Çalışma yaşamında otoriterleşme tartışmaları

Evden çalışan beyaz yakalıların evlerine konan kameralar, MÜSİAD’ın izole üretim üsleri, MESS’in geliştirdiği temas takip cihazı ve son olarak Dardanel’de ‘kapalı devre çalışma sistemi’ adı altında tüm işçilerin gece yurtlarda kalıp gündüz çalışmaya zorlanması… Covid-19 salgınıyla birlikte işçilerin bedeni, özel alanı ve zamanına yönelik müdahalelerin arttığı görülüyor. Patronlar, toplama kamplarını andıran uygulamalarla üretimin hiçbir şekilde kesintiye uğramamasını garanti altına almaya çalışıyor. Siyasi iktidarın da destek verdiği bu yaklaşımda işçilerin payına düşense çoğunlukla ‘ölümüne’ çalışmak oluyor.

Aslında “Covid-19 sonrası çalışma yaşamı otoriterleşiyor mu?” sorusu yalnızca Türkiye’deki emek hareketinin gündeminde değil. Dünyada da George Orwell’ın kitabına atıfla “Covid-19, Covid-1984 mü olacak?” sorusu sıklıkla soruluyor. Temas takip sistemleri gibi işçilerin üzerindeki denetimi artıran ve haklarını hiçe sayan uygulamalar yaygınlaşıyor.

Sonuç olarak Covid-19 sonrası karşımıza çıkan bu ‘yeni normal’de emekçileri neler bekliyor? Emekçiler, bu baskıcı çalışma rejimi denemelerine karşı kendilerini nasıl koruyacak? Sendikalar nasıl bir mücadele hattı izlemeli? Hem Türkiye’deki hem de dünyadaki gelişmeler ışığında tüm bu soruları emek hareketinden temsilcilerle konuştuk.

İşte yanıtlar…