Çarşambanın yazısı için bilgisayar başına oturduğumda gözüm masa üstündeki BirGün Gazetesi’ne takılı kalmıştı.

Çarşambanın yazısı için bilgisayar başına oturduğumda gözüm masa üstündeki  BirGün Gazetesi’ne takılı kalmıştı.
Manşet “ Güvencesizliğin daniskası geliyor.” 
Aziz Çelik Çalışma Bakanlığı’nın İş Yasasında yapmak istediği değişiklikleri ele almaktaydı. Aslında beş alt başlık konuyu özetler nitelikteydi;
Bölgesel asgari ücretin yasalaştırılması,,
Asıl işte taşeron çalıştırılması,
Geçici çalışmanın yaygınlaştırılması,
Yeni esnek çalışma biçimleri getirilmesi ve
genç işçiler için daha da güvencesiz çalışma koşullarının oluşması.
Bir diğer özet cümle ise şu; “ Bu değişiklikler gerçekleşirse çalışma yaşamı daha da kuralsız ve esnek hale gelecek.” 
BirGün’ü okumadan önce sabah internet üzerinden günün diğer gazetelerine şöyle bir attım. Birkaç sol yayın dışında hemen hemen hiçbir gazetede çalışma yaşamına ilişkin bir haber yada köşe yazısı göremedim. Milyonlarca emekçinin sorunları, yaşadığı sıkıntılar sadece on- on iki bin  gazete sayfasına sıkışmış kalmıştı. Ve yine milyonlarca gazete sayfasında ise böyle bir kitle ve sorunları yok hükmündeydi.
Sistemin portföyünde yer alan kutlanması gereken günlerden biride 24 Kasım Öğretmenler Günü. Gelin görün ki bu günde bile yüz binlerce eğitim emekçisinin yaşadığı sorunlar  Türkiye’nin gündeminde yer almamakta. Kimileri yadsısa da Yeni Osmanlıcılık söyleminin içi inceden inceye doldurulmakta. Binlerce genç öğretmen atama beklerken, yüz binlerce eğitim emekçisi kredi kartı borçları ile cebelleşirken, yaşanan sorunlar hasır altı edilip vitrine FATİH ( Fırsatları Arttırma Teknolojiyi İyileştirme Hareketi) Projesi çıkartılıyor. Öğrencinin gelişiminde  öğretmenin rolü görmezden gelinirken “akıllı sınıflar” şovu sergileniyor. Ülkenin her yerine sinmiş olan eşitsizlik giderek daha da katmerli hale getiriliyor. Fırsatları arttırma denilirken eğitimde fırsat eşitsizliği pekiştiriliyor.
Bütün bunlar yaşanırken  sık sık sözünü ettiğim yeni liberalizmin dezenformasyon çalışmaları hız kesmeden sürdürülüyor. Emekçileri kendi sorunlarından uzak tutmak için her türlü yabancılaştırma faaliyeti karalılıkla devam ettiriliyor.
İşim gereği her gün gidip geldiğim Ankara Ostim-İvedik Organize Sanayi Bölgesinde beş binin üzerinde iş yeri mevcut. Bu beş bin küsur iş yerinde yüzeli bin civarında işçi çalışmakta.
Tam olarak bilemiyorum ama tahminim Sanayi bölgesi içinde bayilere ulaşan BirGün sayısı ancak 25-30 civarındadır. Buna Evrensel vb gazeteleri de katsanız toplamda bu sayı  olsa olsa ancak ellidir. Oysa sadece Zaman Gazetesinin elden dağıtımı yirmi binin üzerinde gerçekleşiyor. Zaman dedikte,  bu gazetenin 23 Kasım tarihli bir haberi dikkatimi çekti;  Diyanet İşleri Başkanlığı’nın camileri ilmi ve dini sohbet ortamına dönüştürmek için 2005 yılında başlattığı ‘ Cami Dersleri’ meyvesin vermeye başlamış. Türkiye genelinde 6 bin camide düzenli takip edilen dersler sonucu imam ve cemaat kaynaşması sağlanmış. Görünürde bu dersler dini içerikli dersler olarak saptanmışken çoğunluk bunun dışına çıkıldığı haberin içeriğinden de anlaşılmakta. Yani sözünü ettiğimiz yabancılaştırma faaliyetlerine dönüşmekte. Haberdeki 6 bin camiden biride  İstanbul’daki Teknik Oto Sanayi Sitesi Camii imiş. Bu cami, ilim yuvasına dönüşen ibadethanelerden biri imiş. Caminin 27 yıllık emektar imamı Ahmet Yüter sanayi bölgesi olması sebebiyle çoğu genç olan cemaate yönelik bazen namaz öncesi bazen de sonrasında yapılan tefsir, hadis, ilmihal gibi derslerin yanı sıra aile içi sorunlar, insan ilişkileri, iş ahlakı, sağlık konularını da ele alıyormuş. Doğrusu imam efendinin iş ahlakı ve sağlık konusunda neler anlattığını üç aşağı beş yukarı tahmin edebiliyorum. Her halde Aziz Çelik’in yazısından yukarıda alıntıladığımız beş başlık bu derslerin içerisinde yer almıyordur. Büyük bir ihtimalle tevekkül,  kanaatkarlık ve itaat vaaz ediliyordur.
 Sendika mı dediniz?  Canım, sendikanın iş ahlakıyla ne ilgisi var ki lafı edilsin.
Daha önceleri yaz aylarında çocukları camilere çekmek ve sevdirmek için Nasrettin Hoca, Hacivat- Karagöz ve kukla gösterilerinin yapıldığı ayrıca hat sanatı, taekvando , futbol gibi spor ve sanat dallarının da öğretildiği haberini de yanılmıyorsam Milli Gazete sayfalarından okumuştum.
Merak ediyorum acaba yetişkinleri camilere hangi etkinliklerle çekmekteler. Malum ‘ dersten kırmak’ deyimi Türkçemizde yer edinmişken insanları derse çekmek bayağı bir beceri işi olsa gerek.  Ayrıca her camiye bir Oflu Hoca bulmakta kolay değil hani..