“Camiler ibadet yeri değildir” denilse Sünniler kendini nasıl hisseder? İnanıyorum ki çok kızarlar ve haklıdırlar.

“Cemevi ibadet yeri değildir” denildiğinde de Aleviler haklı olarak kızıyor!

Çünkü, 21. yüzyılın hukuk değerlerine ve ilkelerine değil de Sünni ulemanın 16. yüzyıl fetvalarına sığınan AKP ve Diyanet İşleri Başkanlığı, Aleviliğin kendine özgü bir inanç olduğu ve ibadet yerinin de Cemevi olduğu gerçeği kabullenemiyor!

Bu nedenle de zorunlu Sünni din derslerine , cemevlerine yönelik ayrımcılık uygulamalarına ve nüfus cüzdanlarındaki hukuk dışı “din hanesi” dayatmalarına karşı açılan davalarda Türkiye’yi mahkûm eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymuyorlar.  Hatta bu hukuk dışı uygulamalarını yaygınlaştırarak ve yoğunlaştırarak devam ediyorlar.

Türkiye’nin, Alevilerin AİHM’de kazanılan davalar karşısındaki tutumu, Türkiye’de yargı sisteminin çöktüğünün kanıtıdır! Çünkü hukuku hiçe sayan yargı sistemi, kararlarını Sünni ve laiklik karşıtı odak olan Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan gelen cevaba göre veriyor!

Gerek AKP’nin kurduğu Sünni rejime, gerek Sünni Ulemaya ve Diyanet İşleri’ne göre Alevilik “yok” hükmündedir! Alevilik onlara göre ayrı bir inanç değil!  Aslında AKP ve onun ulemalarına göre “Aleviler Sünnidir, cemevi de ibadet yeri değil, tek mabet yeri camidir!”

Oysa Alevilik kendine özgü bir inançtır! Devletin İslam dini ve bu dini 150 bin uleması ile zorla topluma dayatan Diyanet kurumunun Alevilikle hiç bir ilişkisi ve tek bir ortak yanı yoktur!

Biri devletin elindedir! Diğeri vicdandadır!

İkisinin teolojisi birbirinde kökten farklıdır! Biri Müslümanlıktır, diğeri Aleviliktir!

Devletin elinde, baskı, asimilasyon ve sömürü aracı haline dönüşmüş egemen dinin, Alevilik adına tek bir söz söyleme hakkı olmadığı gibi haddi de değildir!

Alevilerin ibadet yerinin neresi olacağı, Aleviliğin ne olduğuna dair karar verme hakkı, yetkisi sadece Alevilerdedir!

Devlet, AKP iktidarı, Diyanet ve İlahiyat Fakülteleri Alevilik ve Aleviler adına ahkam kesme hakkına sahip değildir!

AİHM’in inanç özgürlüğünü ihlal eden hukuk dışı uygulamalara karşı verdiği kararlar ortadadır! AKP hükümetinin ve devletin tek bir sorumluluğu ve görevi vardır; AİHM kararların gereğini yapmak!

Biraz empati yapalım: “Cemevi ibadet yeri değildir” diyerek Alevi köylere zorla cami yapanlar, “Cami ibadet yeri değildir” denilerek, Sünni köylere zorla cemevi yapıldığını görse nasıl tepki verirdi?  “Sünnilerin ibadet yeri camidir. Devlet Sünnileri Alevileştirmek mi istiyor? Devletin asimilasyoncu politikaları, Sünnilerin inancını elinden almaya çalışıyor, bu uygulama inanç özgürlüğüne aykırıdır” gibi haklı itirazlar ortaya koyarlardı.

Fakat Türkiye’de bunun tersi bir uygulama var! Alevilerin cemevlerine itiraz edenler “Müslümanların ibadet yeri camidir. Neden karşı çıkıyorsunuz?” diyerek Alevilere aba altında sopa gösterir. Gösterilen sopanın karşısında Aleviler yalnızdır!

Cemevine “ucube” ve “cümbüş evi” diyen zihniyet, Alevi köylerine, Alevilerin istekleri dışında zorla cami yaptıklarını kendileri bizzat ifade ediyor. Eski DİB başmüfettişi olan Abdülkadir Sezgin "İbadet yerimiz, Alevi, Sünni, hepimizin tekdir: Cami. Alevi köylerinin bugün yüzde 70'inde cami var" derken,  AKP’li eski Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç ise "Aleviler de camiye gelsin, hizmetlerini alsınlar. Cemevi diye bir kurum ibadethane olarak kabul edilemez, oralar kültür yuvalarıdır. Benim zamanımda 100'e yakın Alevi köyüne cami yaptırdık" diyerek, zorla cami yapımını itiraf etmiştir!

Alevi köylerine zorla cami yapılması sadece 12 Eylül uygulaması değildir. 1834 yılında Hacı Bektaş dergahına zorla dikilen cami, aslında politik ve dinsel asimilasyon mesajı çok eskilere dayanır. AKP bu politikalarının sürdürücüsüdür.

O nedenle AİHM kararları için, AKP’nin pusulası insan haklarını ve özgürlükleri göstermez. Ayrıca hukuka değil, ulemaya danışır.

Biz ise inadına pusulamızın gösterdiği evrensel hukuku, insan haklarını, eşitliği hatırlatmaya ve öğretmeye devam ederiz.