8 Mart Dünya Kadınlar Günü bu yıl depremin gölgesinde kutlanacak. Deprem bölgesindeki kadınların barınma, hijyen gibi sorunlarının devam ettiğini belirten Dr. Özge Yılmaz "İstenmeyen gebelikler, erken doğum, cinsel yolla bulaşan hastalıklar hekimlerin gündeminde" dedi. Dayanışma ruhunun kadınları bir arada tuttuğunu belirten Yılmaz "Kadın dayanışması depremde de bir kez daha kendini gösterdi. Bu yıl 8 Mart'ta çadırlarımızdan da evlerimizden de çıkacağız" diyoruz.

Çadırımızdan da evimizden de çıkacağız
Fotoğraf: TTB

Sibel BAHÇETEPE

Bu yıl 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü deprem felaketinin gölgesinde kutlanacak. Gerek deprem bölgesinde, gerek ülke genelinde kadınların tek bir mesajı var: "Çadırlarımızdan da evlerimizden de çıkacağız. Kadın dayanışmasını göstereceğiz."

6 Şubat Maraş merkezli peş peşe yaşanan depremlerin ardından 20 Şubat’ta Hatay Defne’de meydana gelen deprem, 45 bini aşkın kişinin yaşamını yitirmesine, 100 bine yakın kişinin de yaralanmasına neden oldu. Özellikle Hatay, Adıyaman, Maraş’ta yıkım ağır oldu. Bu bölgelerde yaşayan kadınların sorunları da katlandı. Gerek üreme sağlığı, gerek cinsel sağlık, gerekse kadın hakları anlamında problemler bu dönem daha sıklıkla gündeme geleceğe benziyor. Sömürülen, yok sayılan, ayrımcılığa, şiddete, tacize, tecavüze, yoksulluğa, gericiliğe ve eşitsizliğe maruz kalan kadınlar, bu yıl 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde depremin gölgesinde bir kez daha taleplerini haykıracak. Deprem bölgesi Adıyaman’da bulunan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı, İstanbul Tabip Odası Kadın Komisyonu’ndan Op. Dr. Özge Yılmaz, BirGün’ün sorularını yanıtladı.

SORUNLAR DERİNLEŞTİ

Yılmaz, kadınların yaşadığı sorunların aslında her zamanki sorunlar olduğunu ancak kriz ve afet döneminde çok daha belirgin bir hale geldiğini belirterek “Bu dönemlerde çok daha belirgin oluyor ve çok daha artış gösteriyor. Bizler aslında bu sorunları koronavirüs pandemisinde yaşamıştık. Çocuk, yaşlı bakımı gibi ekstra emek verilmesi gereken durumların kadınların üzerinde olması afet ile başa çıkmayı çok daha zorlaştırıyor” dedi. Deprem bölgesinde çok ciddi bir barınma sorunu olduğunu vurgulayan Yılmaz "İnsanlar kendini yalnız hissediyor. Devleti yanlarında hissetmiyor. Bundan kaynaklı hem fiziksel hem ruhsal bir sorunları var. Bununla başa çıkmaları da koşular nedeniyle çok da mümkün değil. Şöyle örnek verebilirim: Çadırkentte konuştuğumuz kadın arkadaşlar ‘Kadınları çadırlardan çıkartmak istiyoruz’ dedi. Yani, kadınlar çadırlara kapanmışlar. Çünkü başka erkeklerle aynı ortamda yaşamaya alışkın değiller. Bu nedenle gerilmişler. Zaten deprem korkusu, anksiyete gibi durumları artırmış durumda. Bir de erkeklerin onlara zarar verebileceğiyle ilgili kaygılar var. Bölgenin muhafazakar etkilerinin kadınlar üzerinde yarattığı olumsuzluklar da var” diye konuştu. Yılmaz, şöyle devam etti:

“Çocukların aşısını mesela baba değil, anne düşünüyor. Çocuğun eğitimini daha çok anne düşünüyor. ‘Okul ne olacak’ diyor. ’20 yaşındaki kızım hiç çadırdan çıkmıyor. Ne yapabilirim? “ diye gelip bize soruyor. Bakım emeği kadının üzerinde olduğu için kaygıları da çok daha fazla. Şu koşullarda erkek şiddeti, kendi hijyen koşullarını sağlamak durumunda kalmaları, üreme sağlığı çok önemli bir konu. Ama yardımlar yapılırken bile toplumsal cinsiyet türü yardımlar yapılıyor. Ya da hani üreme sağlığından bahsedildiğinde bunun şu anda bir lüks olduğu düşünülebiliyor. Oysa ki afet dönem insanlar yaşama tutunmak için cinsel hayatları devam ediyor. Sağlık hizmetine ulaşmaları çok zorken, gebeliğe engelleyici yöntemlere ulaşmaları mümkün değil. Bundan kaynaklı istenmeyen gebelikler olabilir. O gebelikleri sonlandırmakla ilgili zaten halihazırda oldukça sıkıntı varken, kamuda bu hizmete ulaşmak mümkün değilken, özel hastanelerde de ücretleri oldukça yüksekken hani bu koşullarda nelerle karşılaşabilirler hiç tahmin bile edemiyorum, oldukça kötü.””

