Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Dr. Ali Taha Koç, TRT Akademi dergisi ocak sayısına verdiği röportajda “Dünya GAFAM’dan büyüktür. Yani Google, Apple, Facebook, Amazon, Microsoft. Dünya bunlardan büyüktür” diye giden bir açıklama yapmış. “GAFAM’ın muadillerini yapmamız gerekiyor” temennisini de eklemiş. Bu açıklama sosyal medyada yaygın olarak şaka konusu oldu. GAFAM kısaltması herkese komik geldi. Konuyla ilgili attığım tweette, Çin örneğini vererek bunun 1990’ların sonuna dek uzanan ciddi bir proje olduğunu belirttim. Dr. Koç’un açıklamasını belki samimi bulmayız, belki Türkiye’deki sosyal medya kullanımını sınırlama işareti olarak görebiliriz ama özünü yabana atamayız. Bu konuda önceliğimiz bu platformların ülkeler üstü bir otorite tarafından evrensel hukuk ve insan hakları normlarına göre düzenlemesi, hukukunun etkin inşası olabilir örneğin. Ancak bu öncelik dahi, Büyük Teknoloji’nin risklerini görmemize engel değil.

Sosyal medyayı ve arama motorlarını elinde tutan Büyük Teknoloji (Big Tech) şirketleri artık hayranlıkla izlenecek ve sadece sınırsız özgürlüklerle anılacak aşamayı geçti. Bu haftaki Köşe Vuruşu’nda, geçmişte çok kereler andığım bu konuyu yeni örneklerle detaylandırmak istiyorum. Sorumuz şu: Büyük Teknoloji neden muhafeletin de büyük derdi olmalı?

GOOGLE İKTİDAR MEDYASINI NASIL KOLLUYOR?

IPI (International Press Institute) için Emre Kızılkaya ve Burak Ütücü tarafından hazırlanan Türkiye raporuyla önemli sonuçlar ortaya çıktı. Buna göre Google, kullanıcıların yüzde 90,6’sını üç adet iktidar yanlısı haber kuruluşuna yönlendiriyor. Arama motorundan farklı bir algoritmaya sahip olan Google Haberler ise iktidar medyasına yüzde 73,8, bağımsız medyaya ise yüzde 26,2 oranında yer veriyor. Özetle Google; kullanıcı tarafında artan talebe rağmen bağımsız medyaya, iktidar medyasına kıyasla çok daha az dijital trafik ve reklam geliri sağlıyor. Benzer sonuçlar YouTube için de geçerli. YouTube’un öneri algoritması; iktidar yanlısı yayınları izleyenleri kendi görüşlerinin içinde bir yankı odasında tutarken, bağımsız yayınları izleyenleri iktidar yanlısı yayınlara daha fazla yönlendiriyor. Google’ın bu sonuçlara bir açıklama getirmesi ve bu konuda daha şeffaf olması gerekiyor.

MÜCADELE NASIL SONUÇ VERİYOR?

Elbette muhalefetin Büyük Teknoloji’ye karşı daha etkin bir strateji geliştirme gerekliliğinin tek nedeni bu değil. Veri güvenliğinden trollerle mücadeleye, algoritmik öfkeden platformların moderasyon sorumluluğuna pek çok neden var. Örneğin Google Ürün Yönetim Direktörü David Temkin’in 3 Mart’ta Google kurumsal blogundan yaptığı açıklama önemli. “Bugün, üçüncü taraf çerezleri aşamalı olarak kaldırdıktan sonra, kullanıcıları web'de gezinirken izlemek için alternatif tanımlayıcılar oluşturmayacağımızı veya bunları ürünlerimizde kullanmayacağımızı açıkça belirtiyoruz.” Yani gizlilik ve güvenlikle ilgili endişeler nedeniyle Google’ı Google yapan reklam modelinden aşamalı olarak vazgeçiyoruz demek bu. Hatta şunu da söylemeye kadar gidiyorlar: “Dijital reklamcılık, insanların mahremiyetleri ve kişisel kimliklerinin nasıl kullanıldığı ile ilgili artan endişeleri giderecek şekilde gelişmezse, özgür ve açık web'in geleceğini riske atarız.” Bu konuda ne kadar samimiler, sözlerini ne kadar tutacaklar bunu bilemeyiz. Kuşkusuz söyleyeceğimiz bir şey varsa şu: Bu, dünyanın her yerinden insanların ve kurumların verdiği mücadele karşısında atılmış bir geri adım. Apple’ın yaklaşan güncellemesi de reklam amaçlı takibi izne bağlayan bir ayar içerecek örneğin. Facebook, bunu “küçük esnafı batıracaklar” gibi kendi reklam modelini güzelleyen bir tepkiyle karşılıyor ama onun da geri adım atacağı günler uzak değil bence.

Geçen hafta Büyük Teknoloji şirketlerine karşı eleştirel tutumuyla bilinen ünlü Hukuk Profesörü Tim Wu, ABD Başkanı Joe Biden’in teknoloji ve rekabet politikası için özel asistanı olarak görevlendirildi. Bu, ABD’nin bunlar bizim “yerli ve milli” şirketler diye bakmayarak “anti-tröst” davalarına ağırlık vereceği anlamına geliyor. Zaten ayrıca ABD kamuoyu uzun zamandır, sosyal medyadaki içeriğin demokrasiye daha fazla zarar vermeden etkin şekilde moderasyona tabi olmasını tartışıyor. Türkiye’de geleneksel medyanın iktidar tarafından ele geçirilmiş olması, dijital ve sosyal medyayı sadece bir nefes alma alanı olarak görme yanılgısına yol açmış olabilir. Evet, buna yarıyor ama her şey bundan ibaret değil. Muhalefetin perspektifini geliştirmesi ve Büyük Teknoloji’ye karşı da bir strateji hazırlaması gerekiyor. Bu konularda verilen veya verilmeyen mücadele, günlük siyasi çekişmelerden çok daha büyük sonuçlar doğuracak çünkü.