Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, bir skandala imza atarak ILO 107’nci Uluslararası Çalışma Konferansı'na Türkiye işçi delegesi olarak Memur-Sen'i atadı. Çalışma Bakanı henüz vakit varken bu vahim hatayı telafi etmelidir

Çalışma Bakanlığı, ILO Anayasası’nı bilmiyor mu?

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) bir skandala imza atarak 28 Mayıs-8 Haziran 2018 tarihlerinde Cenevre’de toplanacak olan Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) en yüksek organı olan 107. Uluslararası Çalışma Konferansı’na Türkiye işçi delegesi olarak Memur-Sen’in katılacağını bildiren bir yazıyı sendika konfederasyonlarına gönderdi. Diğer bir ifadeyle, ILO işçi delegesini atadı. ILO işçi delegesinin diğer konfederasyonların oluru olmadan atamayla belirlenmesi, ne ILO ilkeleri ile ne de sosyal diyalog ile bağdaşır.

Bu skandal, tarafgir ve ILO Anayasası’nı hiçe sayan yazı, bu yıl ILO’da yeni bir temsil krizi çıkarmaya aday. Çalışma Bakanlığı işçi delegesi saptama yöntemini bilmiyor olamaz. Biliyor olmasına rağmen böyle bir yol izlemesi ise tam anlamıyla keyfiliktir. Uluslararası Çalışma Konferansı üç taraflı bir yapı. Konferansa her ülkeden iki hükümet, bir işçi ve bir işveren delegesi katılıyor. İşçi ve işveren delegesinin saptanmasında temel kural, taraflarla istişare edilerek en yüksek temsil gücüne sahip örgütün delege olmasıdır.

İşçi delegesi atamayla değil, istişareyle saptanır
Benzer bir skandal 2017 yılında yaşanmış; ancak Türk-İş, DİSK, KESK ve Kamu-Sen’in itirazı üzerine dönemin Çalıma Bakanı Müezzinoğlu bu hatadan dönmüştü. 2017 yılında gerçekleştirilen 106. Uluslararası Çalışma Konferansı’nda Türkiye’yi temsil edecek işçi delegesi belirlenirken sosyal diyaloğa ve konfederasyonlar arasındaki genel mutabakata aykırı bir yol izlenmiş ve Memur-Sen’in katılmasını öngören bir yazı, ÇSGB tarafından konfederasyonlara gönderilmişti.
Sonrasında, konfederasyonlar tarafından yapılan açıklamalarda Türkiye işçi delegesinin ilgili diğer konfederasyonlarla hiçbir istişarede bulunulmadan ve onların genel mutabakatına aykırı bir şekilde Bakanlık tarafından değiştirilmesinin ILO Anayasası’nın 3. maddesine, konuya ilişkin ILO organlarının daha önce aldığı kararlara ve ILO prensiplerine aykırı olduğu kamuoyuna açıklanmış ve bu kararın gözden geçirilmesi istenmişti.

Ayrıca ILO Anayasası’na göre, hükümetin işçi delegesini belirlerken ilgili tüm konfederasyonlarla samimi bir istişare sürecini tamamlamak, konfederasyonların iradelerini dikkate almak ve işçilerin sorunlarını en iyi şekilde temsil edebilecek, en fazla temsile haiz bir konfederasyonu ILO’ya bildirmekle sorumlu olduğu açık bir şekilde ifade edilmişti.
Bunun üzerine dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu ile Türk-İş, DİSK, KESK, Türkiye Kamu-Sen ve Hak-İş’in katıldığı bir istişare toplantısı gerçekleştirilmiş, sonucunda TÜRK-İŞ’in en fazla temsile haiz örgüt olarak Türkiye işçi delegesi sorumluluğunu üstlenmesine karar verilmişti. Toplantı tutanağında 2018 yılı için dönüşümlü temsil veya Memur-Sen’in temsiline dair bir ifade ise yer almamıştı. Ancak Bakanlık, sanki geçen yıl dönüşümlü temsil kararı alınmış gibi bu yıl Memur-Sen’i delege olarak atadı.

Memur-Sen neden işçi delegesi olamaz?
Memur-Sen’in neden Türkiye işçi delegesi olamayacağını bir kez daha tane tane anlatalım. ILO Anayasası, en çok üyeye sahip sendikal örgütün değil, taraflarla yürütülecek istişareler sonucu en çok temsil kabiliyetine sahip işçi örgütünün delege olarak saptanmasını öngörür. Bakan, yazıyı yazmadan önce sendikal örgütleri toplamalı ve görüşlerini almalıydı. Oysa Çalışma Bakanı tek taraflı bir tasarrufla atama yapmıştır. Eğer Çalışma Bakanı sendikal örgütleri toplasaydı görecekti ki en çok temsil gücüne sahip örgüt Memur-Sen değil Türk-İş, DİSK, KESK ve Kamu-Sen tarafından delegeliği desteklenen Türk-İş’tir. Memur-Sen’in üye sayısı bir milyon iken, Memur-Sen’in üyeliğine karşı çıkan Türk-İş, DİSK, KESK, Kamu-Sen ve Birleşik Kamu-İş’in üye sayısı ise 1 milyon 700 bini geçmektedir. Çalışma Bakanlığı bu iradeyi görmezden gelerek Türkiye işçi delegesini saptayamaz.

Dahası Memur-Sen, ILO konferansı sırasında Aplikasyon Komitesi’nde işçi delegasyonunun koordinasyonunu yapan Uluslararası İşçi Sendikaları Konfederasyonu (ITUC) tarafından bağımsız bir işçi örgütü olmadığı için üyeliğe kabul edilmemiştir. Memur-Sen’in delegeliği ITUC tarafından meşru kabul edilmeyecek ve Memur-Sen ILO denetim süreçlerine katılamayacaktır. Öte yandan Memur-Sen, sadece kamu çalışanlarını temsil etmektedir. Kamu çalışanları ücretle çalışanların sadece yüzde 15’ini temsil etmektedir. Memur-Sen işçi sorunlarına hâkim bir konfederasyon değildir.

Beş konfederasyon itiraz ediyor
Memur-Sen’in Türkiye işçi delegesi olarak atanması üzerine Türk-İş, DİSK, KESK ve Kamu-Sen birlikte hareket etme kararı alarak, Çalışma Bakanlığı’na kararı gözden geçirmesi için başvurarak, aksi halde ILO nezdinde Memur-Sen delegeliğine itiraz edeceklerini bildirdi. Birleşik Kamu-İş de Memur-Sen’in delegeliğine karşı çıktı. Dört konfederasyon ayrıca ILO Genel Direktörü Guy Ryder’a ortak bir yazı yazarak duruma itiraz edeceklerini bildirdi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı bu hukuksuz atamadan vazgeçerek, geçen yıl imzalanan protokolü dikkate alıp tüm sendikal örgütlerle bir araya gelmeli ve bu toplantıda oluşacak iradeye saygılı davranmalıdır. Aksi halde bu yıl zaten Aplikasyon Komitesi gündemine alınması yüksek ihtimal olan hükümet, bir de temsil krizi ile ve işçi delegeliğinin iptali ile yüz yüze kalabilecektir. Çalışma Bakanı henüz vakit varken bu vahim hatayı telafi etmelidir.