyor. Kitap alt başlık olarak “bir hastanın yol notları” adını taşısa uygun olurdu. Yolculuk bir sonbahar gecesi İstanbul Sirkeci’den kalkan trenle başlıyor.

Frankfurt; tarihi ve coğrafi önemiyle birlikte caddeleri, süslü pencereleri, mağaza camekânları, binaları, yolları, sokak çalgıcıları, sadaka toplayıcıları ve fahişeleri ile oldukça ilgi çekici. Şair, hastanede geçirdiği zamanda da Avrupa’da ve Türkiye’deki “hasta” kavramlarının farklılığını, insanların hastalık ve tedaviye bizden çok farklı bir bakış açısıyla baktıklarını verdiği örneklerle gözler önüne seriyor.

Üç esere de baktığımızda Ahmet Haşim son derece açık, sade ve anlaşılır bir üslupla kısa denemeler kaleme alıyor. Bunlar sohbet havasında yazıldığı için okuru sıkmıyor. Eser erken Cumhuriyet döneminin edebiyat anlayışı, modaya bakış ve günlük olaylar hakkında bizlere ışık tutuyor. Şiirlerinde olduğu gibi denemelerinde de bolca kızıllık, kırmızılık, tunç rengi gibi tonlarla bir renk cümbüşü; cümlelerde şiir ya da öykü okuyormuşçasına betimlemeler mevcut. Her denemede Doğu ve Batı medeniyetlerinin en önemli isimlerinin örneklendirilmesi ve bunların yayıncı tarafından dipnotlarla gösterilmesi de kitabı, okur için muazzam bir kültür kaynağı haline getiriyor. Şairin yüksek kültür seviyesi ve birikimi de kanıtlanmış oluyor. Eser meraklı okurların yanında deneme ve gezi yazısı konularında öğrencilerine örnek vermek amacıyla edebiyat öğretmenleri için de bir kaynak niteliğinde.

Yazıyı şairden bir sözle bitirelim: “İnsan, gayesini hala aramakla meşguldür.” Bulması ümidiyle…