Her yaz tatili için bir yazar seçerim kendime, bu yaz Philippe Sollers’in romanlarını aldım yanıma. ‘Venedik Karnavalı’nı okurken, şöyle bir paragrafla karşılaştım: “Yeni gerçeklikte siz kimsiniz? Bir görüntü. Doğmadan önce kimdiniz? Bir görüntüsüzlük. Silindikten sonra kim olacaksınız? Yok olan bir görüntü. Artık insanlar ölüp gitmiyor, görüntüleri yok oluyor. Eskiden kaybolanların yeniden ortaya çıkma şansları vardı (bellek, belgeler, hayaletler, dini törenler), görüntüleri yok olanlar başka bir töze dönüşemezler, hayır.” Hepimiz bu ‘yeni gerçeklik’te bir görüntüyüz, ses bile değil, sadece bir görüntü. Filtrelenmiş bir görüntü. Şiire azalan ilginin nedeni de bu belki de… Hâlbuki en çok da şiir yardımcı olabilir bize, her yer dijital görsellerle kuşatılmışken... Görmek de değil, görülme arzusu baskın.

***

Geçen haftaki yazımda, günümüzde kim olduğunu bilmeyen insanların çoğaldığını ve geçici bir çözüm olarak da başkaları tarafından fark edilmenin bir ihtiyaca dönüştüğünü yazmıştım. Rollo May’in yaptığı tespitle: “Kim olduğumu bilmiyor olabilirim, ama en azından beni fark etmelerini sağlayabilirim.” Fark edilmek, kimlik karmaşasına nasıl bir çözüm üretir? Öncelikle, benim kim olduğumu, ilgi alanlarım belirler. Hangi müziği dinliyorum, nereye gidiyorum, neyi ya da kimi özlüyorum, pek çok seçenek arasında neden onu seçiyorum? Ya da tam tersi, neden onu seçmiyorum, fobilerim, takıntılarım, saplantılı olduğum şeyler de benim kim olduğuma dair bir fikir verebilir. Ama en kötüsü, hiçbir şeye ilgi duymamak, neyin neden istediğini ya da yaptığını bilmeme hâli. Psikanalist Ernest Jones, Yunanca kaybolma anlamına gelen ‘aphanisis’ terimiyle açıklar bu durumu. Aphanisis’i sonradan Lacan geliştirmiş, sadece cinsel arzunun değil, öznenin de kaybolma hali olarak tanımlamıştı.

Jones, kadında ve erkekte görülebilecek bu durumu, bir ilk kaygı hâli olarak tanımlamıştı, bir şey yapabilme kapasitesini veya fırsatını kaybetme korkusu. Bu korkuyu yaşamamak için de hiçbir şeye ilgi duymama hâli. Örneğin ilişki kurmak istediği kişilerin onu reddedeceği korkusuyla kimseye açılamama durumu, sanki hiçkimse onun ilgisini çekmiyormuş gibi… Hatta öyle ki, cinsel arzusunu bütünüyle bastırarak, başarısız olma korkusuyla kimseyi arzulamama hali… Bir süre sonra o kişi gerçekten de kimseyi arzulamayabilir, ama bu onun canlılığını her anlamda yitirmesiyle sonuçlanır, sadece dış bir kabuk olarak varoluş… Jones, Oedipus kompleksinden önceki ilk kaygının bu olduğunu yazmıştı. Hiçbir şey onu tatmin edemeyecek, hiçbir şey onun ilgisini çekemeyecek ya da o ilgiyi hak etmeyecek, seçse de mutlaka onu hayal kırıklığına uğratacak ve o yaşadığı bu hayal kırıklığıyla baş edemeyecekmiş korkusu. Bu durumun bir başka boyutu da, kendisi için en doğru şeyi seçip seçmediğiyle ilgili yaşanılan kaygı. Günümüz insanının kim olduğunu bilmekle ilgili yaşadığı kaygının bir diğer nedeni de, toplumsal simgelerin, referans noktalarının kaybolmuş olması. Bütün bunlar bir araya gelince, ne istediğini bilmeyen, kim olduğu konusunda kafası sürekli karışık bir profil çıkıyor karşımıza. Fark edilme ve görülme arzusu, tam da bu noktada önem kazanıyor.

Hiçbir arzu nesnesinin olmadığı, hiçbir şeyin ilgisini çekmediği bu kişi peki ne yapabilir? Dikkat çekmek, fark edilmek, ne olduğunu bilmeden bir şeyi istemek anlamına gelir. Bu, aynı zamanda bir sosyalleşme yoludur da. Çünkü kim olduğunu ve ne istediğini bilmeyen birinin yaşadığı yalnızlık çok ama çok ağırdır; bu ağırlığı ancak birilerinin dikkatini çekip sosyalleşebildiğinde hafifletebilir. Dikkat çekmek, aynı zamanda bir yardım çığlığıdır, ne istediğini bilme konusunda belki başkalarının arzusu ona yardımcı olabilir. Arzulayan biri değilsek arzulanan biri olabiliriz ve başkalarının bizde arzuladığı şey bizim arzumuza dönüşebilir.

***

Derin bir konu… Önümüzdeki hafta biraz daha derinleşerek devam edeceğim. Sollers romanında şöyle diyordu: “Ama uzama çok uzun zamandan beridir el kondu, sayın beyefendi, hatta zamana bile! Giriş kartınız, bar kodunuz, şifreniz yok! Herkes gibi çağrılı hayaletsiniz siz de! Uykuda gezinin! Acele edin! Satışı kaçıracaksınız!”