Eğitim zorunlu olmasa hiçbir dini grup çocuğunu okula göndermez. Fakat Eğitim Bakanlığı, zorunlu eğitim sürecindeki çocukları tarikat tekkelerine gönderir. Sadece Yusuf Ziya Gümüşel tekkesine devam eden öğrenciler, ortalama bir okulun öğrenci sayısından fazla.

Cami ve Camia
Fotoğraf: AA

İsmailağa Camisi bir açıklama ile cemaat içi istismar haberini yapan ve yayımlayanları (Timur Soykan ve BirGün’ü) müfteri ilan etti. Açıklamada, 6 yaşındaki çocuğunu müridine teslim eden, 7 yaşında tecavüzüne izin veren baba Yusuf Ziya Gümüşel’in cemaat içindeki pozisyonu inkâr ediliyor. Cemaat mensuplarının sağduyuya davet edildiği açıklamada, “müfteriler hakkında” hukuki işlem başlatılacağı da belirtiliyor. Tahmin edeceğiniz gibi benzer her olayda kullanılan “itham ve iftira” savunmasına bu açıklamada da yer verilmiş. Şaşırmadık. Şaşırtıcı olan açıklamanın Diyanet İşleri Başkanlığı adına yapılmış olması.

Kamuoyuna İlânımızdır başlıklı açıklama, İsmailağa Camii İlim ve Hizmet Vakfı imzasıyla mavi tıklı İsmailağa Camii (@ismailaga_cami) twitter hesabından yapıldı. Ardından İsmail Ağa Camiası resmi web sitesinde (https://www.ismailaga.org.tr) yayımlandı. Mavi tık, hesabın, gerçek veya gerçek tüzel kişi adına doğrulanmış/onaylanmış olduğu anlamına geliyor.

Bildiğiniz gibi camiler kamu malıdır ve kamu adına Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “hüküm ve tasarrufu” altındadır (3402 Sayılı Kadastro Kanunu, Madde 16). İsmailağa Camisi’nin hukuki statüsü de herhangi bir köy camisinden farklı değil. Fakat biliyoruz ki tarikatların, cemaatlerin ve camiaların işgali altındaki birçok tarihi cami gibi İsmailağa Camisi de bir cemaat tarafından tekke olarak kullanılmaktadır.

Bu çirkin olay, kendisini cami ile tanımlayan bir cemaatin içinde ve caminin çevresinde gerçekleşti. Doğal olarak ilk sorunun caminin bağlı olduğu Diyanet İşleri Başkanlığı’na yöneltilmesi gerekiyor. Diyanete soruyoruz: Bu açıklama kurumunuz adına mı yapıldı? Twitter hesabını caminin imamı mı yönetiyor? Yanıtınız hayır ise kurumsal kimliğinizin başkaları tarafından kullanılmasına neden izin veriyorsunuz? İsmailağa Camisi imamı Diyaneti mi, cemaati mi temsil ediyor? Bu camiye imam atarken İsmailağa Camiası’nın liderinden onay aldınız mı? Yasalara göre camiler kamuya, yani topluma ait mekanlardır. Yasal bir kurum olarak toplumsal alan olan camilerin toplumsallaşmanın karşıtı camialara terk edilmesini nasıl açıklıyorsunuz?

Eğitim zorunlu olmasa hiçbir dini grup çocuğunu modern okula göndermez. Fakat Milli Eğitim Bakanlığı, zorunlu eğitim sürecindeki çocukları tarikat tekkelerine gönderir. Sadece Yusuf Ziya Gümüşel tekkesine devam eden zorunlu eğitim kapsamındaki öğrenci, ortalama bir okulun öğrenci sayısından fazla. Dönüp Milli Eğitim Bakanlığı’na “susma konuş” demek lazım: Sorumluluğun altındaki devlet okuluna kayıtlı öğrencileri, çocuğunu senin okuluna göndermeyen bir şahsa eğitim alsın diye neden yönlendirirsin? H.K.G., her melaneti okul çağında yaşadı; eğitiminden sorumlu olduğunuz çocuk bunları yaşarken siz neredeydiniz?

CHP Milletvekili Yıldırım Kaya, İçişleri Bakanlığı’nı da dahil ederek Milli Eğitim ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na sordu: (1) Bakanlığınız, davaya müdahil olacak mıdır? (2) Cemaat ve tarikatların elindeki çocuklar için Bakanlığınız bir çalışma yürütmekte midir? (3) Cemaat ve tarikatların baskısıyla okula gönderilmeyen kız çocukları için Bakanlığınız ne yapmaktadır?

Yıldırım Kaya’nın soruları henüz yerine ulaşmadan yanıt en ilgisiz yerden, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan geldi. Aslında bu konu en az Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nı ilgilendirir. Çünkü ortada korumaya alınacak bir çocuk yok; çocuğun varlığı yokluğu bilinmiyor. Aile de yok; biyolojik babası ve annesi H.K.G.’nin ailesi sayılmaz; mürit ise eş değil saldırgan, tecavüzcü. Aile, çocuğun doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden ayırmayı öğrendiği ve kendisini en güvende hissettiği yerdir. H.K.G., en savunmasız yaşında, her türlü kötülüğü ve çirkinliği içinde barındıran alçakça bir saldırıya uğramış. Bunu aile yapamaz…

Kaldı ki Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın açıklaması davaya, davalı aile ve müritleri lehine müdahil olacakları anlamına geliyor. “Bazı basın yayın organlarında yer alan ‘H.K.G.’nin 6 yaşındayken cinsel istismara maruz kaldığı’ yönündeki haberlere ilişkin aşağıdaki açıklamanın yapılması gereği duyulmuştur. (…)Çocuğun nitelikli cinsel istismarıiddiasıyla açılan davaya müdahil olunmuştur. Bakanlığımızca süreç yakından takip edilerek, bundan önce olduğu gibi ilerleyen dönemde de mağdura her türlü hukuksal destek verilecektir.”

ıklamanın “habere ilişkin”, müdahil olmanın da dava açılmış olmasına bağlanması, “mecbur kaldık” anlamına geliyor. Davanın sonucu hakkındaki ipucunu ise son cümlede buluyoruz: “Süreç yakından takip edilerek, bundan önce olduğu gibi ilerleyen dönemde de mağdura her türlü hukuksal destek verilecektir.”(!) Haber olmasa, haberi olmayacak biri süreci takip edecek! Neyse ki Bakan Derya Yanık, selefi Sema Ramazanoğlu gibi “Bir kez olması İsmailağa Cemaati’ni karalamaya gerekçe olmaz!” demedi!

Ailesi olmayan okul çağındaki bir çocuğun güvenliğini sağlaması gereken devlettir; Eğitim Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’dır. Bence, sormak yetmez, soruları suç duyurusuna çevirip başta suç mahallinden sorumlu Diyanet olmak üzere eğitim ve güvenlikten sorumlu bakanlıklar hakkında suç duyurusunda bulunmak gerekir.