Kavruluyor ortalık… İskeleden uzatmışım ayaklarımı… Deniz suyu sımsıcacık…
 
Dünyanın çoğu deniz, insan da su. Yaz aylarında daha da bir çağrışıyor. Hele boğucu sıcaklarda bu ikisine gereksinim her zamankinden çok duyuluyor. Şöyle kana kana buz gibi bir suyu içebilmek, kendini denize atıp serinleyebilmek ne de istenir ne de sevinçli şey… Ama bunu tutkulamanın mutluluğu bir an sürüyor, kısacık… Hapisanelerdeki tutuklular hemen düşüveriyor aklıma. Diğer yandan dışarıda olsalar da nice dünya nimetlerinden yoksun emekçiler yakıveriyor yüreğimi. Cebinde para olmadan nereye gidebilirsin bir dinlenceye…                                                                                    
1970’de sosyalist Salvador Allende’nin başkanlığında üç yıl içinde önemli değişiklikler gerçekleştiriliyor Şili’de… Ulusallaştırdıkları devletleştirdikleri arasında bakır madenleri, bankalar geliyor en başta… Ve eğitimde sağlıkta halkçı politikalar birer birer yaşama geçiriliyor. İçlerinden biri de işte, tatil olanağı bulamayan işçilere yaz aylarında deniz kıyısında dinlence olanağı sağlanması…
 
Bütün bunların uygulanmaya konulması ABD’yi, çok uluslu tekkeleri korkutuyor… O dönemin ABD Dışişleri Bakanı Kissinger, Latin Amerika da ilk kez gerçekleştirilen sosyalist yönetim için “bunun dünyaya kötü örnek” olduğunu söylüyor. Giderek duruma el koyuyorlar CIA ve diğerlerinin işbirliğiyle. 11 Eylül 1973’te gerçekleştirilen karşı darbede çıkan çatışmada Allende’yi öldürerek iktidara getiriyorlar General Pinochet’i ve eşi görülmemiş işkenceler, katliamlar başlıyor Şili’de…                                                      
Yıllar sonra da olsa yargılanıyor ama Pinochet, zaman aşımına bakılmaksızın ta ölene dek…                                                                                                                  
Türkiye’de ise zamanın mamanın gırla gidiyor aşımı, yapanın yanında kalıyor siyasal kıyımları…
 
Kıyıda bunlar takılıyor kafama… Gel de denize gir şimdi… Ayaklarım buz gibi…