Türk futbol tarihinin en unutulmaz günlerinden biri olsa gerek 9 Kasım 1988. Galatasaray’ın Neuchatel Xamax karşısında Ali Sami Yen’de verdiği resital, sarı-kırmızılıların Avrupa’da ayak seslerinin duyulmasına neden olmuştu. Aslan 3-0’ın rövanşında öyle bir kükremişti ki sesi Yaşlı Kıta’da kulakları sağır etmişti.

1956’da yenilmez armada Macaristan’ı Mithatpaşa’da çimlere gömen milli takım, 1968’de İngiliz şampiyonu Manchester City’yi eleyen Fenerbahçe, 1985’te Bordeaux’yu deviren yine Fenerbahçe... 27 yıl önceki maça kadar meşin yuvarlağın vakanüvislerinin tuttuğu destan notları onları yazıyordu.

İsviçre’de ilk maçı 3-0 kazanan Neuchatel, İstanbul’a halı bakmaya gelmişti. Kimileri yelkenleri suya indirse de sarı-kırmızılıların hocası turdan emindi. Öğrencileri ikinci yarıda çözülmüş, Erhan Önal pilav yiyince, Cimbom üç yemişti.

Mecidiyeköy’ün nüfusunun bir milyonu geçtiği iddia edilen günlerden birinde mücadele saat 13.30’da başlıyordu. Stad dolsun diye naklen yayın yoktu, radyoları başında yerini alanlar da çoktu. Ali Sami Yen hınca hınç dolmuştu. Hocalarını ciddiye alan taraftar çeyrek final vizesi alınacağına inanıyordu.
Serviste radyoyu açmıştı Fenerbahçeli Mustafa Abi. Uğur fileleri bulduğunda gol diye bağırmış, bizleri şaşırtmıştı. Avrupa maçlarının milli dava olarak görüldüğü, milletin tek yürek olduğu günlerdi. Tam eve girerken, dışarı atılan bir radyoyu gördüğümde ‘yedik’ demiş, umutsuzca anahtarımı çıkarmıştım cebimden.

Yine de bir umut davranmıştım bizim emektara. Bir de ne duyayım; Tanju atmış, fark iki olmuştu. Sonrası malumunuz... Uğur’un sonradan izleyebildiğimiz golünde kameranın çektiği bir yumruk ve o yumruğun kendisine ait olduğunu iddia eden binlerce kişi... Tanju’nun topa çizdirdiği yayla dördü gösteren tabela; Uğur’un getirip Kral’ın İsviçrelilerin fişini çektiği anda kendisini kaybeden Levent Özçelik’in sesi...
Türk futbol tarihinin miladıdır 9 Kasım 1988. “Yenildik ama ezilmedik” dönemi biterken, UEFA Kupası, Süper Kupa, Dünya Kupası’nda üçüncülük, Avrupa’da da yarı finalle taçlanacak yeni bir çağ başlamıştı.

İşte o destanın mimarı, ertesi gün 39. yaş gününü kutlamıştı. Düşününce bu satırların yazarı bugün yaşıtı...

Yıllarını geçirdiği arkadaşı Hıncal Uluç’a ithafen söylediği “İçimizdeki İrlandalılar”ı da yine bir kasım gününde icat etmişti. Bu ayda sadece futbol tarihimizi değiştirmemiş, siyaset tartışmalarında bile kullanılan bir sözü literatürümüze sokmayı başarmıştı.

Kariyerinde Almanya ve İran’da da takım çalıştıran Mustafa Denizli bugün 66. yaşını kutluyor. Hal böyle olunca da Ali Ece’nin onun için yazdığı o unutulmaz satırlar düşüyor. Müsaadenizle Altay’ın efsane kaptanı “Büyük Mustafa”ya böyle veda edeyim...

“O İzmir isimli dünya güzeli kızın ilk göz ağrısı Mustafa Denizli… O her daim nazlı nazlı esen Kordon rüzgârının umut dolu bulutlara savurduğu devasa futbol bayrağı. Ne kadar kızarsa kızsın hep o körfez güneşi gibi gülümseyen çakmak çakmak gözleri, dibe vurduğunda bile asla kaybolmayan kendine güveni ve anlı şanlı bir geçmişle tedirgin bir gelecek arasında hiç yıkılmayacak kadar sağlam köprüler inşa eden sesiyle İzmir’in ta kendisi gibiydi Mustafa Denizli…”