Altı muhalefet partisinin genel başkanları şubatta başlayan aylık toplantılarının üçüncüsünü bugün yapıyor. Zamanında yapılacak olsa bile seçimlere 14 ay kadar bir zaman kaldı. Ülkenin geleceği açısından bu seçimlerin tarihsel önemi olduğu da bir gerçektir. Seçimleri, muhalefetin kazanacağı henüz kesin değil. Olsa bile muhalefetin, bir an önce toparlanması ve ülke siyasetinin gündemini belirlemede önceliği yakalaması kesin bir zorunluluktur.

ÖNCE YAPILANMA

Değil günümüzün olağanüstü dönemecinde, çok daha olağan durumlarda bile sağlıklı ve güçlü bir örgütlenme seçimlerde başarının temelidir. Millet İttifakı olarak başlayan dört partili yapının altı partiye evirildikten sonra adının ne olduğu bile bir türlü açıklık kazanamıyor. Babacan’ın DEVA ve Davutoğlu’nun Gelecek partilerinin, İttifak’ın içinde olup olmadığı henüz belli değilken, bu hafta içinde SP Genel Başkanı Karamollaoğlu, ittifak içinde yeni bir üçlü ittifak oluşabileceğinden söz ediyor. Belirsizlik bunlarla da sınırlı kalmıyor; altılının sayı olarak en küçüğü olan DP’nin Genel Başkanı Uysal’ın attığı iki küçük tweet, yalnız o kesimde değil, tüm siyasette ortalığın karışmasına neden olabiliyor. Bütün bunların anlamı açıktır; altı partinin başkanları Millet İttifakı örgütlenmesini bir an önce tamamlamalıdır.

Çok açıktır ki, Millet İttifakı yapılanmasını bir türlü tamamlayamadığından, çözüm önerileri oluşturmakta yetersiz kalıyor. Somut önerilere geçmeden bir noktaya değinelim. Altı genel başkanın, seçimlerin güvenliği konusunda geçmişi sabıkalı olan iktidarın, seçimlere kadar, seçim günü ve izleyen saatlerde yapabileceklerine karşı hazırlıklı olmaları, bunu saklı tutmaları gerekebilir. Aday açıklaması da sonraya bırakılabilir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini bile içine sindiremeyen ve gelecek seçimleri kendisi için “varlık-yokluk” olarak algılayan bir iktidar karşısında muhalefetin, olası seçim tuzaklarının nasıl göğüsleneceği ve seçim güvenliği önlemleri üzerine hem de çok yoğun bir biçimde çalışması ve bunların tamamını kamuoyu ile paylaşmaması doğaldır.

Diğer yönden, ülkenin içine sürüklendiği ortamda, seçimler yalnız ve ancak somut politika önerileri ile kazanılabilir. Ancak, bugün çok daha büyük bir görev var: Seçimin mutlaka kazanılmasını sağlayacak politikaların açıklık kazanması. İktidar hazırlığının somut belgelere dökülmesi, topluma ve tarihe mal edilmesi, sadece seçimin kazanılmasını sağlamakla kalmayacak, seçilecek başkanın da, başkanlıktan çıkıp cumhurbaşkanlığına nasıl dönüşeceğine ve ülkenin bu yıkıcı yapıdan nasıl kurtulacağına da netlik getirecektir.

Bugüne dek bu türden ortak öneriler yapılmadığı için, iki büyük yetersizlik yaşanıyor.

Birincisi, muhalefet, siyasetin gündemini belirlemede, birlikte etkinlik kazanamıyor ya da İttifak olarak öncü olamıyor; siyaseti, uygun deyimiyle, sürükleyemiyor; bu bir. İkinci olarak da muhalefet sürecinde, en sonuncusu bu hafta yaşanan elektrik kesilmesi örneğinde görüldüğü gibi, bireysel eylemcilik öne çıkıyor. Kuşkusuz genel başkanların bireysel siyaset yapmaları doğaldır; ancak bunların ortaklaşa yürütülecek büyük görevin önüne geçmesi hiç de doğru olmaz, bu iki. Yinelemek gerekirse, altılı muhalefetin seçimlerden sonra nelerin ve nasıl yapılacağını ve bunların zamanlamasını seçmenin önüne somut olarak koyması gerekiyor. Eğer toplum önünü tam olarak göremezse, şu sırada kamuoyu araştırmalarında kararsızların çok olmasının da kanıtladığı gibi, muhalefete oy vermez.

Kısaca, altılı muhalefet iktidara gelir-gelmez ne yapacağıyla ilgili olarak hazır olduğunu kanıtlamalı; bu konuda kafa karışıklığından bir an önce kurtulmalıdır ki seçmen de kararını sağlıklı versin.

Dün, 23 Nisan’dı; büyük gündü; bu toplumun tarihinde ilk kez, egemenliğin gökten yere indirilerek ulusa mal edilmesinin 102. yıldönümüydü.

Altı muhalefet partisinin bugünkü toplantısı, 23 Nisan’da yapılarak, bu topluma, yönetim erkinin kendisine geçmesinden sonra elde ettiği büyük kazanımlar ve bugünün koşullarında bu yetkinin nasıl gerçekleşeceği somutlaştırılarak, çok güçlü bir biçimde anımsatılamaz mıydı?