Çalışmak zorunda olan insanları evde tutmanın olanaksız olduğunu kaydeden Prof. Dr. Yıldırım’a göre işyerlerinin en az 15 gün kapatılması, çalışanların ve işsizlerin ücretlerinin devlet tarafından karşılanması gerekiyor

Çalışmak zorunda olanları evde tutmak olanaksız

NAMIK ALKAN

İktidarın 100 milyar liralık ekonomik paketinin geniş halk kitlelerine ve emekçilere yönelik olmadığını, işverenlere yönelik olduğunu söyleyen Prof. Dr. Erhan Yıldırım, gelir kaygısı içerisinde bulunan ve çalışmak zorunda olan insanları evde tutmanın olanaksız olduğunu kaydetti. Çukurova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yıldırım, koronavirüs salgınının dünya ve Türkiye ekonomisine etkilerini değerlendirdi.

►Türkiye’de krize karşı alınan ekonomik önlemleri yeterli buluyor musunuz?

Türkiye ekonomisi dünya ekonomisinin bir parçası, ona eklemlenmiş durumda. Çok uluslu şirketlerin mal zinciri içerisinde bir istasyon konumunda. Dünya ekonomisinde görülecek hızlı düşmeler kaçınılmaz olarak Türkiye ekonomisini de etkileyecek. Türkiye 100 milyarlık bir ekonomik paket açıkladı. Söz konusu paket geniş halk kitlelerine ve emekçiler yönelik olmaktan çok işverenlere yönelik. Gelir kaygısı içerisinde bulunan ve çalışmak zorunda olan insanları evde tutmak olanaksız. Bu nedenle işyerlerinin en az 15 gün kapatılması ve çalışanların ve işsizlerin en azından ücretlerinin yarısının devlet tarafından karşılanması gerekiyor. Böylece virüsün yayılması ve ileride çıkacak üretim ve can kayıplarının önüne geçilmiş olur.

►Salgının dünya ekonomisine etkilerini anlatabilir misiniz? Dünya böyle büyük krize hazırlıklı mıydı?

Dünya ekonomisi faiz oranlarının sıfır ve bazı ülkelerde negatif olduğu, buna rağmen yatırımların artmadığı ve Keynes’in likidite tuzağı olarak tanımladığı bir konumda krize yakalanmıştır. Neoliberal iktisadın tek iktisat politikası olarak kabul ettiği para politikası çalışmamaktadır. 1970 sonrası uygulamaya konan politikalar dünyada gerek uluslararası gerekse ulus içi gelir dağılımındaki eşitsizliği arttırmıştır. Kamusal olan eğitim, sağlık gibi hizmetlerin özelleştirilmesi korona virüs salgınıyla mücadele etmede karşımıza sorun olarak çıkmaktadır. Tüm bunlar dünya ekonomisinin böyle bir krize hazırlıklı olmadığını göstermektedir.

►Kriz bütün ekonomileri aynı büyüklükte etkileyecek mi? Krizin gelişmiş kapitalist ülke ekonomilerine etkileri ile bizim gibi az gelişmiş ülkelere etkileri aynı mı olur?calismak-zorunda-olanlari-evde-tutmak-olanaksiz-710119-1.

Söz konusu krizin gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere etkisi kaçınılmaz olarak farklı olacak. Gelişmekte olan ülkelerin GSYİH'ları gelişmiş ülkelere göre düşük olduğundan, bu hükümetlerin krize karşı uygulamaya koymayı planladıkları ekonomik paketlerin büyüklüğü de gelişmiş ülkeler göre çok düşük. ABD 3.3 trilyon dolarlık bir ekonomik paket açıklarken, Türkiye 100 milyar liralık bir ekonomik paket açıkladı. Söz konusu paketin içeriğine bakıldığında fabrikaların ve işyerlerinin kapatılması sonucu işsiz kalacak işçilere ve işsizlere yönelik yardımların çok kısıtlı olduğu görülüyor. Buna karşılık gelişmiş ülkeler kendi vatandaşlarını tam anlamıyla ekonomik koruma altına almayı planlıyor. Diğer önemli sorun gelişmekte olan ülkelerin çoğu beslenme açısından kendi kendilerine yeterli değil. Buna Türkiye de dâhil. Dünyada üretim ve uluslararası ticaretin hemen hemen durduğu bu noktada gelişmekte olan birçok ülkenin açlık tehlikesi ile karşılaşması kaçınılmaz görülüyor.

►Neoliberal politikaların sonuna mı gelindi? Özellikle Avrupa’da İtalya ve İspanya gibi ülkelerde sağlık sisteminin çökmesi yeniden kamucu politikaların gündeme geleceğinin bir ön habercisi sayılabilir mi?

Bu kriz sona erdikten sonra kapitalist sistem ne yönde gelişebilir. 1980’den beri tekelci finans kapitalizmin baskın ideolojisi olan neoliberalizmden vazgeçilir mi? Bunu yanıtlayabilmek için neoliberal ideolojiye tarihsel açıdan bakmak gerekiyor. Bugün kriz ortamında para politikası ile birlikte maliye politikasının da uygulamaya konulduğu görülüyor. Bu neoliberal ideolojinin sona erdiği anlamına gelmiyor. Krizden sonra neoliberal ideoloji ve politikalarının ortadan kalkması için mevcut ekonomik yapının değişmesi gerekiyor. Bu değişim sonucu dünyanın daha kamucu daha eşitlikçi ve özgürlükçü olabilmesi, ancak halk yığınlarının bunu istemesi ve örgütlü bir şekilde eyleme geçmesi ile gerçekleşebilir.

►Slavoj Zizek, “Komünizmin şimdi zafer kazanacağını düşünecek kadar naif değilim, fakat komünist tedbirlere kalıcı olarak ihtiyaç olduğunun bilincine varacağız. Şu anda küresel bir sağlık sistemine acilen ihtiyaç duyduğumuzu kim inkâr edebilir?” diyor. Ne diyorsunuz?

Yaşadığımız krizin tek başına bu bilinci yaratacağını düşünmüyorum. Söz konusu bilincin yaratılması için kişilerin mevcut durumu sorgulamaları, uygulamaların yeterliliğini, daha iyi nasıl olabileceğini ve neden daha iyi olmadığını tartışmalı ve kendisine bu konuda yardımcı olabilecek iletişim araçlarına sahip olmalı. Zizek “Şu anda küresel bir sağlık sistemine ihtiyaç duyduğumuzu kim inkâr edebilir?” diye soruyor. İhtiyaç duymak başka, küresel sağlık sisteminin çalışabilmesi ise başka bir şey. Mevcut sistem içerisinde bu sistemin etkin çalışması olanaksız görülüyor. Dolayısıyla tekelci finansal sistem değişmeden küresel sağlık sisteminin etkin çalışmayacağını düşünüyorum.