Günümüzde, boş zamanın (bugün ne yapsam acaba?) yerini eğlencenin (bugün ne izlesem acaba?) aldığını söyleyebiliriz. Gerçekleşmesi mümkün bütün özgürlük stratejilerinin...

Günümüzde, boş zamanın (bugün ne yapsam acaba?) yerini eğlencenin (bugün ne izlesem acaba?) aldığını söyleyebiliriz. Gerçekleşmesi mümkün bütün özgürlük stratejilerinin yerini sahte özgürlük safsataları dolduruyor; Görülebilecek her şeyi, başkalarının yaptıkları her şeyi görebilecek kadar zamana ve paraya sahibim. Bu özgürlük sahte olduğu için, sahip olunduktan sonra da tatmin etmez insanı, sıkıcıdır. Eğlence, beslenmek, barınmak kadar gerekli olmuştur artık. Eğlence, sözcüğünün altını dolduran medya, yaşayış biçimini belirleyecektir. Gidilecek gece kulüplerini, restoranları vs...

Toplum üyeleri, iş dönüşü sonrasında koltuğuna oturur. Kendisinden daha yoğun hayatlar yaşayan insanların görüntülerinin yer aldığı bir ekrana bakar. Sabır ve merakla, uzun uzun... Rehavet içindedir ama eğlenir! Her geçen gün daha verimli ve daha standart hale gelen dünya, kişiye musallat olan kendinden vazgeçme duygusu eşliğinde kişisel özgürlükleri, kişinin önemini ve fırsatlarını yok sayar.

Günden güne katlanarak gelişen medyanın örgütlediği kişi; kimliksizleşme ve pasifleşme sürecine girer. Huzurlu ev hayatı her tür yaşama formunun üstündedir artık. Dünya, uyduyla ayağımıza getirilmiştir. Kişi, işine ya da gideceği mekâna, kapının önündeki aracına binerek ulaşımını sağlar. Böylece, sokak ile hava ile ilişkisi zayıflar. Zaten, sokaklar tekinsizdir. İktidar-Medya, korkuyu yaratarak toplumu denetim altında tutacağını bilir.

Beyoğlu yürüyüşlerimde; keşifler, erguvanların rengi, rüzgârın hissi derken çokluk neşelenirim. Gecesi, gündüzü fark etmez, iyi gelir. Bu rutin yürüyüşlerde, arkadaşlarla rastlaşırım. "Hadi yürüyoruz", BAK (barış adalet koalisyonu) eylemlerinden biri daha... Dinamik ve renkli kalabalığın içinde, elime bazen bir darbuka bazen bir zil alarak, o sloganı atarım; SOKAĞA ÇIKSANA! HAYAT SOKAKTA... Sokakların barındırdığı gizil gücü paylaşmak, kamuyu harekete geçirmek için kullandığımız 'sokak' sözcüğünün önemini vurgulayarak. Totaliter zihniyetin, sokakları ele geçirerek 'ne'leri elde edeceğini net olarak saptamıştır, mimarlık tarihi. Ötekinin silindiği, tek sesli bir kontrol toplumunun inşa sürecini durdurmak için haykırırız.

Kentlerin ruhları vardır. O, ruhun yoğunlaşarak aktığı caddeler ya da gizil alanlar kentin anahtarlarıdır. Beyoğlu-İstiklal Caddesi, elektriği ve çeşitliliğiyle Konstantinapolis'in türlü sırrını fısıldar, her türden konuğuna. İstiklal Caddesi'ne, kendine özgü kişiliğini veren durum, toplumsallaştırmadır. Sosyal statüler, sınıf bilgileri hiçleşir.

Pasajlar, hanlar arasında dolanırken, sürprizli dehlizlerle de karşılaşabiliriz. Suriye Pasajı'nın dehlizinde bir zaman tüneli konumlanmış, misafirlerini beklemektedir. Pasajın sonuna doğru, sağ kolda dar bir giriş görürseniz, hiç düşünmeden, girmenizi öneririm.

ByRetro'nun kostüm dükkânı, bizleri, sloganda attığımız çağlara eklemler. 60 ve 70'li yıllarda kendini gösteren toplumsal değişim ve başkaldırının izlerini buluruz, yer altında. Vaya Con Dios, Joan Baez, Beatles, koyu kırmızı fonda işitilir. Tonlarca ikinci el kıyafet, kostümler, şapkalar, aksesuarlar, gözlükler, çantalar... ByRetro'nun kostümleri arasında kaybolarak, çalan müziğin etkisinde, sigara yakıp aynada kendine bakar kişi. O kentin ve o çağların ruhunu duyumsar. Mekânın diğer konukları ile koyu sohbetlere girişir. İkram edilen kahve eşliğinde sohbet koyulaşır. Bir tür coşkuyla, yaşatılan çoraklığı değiştirebilme cesareti belirir. Bir sigara bir kahve derken çıkacak fanzinin tarihi üzeride anlaşılır. Bütün bunlar, aynanın önünde kostümlerini giymiş, sigarasını içen kişinin uydurmaları da olabilir pek tabii. www.byretro.com İstiklal Caddesi 116/c Suriye Pasajı