Sendikal yasalardaki değişiklikler konusu gündemin ön sıralarına çıktı.

Sendikal yasalardaki değişiklikler konusu gündemin ön sıralarına çıktı.  Yeni Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in işçi ve kamu görevlileri konfederasyonları ile yaptığı toplantılarda sendikal yasalardaki değişiklikler görüşüldü. Kamu görevlileri konfederasyonları ile yapılan toplantıda 15 Ağustos’ta “toplu görüşme” yapılmaması ve yasal düzenlemenin ardından toplu sözleşme yapılması kararlaştırıldı. Ardından bakanlık bürokrasisi ve konfederasyonlar arasında teknik çalışma başlatıldı.

Bu hafta içinde işçi ve işveren konfederasyonları ile yapılan Üçlü Danışma Kurulu’nda da 2821 ve 2822 Sayılı sendikal yasaların değiştirilmesi ana gündemi oluşturdu. Bakan Çelik yaptığı konuşmada 2821 ve 2822 sayılı sendika kanunlarını, ILO ve AB normlarını dikkate alarak yeniden düzenlemeyi hedeflediklerini açıkladı (BirGün, 10.08.2011).

Ancak ilk bakışta olumlu gözüken bu gelişmeler yine bakanlık yetkililerinin tutumlarıyla tekzip ediliyor. Kamu çalışanları konfederasyonları ile Bakanlık bürokratları arasında yürütülen teknik görüşmelerde bürokratların takındıkları tutum bakanın açıklamalarını boşa çıkarıyor. Sendikalar, üye olma yasağının daraltılarak askeri alanda çalışan sivil personelin, hâkimlerin savcıların ve ceza infaz kurumlarında çalışanların örgütlenme yasağının kaldırılmasını isterken bakanlık bürokratları yasakların devamında ısrarcı olmuş. Bakanlık bürokratları bu kişilerin greve çıkması halinde devlet işleyişinin zarar göreceğini iddia etmiş (Cumhuriyet, 10.08.2011).

Akla ziyan bir durumla karşı karşıyayız. Ya ILO normlarını bütün detaylarıyla bilmesi gereken ÇSGB bürokrasisi bunları bilmiyor ya da biliyor ama “ILO bize uymaz, bizi bağlamaz” diye düşünüyor. İkisi de vahim. Çalışma Bakanı kamuoyu önünde “sendikal yasalar ILO ve AB normlarına göre hazırlanacak” derken, bakanlık bürokrasisi kapalı kapılar ardında anti-ILO bir direniş sergiliyor.

Bakan ILO normlarına uygun sendikal yasalar konusunda samimi ise bunun gereğini yapmalı. Bakanlık bürokrasisine bu yönde davranmaları talimatını vermeli. Veya bakanlık bürokrasisi ILO normları konusunda yeterince bilgiye sahip değilse acil bir hizmet içi eğitimle bu sorun giderilmeli. Çünkü yıllardır tekrarlanan bu “oyun” gerçekten bıktırdı. Bir yandan “ILO normları” diyeceksiniz, öte yandan ILO normlarına taban tabana zıt bir zihniyette devam edeceksiniz.

Sendikal alana ilişkin ILO, Avrupa Konseyi ve AB normları son derece açıktır.  ILO normlarından söz ediyorsanız asker ve polis dışında bütün çalışanların (hiçbir ayrım gözetmeksizin) sendikalaşma haklarını tanıyacaksınız. ILO normlarından söz ediyorsanız bütün memurları kapsayan grev yasağını kaldıracaksınız. ILO normlarına göre sadece devlet adına yetki kullanan dar bir memur grubunun grev hakkı sınırlanabilir. ILO normlarından söz ediyorsanız, sendikal barajları, noter şartını, grev yasaklarını kaldıracaksınız. ILO normlarından söz ediyorsanız bugünkü anti-sendikal yetki sistemini kaldırıp çalışanın sendikasını özgürce belirlemesini (referandumu) kabul edeceksiniz.

Liste uzun, yer dar... Bilmemekte, öğrenmemekte ve görmezden gelmekte ısrar edenler için pratik bir çözüm yazıyorum: Muhtaç olduğunuz bilgi Profesör Mesut Gülmez Hocanın kitap ve makalelerinde mevcuttur. Ama asıl kritik soru şu: Sendikal yasaları ILO normlarını “esas alarak” (sadece “dikkate alarak” değil) değiştirecek bir siyasi irade ve niyet var mı?