Özgür düşünce= özgür tapınma söylemini 12 Eylül referandumunda evet oylarını koleksiyonuna katana kadar sürdüren AK Parti’nin sansür zihniyeti ortada… Memleketin tutuk evlerinin  doluluk oranı, içerdeki  öğrenciler, aydınlar, gazeteciler bazı şeyleri  anlatmaya yetiyor zaten. Geçenlerde  bir arkadaşım, kentsel dönüşümün Silivri’ye de uzandığını ve  Silivri tutsak evinin büyütüldüğünü bildirdi.
Ben son zamanlarda yeni açılan fabrika ya da okul duymadım. Varsa yoksa tutsakevi! İçeridekiler ve içeri alınacaklar için  hapishaneler, dışarıda kalmak isteyenler için de modern sığınma evleri: Alışveriş Merkezleri!
Tutuksuz gazetecileri açık açık tehdit eden bir içişleri bakanı, bir başbakan, birkaç belediye başkanı,  milletvekili filan, bir de bunların karşısında zaman zaman iyi polisi oynayan birkaç AKP’li….  Muhalefet edilecekse, onu da biz ederiz diyorlar kısaca!

OTOSANSÜR

Size yazdıklarınızı yediririz söyleminin devamı,  sadece yazacaklarından değil, asıl olarak yazmayacaklarımızdan sorumlu olmak! Bu ülkede büyük holding patronları, ordu yöneticileri, cemaat başkanları, medya kralları hakkında yazmak oldum olası yasaktı… Basının kendisine ekmek kapısı sağlayanlarla her zaman iyi geçinme mecburiyeti vardı ,  oldum olası böyle bir gizli ittifak süregelmekteydi..
Şimdi işe  otosansür eklendi!
 Otosansür…. Sadece  reklam veren otomobil üreticilerini mutlu etmek için değil. Otosansür.. AKP’nin otomobiline binerek, hızlı biçimde yol almak, zengin olmak için tabi!
Oysa bilinen bir gerçektir: tarih bizi sadece söylediklerimizle değil, söylemediklerimizle sorgulayacak.

KİM NEYİ SÖYLEMİYOR

Uludere katliamını Türk Hava Yolları’nın Atatürk Havalimanı   uçuşları  kadar rötarlı bildiren medyanın ne söylediğini incelerseniz , ne söylemediğini çok iyi  anlarsınız zaten. Memleketin Güneydoğu’sunda neler oluyor, Suriye’den kimler geliyor,  kamplarda terör ile barış arasında nasıl bir çizgi çiziliyor, alelacele giydirilen 4+4+4 üniformamız nereden patlak verecek sorgulamak mümkün değil

MAGAZİN
.
Bir gerçeği başka bir gerçek yaratarak saklama yöntemine magazin denir. 12 Eylül’den sonraki depolitizasyon sürecinde işkenceleri örtbas etmek için, başka bir işkence yöntemi, artistlerin günlük hayatlarının içine dalma işkencesi  yaratıldı.
Tunceli’den, Hakkari’den, Şemdinli’den haber alamayan biz zavallılar, Bodrum beach’lerindeki lahmacun fiyatları, eskort fiyatları, selülitler, bikiniler, erkeklerin ve kadınların sarkan memelerini, her şeyi, ama her şeyi öğrendik. Bu masallar 30 yıldır uyuturken bizleri….


TELE VİZYON

Twitter’a girmedikleri zaman televizyonda dizi izleyen, maçta olmadıkları zaman mecliste olan, tatile gitmedikleri zaman şehit cenazelerine uğrayanlar, dizi filmlere taktılar.
Muhteşem Yüzyıl’daki sultandan, Öyle Bir Geçer Zaman Ki’nin sevişme sahnelerine, Okan Bayülgen’in programından Gülben Ergen’in Allahsızlarla mücadelesine, Ebru Şallı’nın pilatesine  kadar her şeyle ilgilenme, her şeyi sansürleme, her konuda devreye girme, trafik polisi kadar çok ceza kesme merakı…
Sansürde, otosansürün gizli maskesinin dışından , büyüklere masal anlatmaya  uzananlar asıl burada çuvallıyorlar.
Bu dönemin sonunu askerle uğraşma değil, manken memesiyle uğraşma getirecek!
Büyüklerin bu masallara ihtiyacı var çünkü.
Evren’den bu yana evrenin gerçeklerini duyduğumuzu sanarak oyalanan bizler, dizi filmlerdeki aşklar, hayattaki kıvırtmalar, magazindeki üst üste çıkmalar olmadan yaşayamayız.
Muhteşem Yüzyıl’ı sansürlerseniz , kötü bir yıl geçiririz.
Öyle Bir Geçer Zaman Ki ile uğraşırsanız, zaman geçmez.
Böyle olursa da gerçeklerle filan ilgilenir, canınızı sıkarız.
Büyüklere masallardan mahrum etmeyin bizi…
Sansürü hortlatın, otosansürü tetikleyin, korkutun, hatta gerekirse bizi becerin, ama  masallarda kim kimi beceriyor, bu çok mühim.
Haber alma “becerimizi” engellemeyin!