Organize suç örgütlerinin yeniden boy göstermesi ve siyaseti, siyasetçiyi tehdit etmesini derin devletin tehdidi olarak ifade eden HDP’li Musa Piroğlu, “Bu yapı Alaattin Çakıcı üzerinden konuşuyor” dedi.

“Çakıcı’nın yeniden boy göstermesi derin devlet tehdidi”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin girişimiyle cezaevinden tahliye edilen organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik tehdit ve hakaretleriyle siyasetin gündemine oturdu.

Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre, Çakıcı’nın, “Reformla uğraşmayın. Ayağınızı denk alın” mesajı verdiğini söyleyen Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu, tehdidin ayrıca AKP-MHP ittifakı içindeki çatlağın göstergesi olduğuna işaret etti.

cakici-nin-yeniden-boy-gostermesi-derin-devlet-tehdidi-808210-1.
HDP İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu

‘DERİN DEVLETİN SÖZCÜSÜ’

Çakıcı’nın onlarca yıldır bu ülkede her çeşit karanlık işe imza atmış “derin devlet” adına konuştuğunu belirten Piroğlu, “Tartışmayı buradan ele alırsak, karşımızdakinin bir mafya lideri değil, devlet adına suç işleyen bir tetikçi olduğunu görürüz. Çakıcı ve benzerlerinin, geçmişte Susurluk’ta açığa çıkan bir sürü suça ortak olduğu, bunun gibi ekiplerin, onlarca aydın ve gazeteciyi öldürdükleri gerçeğini göz önüne bulundurmazsak, gerekli tepkiyi ortaya koymaktan uzak kalırız. Derin devlet, dörtlü fotoğrafla deşifre olmuştur. Deşifrasyon hala devam ediyor. Bu yapı Alaattin Çakıcı üzerinden konuşuyor. Bu yapının siyasi kanadı olarak MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de olaya dâhil oldu” dedi.

‘AKP CENAHI BU TEHDİDİ NASIL KARŞILAYACAK?’

Çakıcı’nın çıkışı ve Bülent Arınç’ın tehditlerle ilgili açıklamalarının, AKP-MHP iktidar bloğu içindeki kavgayı gün yüzüne çıkardığını belirten Piroğlu, “Gerek Bodrum’da verilen fotoğraf gerekse Çakıcı’nın tehdidi ve Bahçeli'nin sahip çıkması, bu kavganın ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. AKP cenahı bu tehdidi nasıl karşılayacak, önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ancak bugünden bakılırsa, net bir duruşa sahip olmadığını söyleyebilirim. Muhalefetinde bu durum karşısında yeterli bir tepkiyi ortaya koyduğunu söyleyemeyiz. CHP’nin de yeterli tepkiyi göstermediği kanaatindeyim. Yıllarca MİT adına işler yapmış, bir dizi karanlık faaliyetlerin içerisinde bulunmuş bir mafya baronu konuşuyor, çok rahat hakaret ve tehdit ediyor. Bu durum karşısında ne Meclis ne de bu Meclis’in içerisindeki muhalefet, gereken cevabı vermek yerine hafife almayı tercih ediyor” diye belirtti.

‘ERDOĞAN VE ÇEVRESİ, İKTİDARI KAYBEDECEĞİNİN FARKINA VARDI’

Güçler çatışmasının olduğu bir döneme girdiklerine işaret eden Piroğlu, şunları söyledi:

“7 Haziran seçimlerinin hemen öncesinde, eline gelen anketlerle Erdoğan ve çevresi, iktidarı kaybedeceğinin farkına vardı. Bunu gören Erdoğan, hemen Dolmabahçe Mutabakatı’nı tanımadığını ilan ederek, çözüm masasını devirdi. Masanın devrilmesiyle ardı ardına yaşanan katliamlarla, ülke kan gölüne döndü. Cumhur İttifakı bu kan gölü üzerinden kuruldu. Cumhur İttifakı doğrudan Kürt düşmanlığı üzerine kurulmuştur. İçeride ve dışarıda savaş politikaları ve Kürt halkının tüm kazanımlarını yok etmeye çalışan hamleler yapıldı. Kürt siyasi öznelerine karşı ise amansız saldırılar gerçekleştirdi. Cizre'de bodrumlarda insanlar katledildi, kentler yıkıldı, cenazeler yok edildi, mezarlıklar talan edildi, HDP eşbaşkanları tutuklandı. Şimdi gelinen noktada Cumhur İttifakı çatırdıyor. İktidar kısa vadede belli yeni hamleler yapacaktır. Bunlar, baskıları biraz gevşetmek ve İmralı ile görüşmeleri sağlamakla olabilir ama bu hamlede iktidarı kurtarmaya yetmeyecektir.”

