Büyüyen ihracat, küçülen ekonomi

Konuk Yazar
Özgür KARABAT
CHP İstanbul Milletvekili

İktidara geldiğinden bu yana kavramların içini boşaltan AKP, yolun sonuna geldikçe neye sarılacağını şaşırır duruma geldi. Sürekli bir ilk, rekor ve büyüklük takıntıları var. 21’inci yüzyılın eşitlikçi ve özgürlükçü değerleri ile uzaktan yakından alakaları yok. Geçen yüzyılda yaşanan 2 büyük dünya savaşının şovenist, ırkçı ve gösterişi seven ülkeleri gibi hareket ediyorlar. İşte bu nedenle kendilerini desteklemeyen Z kuşağı dediğimiz milyonlarca gence hakaret dahi eder duruma geldiler. Ancak tarih, saraylar yapanları, gösteriş için kamu maliyesini boşaltanları ve geleceği ipotek edenleri çok net bir şekilde yazacak.

Türkiye’yi hiperenflasyona sürükleyen AKP’nin dilinden düşürmediği bir rekor hikâyesi de ihracatta yaşanıyor.

***

Doğru, Türkiye’nin ihracatı rekor kırıyor; ama nasıl?

2021 yılında Türkiye’nin ihracatı yüzde 32,8 artışla 225 milyar 291 milyon dolara, ithalatı da yüzde 23,6 artışlar 271 milyar 424 milyon dolara yükseldi.

Bu arada ithalat da rekor kırıyor. Dış ticaret açığımız büyüyor. Ama hükümet kanadında ve AKP’nin tahakkümü altında olan iş dünyası örgütlerinde ithalat birkaç kelime ile geçiştiriliyor.

Şimdi burada enerji fiyatları arttı, o yüzden ithalatımız büyüdü tartışmalarına girmeyeceğim. Vurgulamak istediğim konu başka...

***

İhracat artışı elbette önemli. Ülkeye döviz kazandırması ve istihdam sağlaması açısından ihracatın katkısı yadsınamaz. Peki, bu kadar rekor kırdı övünülmesine rağmen neden ihracat artarken kişi başı milli gelirimiz azalıyor?

Şu tablodaki veriler çok önemli:
buyuyen-ihracat-kuculen-ekonomi-1015571-1.

Kişi başı milli gelirimiz 2013 yılında zirveyi görmüş ve 12.582 dolara çıkmıştı. Bir daha o rakamları göremedik. Hatta 10 bin dolar eşiğinin de 4 yıldır altındayız. Buradaki milli gelir hesaplamalarına Türkiye’deki 8 milyon mülteci de dahil değil ayrıca. Onların ekonomiye katkıları var ama istatistiklerde 84 milyon TC vatandaşına bunlar pay ediliyor. Mültecileri ekonomik sistemden çıkardığınızda rakamların ne kadar geriye gideceğini görürsünüz. Neyse... Konumuza dönelim.

***

Ucuz işçiliğin adı ihracat rekoru oldu. Türk lirasındaki değer kaybı ile birlikte maliyetler azalınca Avrupa ve ABD’den Türkiye’ye siparişler daha fazla akmaya başladı. Elbette kötü değil. Ama ucuz işçilikle katma değeri çok az olan ürünleri ihraç etmeyi rekor diye kutlamak da olmaz.

2021 yılında ihracat kilogram birim değeri 1,09 dolardan 1,31 dolara çıktı. Ve bu artışın neredeyse tamamı dünyadaki emtia fiyatlarının artışından kaynaklandı. Çünkü bizim ihraç ettiğimiz ürünlerin çoğunluğunu katma değeri düşük, ara malı ve hammaddeler oluşturuyor. Toplam ihracatımızın sadece yüzde 2,5’i teknolojik, yüksek katma değerli ürünler.

***

Karın tokluğuna çalışıyor, ülke olarak zenginleşmiyoruz.

Yüksek katma değerli üretim ve ihracat için ise ezber laflardan başka söylenen bir şey yok. Türkiye İhracatçılar Meclisi de, onun bağlı olduğu Ticaret Bakanlığı da, hepsinin yönetildiği Saray da “rekor” kelimesini kullanmaktan oldukça memnun.

Bunun tam bir AKP projesi olduğunu da görebiliyoruz. Ağır ekonomik şartlar altında ezilen vatandaşı ucuz işçiliğe mahkum edip “şükredin” diyen, işsiz vatandaşları iş dünyası temsilcileri ile birlikte el ele verip “iş beğenmiyorlar” diye aşağılayan bir anlayışla karşı karşıyayız. Ne de olsa sanayiye vasıfsız eleman lazım. Türk lirası değer kaybettiği için 40-50 milyon turist gelip ülkenin nimetlerini doya doya yaşarken, onlara hizmet edecek çalışanlar gerekiyor.