KADIN VE ÜREME SAĞLIĞI BİRİMİ

Depremin 4. günü Adıyaman’a gelerek İstanbul Tabip Odası ile birlikte bir “Kadın ve Üreme Sağlığı Birimi” kurduklarını anlatan Dr. Yılmaz “Bir poliklinik gibi merkez kurduk. Yıkılmış bir muayenehaneden doktor hanımın verdiği ödünç verdiği bir ultrasonu aldık. Yıkılmamış bir aile sağlığı merkezinin içine girdik, temizledik, aletleri toparladık ve burada hizmet verdik. Burada kullanılacak aletleri sağdan soldan tamamladık. Jinekolojik bir masa, bir kadın doğum polikliniğinde kullanılabilecek aletleri gibi. Çünkü şehirde bir kadın doğum polikliniği hizmeti yoktu. Doğumları sezaryenleri bir şekilde sevk ediyorlardı. Ama poliklinik hizmetleri yoktu. İlk etapta enkazdan çıkmış ya da bebek hareketlerini hissetmeyen, kanaması olan hastaları ve gebeleri değerlendirdik poliklinikte. Şu anda kendimiz bir konteyner kliniğimizi kuruyoruz. Burada hem gebelik takibi, hem gebeliği önleyici yöntemlerle ilgili eğitimler, bilgilendirmeler, ilaç temini, rahim içi araç yerleştirilmesi gibi sahada yapabileceğimiz hizmetleri vermeyi planlıyoruz. Aynı zamanda Tabip Odası'yla birlikte birinci basamak hizmetleri veren bir bir poliklinik daha kurduk bir de başka bir ekip ile mobil sağlık hizmeti verdik. TTB birçok yerden ihtiyaç listesini karşılayacak şekilde malzemeleri gönderdi" değerlendirmesini yaptı.

ENFEKSİYON HASTALKILARI

İdrar yolu ile bulaşan hastalık sorunun olabileceğini anlatan Yılmaz “Bugün gittiğimiz çadır kentte de bundan bahsedildi. Çünkü tuvaletler yetersiz. İnsanlar tuvalete gitmemek için su içmemeye başlamışlar. Su içmeyince zaten başka sıkıntılar da ortaya çıkıyor, ishal gibi, enfeksiyon gibi...Ama bir noktadan sonra cinsel yolla bulaşan hastalıklar da görülecektir. Çünkü hijyen koşulları çok kötü. Daha çok mantar enfeksiyonu gibi enfeksiyonlar görülüyor. Bunlar da hijyen koşulları iyileştirilmediği müddetçe de görülecektir, artacaktır. İlerideki günlerde daha başka sıkıntıların olacağını da düşünüyoruz" dedi.

KADIN DAYANIŞMASI VAR

Dr. Özge Yılmaz, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne ilişkin işe şunları söyledi: “Ülkemizde kadın hakları ya da LGBTİ+ ve kadın hakları konusunda her geçen gün bir geriye gidiş var. İktidarın İstanbul Sözleşmesi'nden çıkması zaten bunun en temel göstergelerinden biri. Ama çok ciddi de bir kadın dayanışması ve kadın örgütlenmesi var. Afet için feminist dayanışma ve afet bölgelerinde mor çadırlar var. Kadınlar örgütlenip, köy köy gezip hijyen kitleri dağıtıyorlar. Biz de onlarla bağlantıya geçtik. Burada bizim varlığımızı bilip işbirliği, yaparak bize yönlendirmeler yapıyorlar. Kadın arkadaşlarımız çok örgütlü, çok güzel, çok aktif çalışıyor. Kadınlar çadırlarından dahi çıkmak istemezken, örgütlü bir kadın mücadelesi ile onları o çadırlardan, başka şehirlerde de evlerinden çıkartmaya çalışıyor. 8 Mart tabii ki bizim için çok anlamlı çok önemli bir gün. Kadın haklarını savunmamız gerektiğini ve bu anlamda devam edecek olan mücadeleyi herkesi tekrar hatırlattığımız bir gün. O yüzden de çadırlardan da evlerden de çıkacağız. Seçimler yaklaşırken İstanbul Sözleşmesi'ni önemseyen, kadın haklarınna, LGBTİ+ haklarına önem veren ve duyarlı olanların yanında olmamız gerektiğini söylemek istiyorum."