Ergenekon, MHP ve AKP’den oluşan Cumhur İttifakı’nın kendi içindeki çatışmayı Kürt sorunu üzerinden çözmek istediğini söyleyen Piroğlu, “Yaşanan gelişmelerden toplumsal muhalefetin çıkarması gereken sonuç şudur: Kürt sorununda atılacak her adım, bu iktidarın yıkılmasının gerekçesidir. Kürt halkıyla yan yana durmak ve Kürt sorununu çözmek için mücadeleyi yükseltmek, birleşmiş mücadele zemini kurmak, iktidara karşı kurulacak yegâne zemindir. Kürt sorununun bu ülkede hala temel sorun olduğu gerçeğini unutmamak gerek” ifadelerini kullandı.

'YARGI ASKIDA'

Çakıcı’nın tehdidinden üç gün sonra soruşturma başlatıldığını hatırlatan Piroğlu, hukukun tamamen askıya alındığı dönemde, bir mafya liderinin bu çıkışının mahkemelerde çözülemeyeceğini söyledi.

Piroğlu, şöyle devam etti:

“Emine Şenyaşar’ın iki oğlu ve eşi, AKP milletvekilinin akraba ve kardeşleri tarafından öldürüldü. Bir oğlu cezaevine konuldu. Önceki gün görülen duruşmada oğluna 150 yıl hapis cezası istendi. Karşı tarafa neredeyse çiçek verildi. Aynı şekilde Kemal Kurkut davasında sanık polis beraat ettirildi. Mesele devlete muhalif olanların davaları olunca, düşmanca bir tutum takınılıyor ve korkunç bir cezasızlık politikası uygulanıyor. Ancak devlet adına suç işleyen, AKP’ye ortaklık kuran herkese, yargı eliyle koruma alanı yaratılmış durumda. Bu yüzden Çakıcı hakkında açılan soruşturmadan bir sonuç çıkmayacak.”

ERDOĞAN NEDEN SESSİZ?

Sessizliğini koruyan AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tavrını ilişkin Piroğlu, “Erdoğan bu durumlarda hep bunu yapıyor. Damadı Beraat Albayrak istifa ettiğinde üç gün boyunca ses çıkarmadı. Devlet içinde her sorun yaşandığında, Erdoğan kendini geri çekiyor. Muhtemelen ne olup bittiğini anlamaya çalışıyor. Çakıcı’nın tehdidinden sonra, iktidar bloku içindeki çatlak daha da büyüdü ve olası bir erken seçimin bile olma ihtimali var. Erdoğan’ın olası bir erken seçimde kaybetme ihtimali var ve bunu kendisi de görüyor. Bu yüzden farklı ittifaklar ve mutabakatlar içine girebilir” değerlendirmesinde bulundu.

“Reform” çıkışını ise “içine düştükleri sıkışmışlıktan çıkış arayışı” olarak nitelendiren Piroğlu, “Birleşik bir mücadeleyi hayat geçirmezsek, iktidarın kendi içinde verdiği kavganın faturası bize kesilecek ve bunun maliyetini biz ödeyeceğiz. Bu maliyetin faturasını iktidar ve onun ortaklarına ödetmek için birleşik bir mücadele zeminini yaratmak zorundayız. Yeter ki daha cesur ve daha kararlı adımlar atalım. Bu konudaki bütün kaygıları bir kenara bırakıp, üstümüze düşen görevi yapalım” dedi.