Bilirsiniz, büyük kentlerde yaşayan taşralılar yılda bir kez toplanırlar, hemşeriler olarak. Bir ilin, bir ilçenin, bir köyün insanları bir

Bilirsiniz, büyük kentlerde yaşayan taşralılar yılda bir kez toplanırlar, hemşeriler olarak. Bir ilin, bir ilçenin, bir köyün insanları bir büyük kentin curcunası içinde yitip gitmemek için yılda bir kez olsun birbirlerine sokulurlar.
O ilin, ilçenin ya da köyün yetiştirdiği önemli şahsiyetlere haberler salınır önceden; üst düzey bürokratlar, politikacılar, parlamenterler, gurur duydukları bilim insanları ve sanatçılar mutlaka katılsın isterler o geceye. Büyük kentteki hemşerilere, o gece için memleketten kalkıp gelenler de katılır.
O toplantılardan birinde, 1984 ya da 1985 yılında Ankara’da bir oteldeki “Tokatlılar Gecesi”nde, kadehini eline alıp Cahit Külebi’nin olduğu masaya yaklaşmış Cemalettin (Selimbeyoğlu) Abi. “Üstadım!” demiş, “Afiyet olsun, ben sizin hayranlarınızdanım.”
Belli ki “hayranlık” payesi almak kolay değil Şair’den; bir ufak sınav yapılmış “Beni iyi tanıyor musun? Bir şiirimi okuyabilir misin?” denilerek. Dağarcığında ezbere okuyabileceği pek çok şiir olan Cemalettin Abi, çok sevdiği şiirlerinden “Tokat’a Giderken”i okuyuvermiş:
“Tokat’a giderken bir derin / Vadi var her tarafı yeşil. / Tokat’a giderken bir derin / Vadi var her tarafı yeşil. / Ben hep gece geçtim oradan / Bir su gibi dibinden ekinlerin. / Sessizlik orada çın çın öter, / Tarlalar yavaşça dalgalanır. / Kıyıda bir değirmen / Sahibinin sakalından daha ak damı./ Gidin bakın / Çördüklerin, cevizlerin, iğdelerin / Gölgeleri orada mı? / Alın bırakın beni o vadiye / Belki yüzyıllarca yaşarım. / Bir Cahit vardı noldu diye / İsterse sormasın ahbaplarım.”
Erzurum’a okumaya giderken, kiremitleri un tozundan bembeyaz olmuş, beyaz sakallı bir ihtiyarın işlettiği o değirmeni, kimi zaman önünde çömelmiş ağızlıkla sigara içen ihtiyarla birlikte, Cemalettin Abi de görürmüş. Şiiri sevip ezberlemesi belki de bundan.
Sıvandan geçince, “Buyur” etmiş masaya Cahit Külebi keyifle. Eşinin “Yeter Cahit” diye uyarılarına aldırmaksızın peş peşe kadeh kaldıran Külebi, o gece o masada bir ricada bulunmuş Cemalettin Abi’den, “Sen akıllı, ağzı laf yapan bir adama benziyorsun” diyerek:
“Benim çocukluğum Niksar’da geçti. Oraları, babamın görev yaptığı Külebi (Gülebi) köyünü hiç unutmadım. ‘Külebi’yi kendime soyadı olarak aldım. Hasbelkader şair oldum. Eserlerim birçok dile çevrildi. Dünya literatürüne girdim. Duydum ki köyün adını değiştirip ‘Özdemir’ koymuşlar. Bugün imkânım olsa soyadımı değiştirip ‘Özdemir’ yapardım.”
Lakin artık dünya onun şiirlerini Külebi imzasıyla tanımaktadır. Şiirlerle özdeşleşmiş bir ismin değiştirilmesi olanaksızdır.
Hoş, halkın on yıllar, yüzyıllar boyunca kullandığı köy, kasaba isimlerinin değiştirilmesi de bir başka saçmalık ama 12 Eylül pek çok başka saçmalık yanında bu lüzumsuzluğu da yaptı bol miktarda. Aradan geçen onca yıla karşın, Özdemir tabelasına bakarak içinden geçerken, biri “Gülebi” olduğunu anımsatmasa o köyü tanımam ben. Galiba buralarda herkes, benim gibi, hâlâ Özdemir’i değil “Gülebi”yi tanır, bilir.
Şair, o Tokatlılar Gecesi’nde hayranının omuzlarına önemli bir görev yüklemiş; “İlgili makamlarla görüşüp, köyün adını iade etmelerini senden rica ediyorum” diyerek.
Aradan geçen onca yıl boyunca, muhtarlık, kaymakamlık, ulaşabildiği neresi varsa Külebi’nin ricasını bir vasiyet olarak aktarmış Cemalettin Abi. Bir türlü sonuç alamadığından, Gülebi köyünün birkaç kilometre altındaki Çamiiçi Yaylası’nda omzundaki o yükle dolaşıyor şimdi. Buralarda bir “Cahit Külebi Vakfı ve Kütüphanesi” kurulması arzusunu da birlikte taşıyarak.
Son Niksarlılar Gecesi’nde, Ankara’da, Cahit Külebi ve eşinin mezarlarını “bir serçe kadar hürdüm” dediği Niksar’a taşımayı konuşmuştuk. Şimdi, Erzurumlu Şair Emrah’ın türbesinin yanında, üzeri şiirlerle bezenmiş anıt mezarda yatıyorlar, yan yana.
Kim bilir, belki buralara komşu bir ilin çocuğu olan Kültür Bakanımız Ertuğrul Günay da okur bu yazıyı. Cemalettin Abi’nin omzundaki yüke bir el atar. Şair’in arzusu yerine gelir; Gülebi “Gülebi” olur yine.
Hazır 12 Eylül’le hesaplaşılırken!