Onun gidişiyle ölmüştük biraz daha. Sonra biraz daha ve biraz daha. İnsan her yıl biraz daha ölür zaten

“Kimi gün öylesine yalnızdım/ Derdimi annemin fotoğrafına anlattım/…/ Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca/ Acının ortasında acısız olmayı/ Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım/ Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım”… demişti Didem Madak bizi öldürmeden az önce. Onun gidişiyle ölmüştük biraz daha. Sonra biraz daha ve biraz daha. İnsan her yıl biraz daha ölür zaten. Biz, bu ölüler ülkesinin en mağlup ama en mağrurları, bedenlerimiz yok olduğunda ölmedik hiçbir zaman. Bizi dostlarımızın gidişi, ellerimizin birbirine dokunamayışı öldürdü. Ve biraz Soma’yla, biraz Yırca’daki zeytin ağaçlarıyla öldük bu yıl da. Ve bir yıl daha bitti. Biten bir şeyin ardından, üstelik size rağmen tükenen bir şeyin ardından yeniden başlamak cesarettir her zaman. O nedenle yeni bir yıla girmek radikal bir karardır. Radikal bir karardır hayata devama karar kılmak. Ve hayat işte bu radikal kararlarla ilerliyor durmadan.

Bu yıl bir tekrar olmamalı öyleyse. Ne diyordu Ahmet Telli: Mekan tutmak ve her akşam aynı ufukta/ Güneşin batışını seyretmek ölümdür biraz/ Ölümdür biraz hep aynı yatakta/ Aynı kadınla sevişerek sabaha varmak/ Kitapları hep aynı raflara sıralamak/ Aynı eşyayı kullanmak eskimektir biraz/ Soluk soluğa yaşamalı insan/ Her sabah yeni bir şeyler görebilmeli/ Ve cehenneme dönse de bir ömür/ Mutlaka bir şeyler değişmeli her gün…

Siz de hiç işitmediğiniz şarkıları dinlemelisiniz örneğin. Dokunmadığınız tenlere dokunmalı, unuttuklarınızı hatırlamalısınız. Ve birilerinden nefret etmek için en ideal yıl hiç kuşkusuz yeni bir yıldır her zaman. Öç almalısınız. Çünkü öç almak insanidir. Size yapılan kötülükleri kimi zaman affedecek kadar erdem sahibi, kimi zaman öç alabilecek kadar cesur olmalısınız. İnanın intikam içinizi rahatlatacaktır. Sizi unutanlara “en kalbi duygularla” sunun nefretinizi. Nefretin kötü bir şey olduğunu söyleyen ahlakçılara inanmayın. Onlar da aksini söyleyenlerden nefret ederek geçimini sağlamaktadır unutmayın.

Nefret de aşk gibi insanidir. Bununla da yüzleşin. Ama ikisi arasında ihmal ettiklerinizi düşünün mutlaka. Kırk yılda bir aklınıza düşen ama o aklınıza düştüğünde sizi gülümseten birisine alın ilk hediyenizi. Yeni yılda mutlaka kart gönderin sevdiklerinize. O aptal “akıllı” telefonlarla değil kendi elinizden çıkan mesajlarla merhaba deyin dostlarınıza. “Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden” diye bitmesin bu defa yazdıklarınız ve hayat. Küçüklerinizin ellerinden, büyüklerinizin gözlerinden öpün bu yıl her defasında.

Hiçbir şeyi ölçmeyin, tartmayın ve hesaplamayın. Unutmayın ki hesapladığınız her şey sizin biraz daha eksilmenizdir hayatta.
Hiç özlemeyin ve deli gibi özleyin. Çünkü ikisi de aynı aşka çıkacaktır sonuçta.

Biliyorsunuz özlemek âdettendir artık, sevmekse yalnızca kötü bir alışkanlık, “aşksa dünyanın çoktan unuttuğu bir tansık.”
Kendinizle daha çok yalnız kalın. Aynı masalarda oturduğuz başkalarıyla olan ilişkinizi bozduğu için değil, kendi yalnızlığınızı elinizden aldığı için vazgeçin akıllı telefonlarınızdan.
Bu sene daha az ölün. Daha çok doğun (Didem Madak ölecek mi 2015’te de. Öyleyse hiç gelmesin bu yıl da. Bazı anneler erken ölüyor unutma! Hüznü bu yıl da sakın unutma). Ve bazı çocuklar gelecek dünyaya, umutla.

Yeni yıla girmek radikal bir karardır. Ve her şeye rağmen, bu zulme ve pisliğe inat ayakta kaldığınızın ilk işaretidir. Öyleyse “mutluluklar” sizinle olsun yeni yılda. Büyüklerin gözlerinden, küçüklerin ellerinden… Aşkla…