Şu gözünü sevdiğim 200 yıllık "sol", Türklerin de katkıla

Şu gözünü sevdiğim 200 yıllık "sol", Türklerin de katkıları ile iyice salataya döndü. Benim gençliğimde bir Sovyetler Birliği solu vardı, bir de Mao'cu Çin solu. Sovyet solcuları Mao'culara "lahana solcuları" diyordu.(1964'te Sovyetler Birliği Komünist Partisinden, Çin Komünist Partisi'ne yazılan bir mektupta,"siz bütün insanların lahana yiyerek eşitleneceğini sanıyorsunuz" denilmişti de ondan) Mao'cular da ötekilere "revizyonist" diyorlardı. Bunun dışında başka sol mihraklar da vardı ama esas büyük ayırım bu biçimde idi.

Sovyetler Birliği dağıldıktan, Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra kafalar karıştı. Meydan iyice sağcılara kaldı. O güzelim sol tukaka oldu. Solculuk, körlerin fili tarif etmesi gibi tutanın elinde kaldı. Her bir ideolog(!) kendine göre bir "sol" tarifi yaptı.

Başı İngilizler çekti. İngiliz İşçi Partisi yönetimine aday olan Tony Blair ve arkadaşları "yeni sol" diye bir kavram ortaya attılar. Gerçi yazdıklarını okuyunca bunun neresinin yeni,neresinin de sol olduğu anlaşılamadı ama bir kez tanım literatüre girmiş oldu. Kim "elimde hıyar var" dese tuzu alıp koşan Türk solcuları da olaya atladılar. İsmail Cem ve Deniz Bey, yeni solun kitabını yazdılar.Tutmadı.

Deniz Bey hızını alamadı. Bu kez "Anadolu Solu" dedi. Anlayanlar güldü. Anlamayanlar alkışladı. Unutuldu gitti.

Şimdi iki eski milletvekili,ErtuğrulGünay ve Mehmet Bekaroğlu, ideolojisi "Müslüman sol" olan bir parti kuruyorlarmış. Tercümesini Hürriyetle Ahmet Hakan yaptı. "Müslümanlık zaten eşitlik, adalet, özgürlük temeline dayandığı için solcudur." diyor Ahmet Bey. Sadece islamın kadınlar hakkındaki hükümlerine baksanız, neresinde eşitlik, adalet, özgürlük olduğunu hemen anlarsınız. Ahmet Hakan tercümeye yanlış yerden başlamış.

Solun vazgeçilmez, sihirli sözcüğü "değişim"dir. Evrende her şeyin değişmekte olduğunu, bilimin bu değişimin kurallarını araştırmakla yükümlü olduğunu kavrarsanız, solculuğun elifini yakalamışsınız demektir.

Sadece Müslümanlık değil, tüm dinler, evrenin ve dünyanın, -tabii ki insanların da- bu günkü gibi yaratıldığına inanır. Bunu öğretir. Bu nedenle bütün dinler, rahmetli Muammer Aksoy Hocanın dediği gibi "akli değil naklindirler. Evrende nedenini çözemediğimiz sorulara cevapları aynıdır: "Allah öyle yaratmış" ya da "Allah öyle buyurmuş". Halbuki solun yöntemi "sorgulamaktır". Analiz etmektir. Doğanın ve toplumların yasalarını ortayla çıkarmaktır ve bunlardan insanların eşitliği, özgürlüğü, refahı, sağlığı ve mutluğu için yararlanmaktır.

Ertuğrul ve Mehmet Bey'lere kolaylıklar dilerim. Birbirinin "mefhum-u muhalifi" iki kelimeden nasıl bir parti çıkaracaklar, göreceğiz. Yaptıkları Nasrettin Hoca'nın kar helvasına benzemesin de.