Loretta, gazetenin yazı işleri müdürü Jack’e bir kupür uzatır: “Sanırım bir şey buldum. İki hafta içinde üç kadın boğularak öldürülmüş.” Jack kupüre bakar, bakar, şöyle der: “Ben ilginç bir şey görmüyorum. Bunlar hiç kimsenin tanımadığı üç kadın.” Loretta, “Gazetemizi okuyanlar da öyle değil mi?” diyerek devam eder: “Mesele tam da bu zaten: Birileri hiç kimsenin tanımadığı üç kadını neden öldürüyor?”

1962-’65 arası dönemde 13 kadının işkence ve tecavüz sonrası öldürüldüğü bir seri cinayetin çözülmesinin, daha doğrusu bugün bile çözülememiş olmasının gerçek öyküsünü anlatan Boston Strangler/Boston Canavarı (2023) adlı filmin özü işte bu diyalogda belirginleşiyor: Kadınlar önemsiz olduğu için öldürülmeleri de önemsiz…

O yıllarda Boston’da Record American adlı gazetede çalışan Loretta McLaughlin, kurbanların ortak özellikleri olup olmadığını araştırarak bu kadın cinayetlerine dair bir profil çıkarmak ister. Ama bu gazetede işler şöyle yürümektedir: Büyük ofise girdiğinizde bir tarafta sigara dumanı bulutunun altında oturup muhabbet eden erkekleri görürsünüz. Politika, spor, ekonomi ve suç haberlerini onlar yapar. Büyük ofisin bir başka bölümündeyse kadınlar vardır, şöyle konuştukları duyulur: “Susan, ev eşyaları sende. Mary, sen Pazar eki için moda sayfalarını yapacaksın. Ellie, politik adayların eşleri sende. Ne yerler, ne giyerler falan, basit şeyler işte. Loretta, bu haftanın ürün tanıtım yazısını sen yazacaksın. Sunbeam markası yeni ekmek kızartma makinesini gönderdi. Nancy, diyet konusunda ipuçları da sana kalıyor.”

Nasıl da klişe bir cinsiyet sahnesi, değil mi? Öyle tabii, yıl 1962, ‘gazetede çalışan kadın’ bu demek. 2. Savaş sonrası Marshall Planı çerçevesinde ilerleyen kapitalist yapının kadınları ‘tüketime eğilimli yeni bir canlı türü’ olarak tasarlama süreci başlayalı 15 yıl, kız çocuklarına -ve onları kontrol altında tutmak isteyen her yaştan erkeğe- ideal dünyanın ne olduğunu gösteren Barbie bebekler piyasaya çıkalı 3 yıl olmuş örneğin. Kadın, sistemin görünür kılmak istediği bir şeyleri gösterdiği müddetçe var, yoksa yok. İstanbul Sözleşmesi metninin yazılması için bile, yüzbinlerce kadının öldürüldüğü bir 50 yıl geçmesi gerekiyor.

Jack, araştırma için Loretta’ya zar zor izin verir ve kesin bir dille ekler: “Ama yerin hâlâ ‘yaşam tarzı’ masasında!” Loretta McLaughlin’in ilk fark ettiği şey, kadın cinayetleri karşısındaki tepkisizliğin toplumsal cinsiyet kalıplarıyla ilişkisi olur. Kanıtlara ancak erkeklerin izin verdiği ölçüde ulaşabilmesine rağmen, meseleye cinsiyet kalıplarının dışından bakabildiği için, erkeklerin göremediği ya da önemsemediği ipuçlarını da görerek katilin peşine düşer.
Filmin finalinde asıl sorunla karşılaşırız: Eril adalet sistemi suçu bir kişiye atıp davayı kapatır, ama katil tek bir kişi değildir.

Boston Canavarı, bazı anlarda ‘kör gözüm parmağına’ denebilecek unsurlar içeriyor, ama ele aldığı konu itibariyle bunu yapması son derece doğal ve gerekli. Bu cinsiyetçi yapı öyle insani değerleri tehdit ediyor ki, seyircinin şu soruyu sorması bile beklenebilir: Loretta McLaughlin ‘Boston Canavarı’nın peşinde koşarken ortada İstanbul Sözleşmesi gibi uluslararası bir hak metni olsaydı, olaylar nasıl gelişirdi acaba?

***

Seçim ittifakına yeni partiler ekleme çabasındaki AKP, YRP’ye ‘6284. maddenin kaldırılması’ konusunda söz verince, AKP milletvekili Özlem Zengin haklı bir çıkışta bulunmuş: “6284 sayılı kanun, bizim için önemli bir konudur ve kırmızı çizgimizdir.”

Vay, sen misin bunu diyen! Zengin’in çıkışıyla aynı günlerde popüler olan bir sokak röportajında AKP yanlısı bir kadının “Tayyip Allah gibi adam!” demesine gıkını bile çıkarmayan sarıklı saldırganın teki, “Musibet yağıyor. Allah Teala bize acziyetimizi gösteriyor. İbret alıp, istiğfar etme yerine kadın cinayetlerini artıran, boşanma oranlarını patlatan, hasılı Allah Teala’ya -haşa- ‘hükümlerin ailede geçmez’ diyen kanun maddelerine kırmızı çizgi dersek daha çok belaya müstahak oluruz.” diyerek, aba altından değil üstünden sopa gösteriyor.

Bu ‘adam’ları bu kadar dehşete düşüren 6284 sayılı yasanın ilk maddesini şuraya bırakıyorum: “Bu Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.”