İktidar “Eski Türkiye” söylemini bir parça yedeğe çekip son yıllarda “Büyüyen Türkiye” sloganını öne çıkarmış durumda. Pandemi koşullarına rağmen 2020 yılında yüzde 1,8 ve arkasından da 2021 yılının ilk üç ayında yüzde 7,01 oranında büyüyen bir ekonomiden, yurtdışından artan İHA-SİHA sipariş taleplerine ilişkin haberlerden oluşturulan bir de “somut kanıt” dayanağı paylaşılıyor. Ancak ülkenin gelir dağılımı, halkın yaşam düzeyi, gıda güvenliği, bilim ve teknoloji üretimi ya da en genel refah ve kalkınma rakamlarında bu hikâyenin karşılığı yok. Aslında klasik realist güç parametrelerine baktığınızda bile bu durum hayli şüpheli hale geliyor.

19. SIRAYA GERİLEME

Türkiye Dünya’nın 17. büyük nüfusuna sahip. Pazar büyüklüğü ile nüfus büyüklüğü denk olan ülkenin kabaca ne eksi ne artı orta bir yerde durduğundan söz edilebilir. Nitekim Gayrı Safi Milli Hasıla (GSMH) verileri ile Türkiye 1991 sonrası dünyada genel olarak bu orta konumda yer aldı. Ne bizlere “çağ atlatma” söz veren Özal döneminde bir sıra öne çıkabildik ne de ekonomik büyüme rekor listelerinde yer aldığımız AKP’li 2000’li yallarda burada bir değişim oldu. Türkiye büyüdü ama tüm dünya büyürken büyüdü. Ekonomide yapısal sorunları çözecek ilave bir gelişmeye imza atılmadan büyündü. O nedenle tüm dünya büyürken Türkiye’nin büyümesi hikayesi olsa olsa bir başarısızlık olmadığı anlamına gelebilir. 2010 yıllara geldiğimizde ise tablo hızla değişmeye başladı. Ülkenin makro uluslararası indekslerdeki yeri pek çok gösterge açısından aşağı doğru bir eğilim göstermeye başladı.

Son 30 yıllık tarihinde GSMH büyüklüğü sıralamasında 17. sırayı koruyan ülke 2010ların ilk yarısını tamamlarken 18. sıraya geriledi ve 2019 Dünya Bankası verilerinde ise 19 sıraya kadar düştü. Bu herhangi bir rakam değildir. Zira eğer bir ülke hakkında en genel tabloyu yansıtacak tek bir göstergeye bakacak olsaydık GSMH rakamlarına bakmamız icap ederdi. GSMH dünya sıralamasında 19. sıraya düşülmesi “sadece iki sıra geriledik” diye geçiştirilecek bir veri değildir. Bu tepetaklak bir gerilemedir.

Tabii genel ekonomik veriler açısından 17. sıradan 19 sıraya düşürülen ülkemizin kişi başı gayrı safi hasıla sırlamasında 40’lı bantta yer aldığı günlerde geride kaldı. Zaten 40’lı bantlar da utanç vericiydi ama şimdi 50’li sıralara gerilenmiş olması kabul edilebilir bir durum değildir. Bu, her gün büyüyoruz diye bağıran bir idarenin ülkeyi nasıl küçülttüğü, yurttaşını nasıl yoksullaştırdığının açık kanıtlarındandır.

59. SIRAYA GERİLEME

Büyük tablolara salt ekonomik verileri değil sosyal ve ekonomik verilerin birlikte değerlendirildiği İnsani Gelişmişlik İndesklerinden baktığımızda da tablo maalesef iç açıcı değil: Türkiye’nin 2020 genel insani gelişmişlik sıralamasındaki yeri 59. sıraya kadar gerilemiş durumda. Burada okullaşma oranları, gelir dağılımı adaleti, soluna havanın kalitesi, kişi başı milli gelir, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi birçok etmen bir arada ele alınıyor. Bu tablo da bize AKP iktidarının büyük tabloda Türkiye’nin yerini küçülttüğünü söylüyor.

Tüm bunlar açıkça izah edildiğinde iktidarın başarısızlığını bir illüzyon cümlesi ile temize çekmek isteyenler askeri sanayi alanındaki ilerlemeler ve yakın bölgelerdeki askeri hamlelerden bahsetmeye başlıyorlar. Bir ülkenin büyüklüğünü askeri kapasitesi ile ölçmek ne metodolojik açıdan ne de politik açıdan doğrudur. Ama işin ilginci burada da bir büyüme yalanı söz konusu: Türkiye askeri güç sıralamalarında da eski Türkiye’ye nispetle irtifa kaybediyor. Global Firepower adlı askeri güç endeksi bu alanda en çok başvurulan kaynaktır ve Türkiye’nin buradaki sıralaması 9. sıralara kadar yükselmiş iken şimdilerde 11. sıraya gerilemiş durumda.

Eski Türkiye’nin kamusal mirasını özelleştirmelerle sata sata bitiremeyen bir iktidar üzerinden geçemediğimiz otoyollar ve köprülerle övünmeye, halka “büyüyoruz” hikayeleri anlatmaya devam ediyor ama tablolardaki yerimiz ortada.

KÜÇÜLÜRKEN BILE BÜYÜYENLER YOK MU?

Ülkeyi temel konularda küçülten iktidarın dış siyasette itibarımızı aksi istikamette rekora taşıdığını tüm dünya konuşuyor. Yine Türkiye insanının cebi küçülürken dolar milyonerleri listesine en çok isim aktaran ülkeler arasında yer alıyor. Parasını ABD’ye taşıyan dolar milyarderleri sıralamasında Çin’in ardından ikinci olma başarısı bizde. En çok sayıda komşusu ile en çok sayıda konuda sorun yaşama başarısında ilk sırada olduğumuzu bilmeyen kalmadı.

İş aramaktan umudunu kesenleri işsizlik rakamlarına dahil etmeyerek kağıt üstünde başarı peşinde koşan hükümet, ülkenin eğitimli gençlerini yurtdışına göç etmeye mecbur bırakma konusunda da rekordan rekora koşuyor.

Kamu ihalelerini belli sayıda şirkete verme konusunda dünya rekorunun bizde olduğunu da bilmeyen kalmadı sanırım. Bütün bunlara rağmen inatla büyük bir ülke olduğumuza inanıyorum. Zira bunca talana, yağmaya, çökmeye karşın hala yıkılmamış, hala yeni bir başlangıç yapma umudu taşıyan bir ülke olabilmemize bakılırsa Türkiye gerçekten büyük bir ülke! İktidarı değil, halkı gerçekten büyük bir ülke.