Habertürk gazetesinde, Nihal Bengisu Karaca’nın 4 Kasım günü yayınlanan yazısını okuyorum…

Azıcık yakınmalı bir yazı…

*

Yazıdan anladığım kadarıyla, yeni Türkiye başını almış, maşallah doludizgin gidiyor…

AKP bugüne kadar pek çok başarılara imza atmış…

Kürt meselesi gibi önemli bir alanda, makro demokratikleşme yolunda ciddi hamlelerde bulunmuş…

Merkez-çevre teorilerinden hareketle, yakın zamana kadar eski merkezin yok saydığı çevreleri, çevre olmaktan çıkarıp siyasî merkez haline getirmiş…

Kalkınma ve büyüme konularında yoğunlaşmış…

Fakat bu konulara öyle yoğunlaşmış ki, kültür alanının eski merkezde kalmasını engelleyememiş… İhmal etmiş…

Velhasıl bardak o kadar da dolu değilmiş…

*

Tabii, bardağa bir başka açıdan bakmak da mümkün…

Kimileri düz bakmayı sevmez; tepeden bakar, alttan bakar, yandan bakar… Olmadı bir de amuda kalkıp öyle bakar.

Bunların dediklerine göre, son on iki yılda 628 ton biber gazı tüketilmiş…

Sendikalı işçi sayısı yüzde onun altına inmiş…

İş güvenliği sizlere ömür olmuş…

O kadar kalkınmış, o kadar büyümüşüz ki, gelir adaletsizliğinde OECD ülkeleri arasında üçüncülüğe oturmuşuz…

Kürt meselesinde, 80 yıllık çözümsüzlük politikalarından sonra, ana hatları belli olmayan bir çözüme bile umutla sarılanların güvenleri sarsılmaya başlamış…

Velhasıl düz bakmayı sevmeyenlerin gözünden bardak boş görünüyormuş…

Makro demokrasi denen şeyse herhalde ironiymiş…

*

Şu yeni merkez, eskisini hiç aratmıyormuş…

Hırsızlıksa hırsızlık… Cinayetse cinayet… Sömürüyse feriştahıymış…

Düzen aynı, düzülen aynıymış… Köleleşen çalışanların kaderi aynı tornadan çıkıyormuş…

Söylediklerine göre, merkezin yeni sahipleri kendi kendilerine şöyle söyleniyorlarmış: “Bizim eski merkezden neyimiz eksik?”

*

Nihal Bengisu Karaca, işte bu eksiği tespit etmiş…

AKP her bir şeyi halletmiş…

Makro demokrasi”yi kurmuş

Çevreyi merkez haline getirmiş. Kısa çöpü uzun çöp yapmış…

Fakat şu kültürel alanın hegemonyasını bir türlü eline geçirememiş…

Niye?

Çünkü bu işlere odaklanamamış.

Çünkü kendini memleketin kalkınmasına vermiş…

Bu yüzden, “eski merkez, kültürel alanı tahkim ediyor olmak üzerinden iktidar talep ettiği gibi, önünde ciddi bir engel de bulmuyormuş.”

Bu yüzden, eski merkezciler, “muhayyileyi, tasavvuru, persfektifi belirlemeye devam ediyorlarmış, tabii bunların tecessüm ettiği edebiyat, sanat ve sinema ürünlerini de…”

*

Bu görüşe katılmıyorum…

Bence AKP iktidarının kültürel alanda da hiçbir eksiği yok…

Fazlası var eksiği yok…

Örneğin İskender Pala, bu ülkenin kültür yaşamındaki bütün eksiklikleri giderecek kadar fazladır…

Neşet Ertaş’ın şarkısını müstehcen bulduğunu söyleyerek bunu kanıtlamıştır…

İsmet Özel de öyledir. Madımak cinayetinde kanıtlamıştır…

Bir abide olarak Necip Fazıl Kısakürek, devletin öldürdüğü bir buçuk çocuğu az bulmadı mı?

Haydi haydi kanıtlamıştır…

*

Şu merkezdekiler yok mu, şu merkezdekiler…

Hani şu eski merkezdekiler…

Korkmayın Nihal Hanım, onlardan bir cacık olmaz…

Oğuz Atay kimmiş, Turgut Uyar kimmiş? Orhan Pamuk, Yaşar Kemal kimmiş?

Oturmuşlar merkeze, iktidarın sopasını gösteriyorlar herkese.

Nazım Hikmet’in kitaplarının hâlâ peynir ekmek gibi satıldığına bakmayın siz…

Eski merkezi desteklemek için yalnızca satın alıyorlar.

Okumuyorlar…

Bir Fazıl Say’ınız yok diye utanmayın…

Genç sinemacılardan, tiyatroculardan çekinmeyin!

Onlardan cacık olmaz.

Hepsini toplasanız bir Dede Korkut etmezler.