Ülkemizin çalışma yaşamı adeta aylardır bu iki konuya endekslendi. Aslında Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) yıllardır örgütlü bir biçimde, bu konuda bir mücadele içindeler. Dile kolay, 23 yıldır yani 8 Eylül 1999 yılında çıkartılan 4447 Sayılı Yasa’dan bu yana ötelenen emeklilik hakları için amansız bir mücadele içindeler.

Bu süre içinde bir kısmı zaten kademeli olarak artırılan emeklilik yaşlarına rağmen geç de olsa emekli oldular. Ancak halen yasal düzenleme bekleyen 5 milyona yakın insandan söz ediyoruz. Üstelik bunların pek çoğu sadece emeklilikte olmazsa olmaz faktörlerden olan yaşa takılmadılar. Aynı zamanda yaşları 40’ın üzerinde olduğu için iş bulamadılar ve/veya meslekleri dışında ya da kayıt dışı, düşük ücretler karşılığında sosyal güvenceden yoksun işlerde çalışmak zorunda kaldılar.

Mevcut hükümet, emeklilerin hakları konusunda sürekli aleyhte icraatlar içinde olduğundan, bu soruna da başından beri aynı anlayışla yaklaştı. Aktüeryal denge bahanesiyle emeklilik yaşlarında bir esnemeye hiçbir zaman sıcak bakılmadı ve bunu bizzat Cumhurbaşkanı her fırsatta dile getirdi.

Erdoğan’ın EYT’yle ilgili düzenlemeye karşı çıkarken, gerekçelerinden birini de “Erken emekli olacak, çalışmaya devam edecek. Yani "çift dikiş" diye açıkladığını sanırım hepimiz çok net hatırlıyoruz.

Oysa yaklaşan seçim süreciyle birlikte her şey değişti. Artık EYT konusunda bir yasal düzenlemenin açıklanması için gün sayılıyor. Yani emeklilik bekleyen ve Cumhurbaşkanı’nın deyimiyle “çift dikişçiler” yapılacak düzenlemenin açıklanmasını bekliyorlar.

Belirtmeliyiz ki bekleyen sadece onlar değil, tüm kamuoyudur. Çünkü bu konu yıllardan beri o kadar çok suiistimal edildi ki, artık kimsenin sabrı kalmadı.

Diğer taraftan gelin görün ki düzenlemeye ilişkin belirsizlikler de ilginç bir şekilde sürüyor. Bu konudaki çalışmalara sosyal tarafların dahil edilmemesi, çalışmaların kapalı kapılar ardında sürdürülmesi, ayrıca Çalışma Bakanı Vedat Bilgin’in yetersiz açıklamaları konunun bu kadar suiistimal edilmesinin en önemli nedenidir.

Yaşanılanlara baktığımızda görünen o ki bu konudaki yasal düzenleme “Ben yaptım, oldu” mantığıyla gerçekleşecek. Dileriz ki bunca insanı hayal kırıklığına uğratacak ve “Dağ fare doğurdu” dedirtecek, yeni mağdurlar yaratacak bir düzenlemeyle karşı karşıya kalmayız.

ASGARİ ÜCRET GÖRÜŞMELERİ

Çalışma hayatımızı meşgul eden en önemli konulardan bir diğeri de asgari ücret konusudur. Bilindiği üzere halen net olarak 5 bin 500 TL olan asgari ücretin işverene maliyeti hazine teşviki ile birlikte 7 bin 603 TL olarak uygulanıyor. Ülkemizde artık ortalama ücret haline dönüşen asgari ücretin Türk-İş tarafından hesaplanan ve bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ olan 10 bin 171,TL’nin neredeyse yarısını bile karşılamadığını görüyoruz.

Asgari ücrete ilişkin çeşitli açıklamalarında önceleri çalışanlara umut vaat eden sözler söyleyen Bakan Bilgin daha sonra farklı konuşmaya başladı. Örneğin ekimde basına yaptığı bir açıklamada, "Asgari ücrette aralık ayında en kapsamlı müdahaleyi yapacağız" dedi. Bakan Bilgin çalışanları umutlandıran bir başka açıklamasında ise, “Temmuzda da zam yaptık. Yeterli mi bu, enflasyon karşısında yetersiz. Onun için Asgari Ücret Tespit Komisyonu aralık ayında yeniden toplanacak, enflasyonun emekçiler üzerindeki tahribatını ortadan kaldıracak bir düzenleme yapacağız" diyordu.

Ancak son açıklamalarında Bakan’ın işçi yanlısı açıklamalardan vazgeçip, işverenleri sevindiren sözler söylediğine tanık olduk. Bilgin bir TİSK toplantısında asgari ücrete ilişkin aşağıdaki sözleri söyledi:

"Dile getirilen birçok rakam var. İşletmelerin ödeyebileceği bir ücret arayışındayız. Hayali değil gerçekçi bir rakam olacak. Çalışan maaşları yüzünden işletme kapısına kilit vuracak bir rakam olmayacak. Zam oranı çalışan ve işverenlerle yapılacak anketlerle belirlenecek."

Evet; gerek enflasyonun mevcut durumu karşısında geçen yıldan bu yana eriyen ücretler, gerekse de yaklaşan seçimin etkisinde belirlenecek olan 2023 yılı asgari ücreti son derece önem arz ediyor. Üstelik asgari ücret diğer ücretlere de baz etkisi oluşturduğundan aslında ülkemizdeki tüm ücretli çalışanları yakından ilgilendiriyor.

Görünen o ki bu yıl asgari ücret görüşmeleri her yıl olduğundan çok daha çetin geçecek. Bakalım Bakan Bilgin’in kendi deyişi ile “hayali değil, gerçekçi” bir rakam mı, yoksa yine kendi deyişiyle “Emekçiler üzerindeki tahribatı ortadan kaldıracak” bir rakam mı ortaya çıkacak; hep birlikte göreceğiz.