Böyle zamanlar da vardır işte. Canımızın hiçbir şey yapmak istemediği anlar.

Böyle zamanlar da vardır işte. Canımızın hiçbir şey yapmak istemediği anlar. Herşey insanlar için tabii. Her yaşta, her meslekte insanın başına gelebilir; sorumluluklar omuzlara çok yük olduğunda ya da çok başka dönemlerde. Deli gibi aşıkken ya da aşkı ararken. Herşeyin anlamsız geldiği, herkesin aptal şeyler peşinde olduğunu, bir bizim doğruyu bildiğimizi sandığımız anlar gelir. Bağırıp çağırma isteğimiz vardır ama gücümüz yoktur. Neden diye sorarız kendimize ama cevapları bulmak istemeyiz. Canımız hiçbir şey yapmak istemez. Cevaplar peşinde koşmak da buna dahil. Sisli, gri bir şehirde gözümüzü açarken güneşli şehirleri düşünürüz. Herşeyi bırakıp oralarda yaşamayı hayal ederiz. Ama canımız hayal bile kurmak istemez bazen. Öylece uzanıp boşluğa bakmak isteriz. Paralar değer kaybederken, ajandalara yeni randevular eklenirken, peşin fiyatına belki de altı taksitle alınırken bir şeyler biz limon ağaçlarını, portakal kokularını hayal ederiz. İyi evlat, iyi arkadaş, iyi  kariyer sahibi iyi insan, iyi anne, iyi baba, iyi yurttaş olmak için proglamlanmış insanlar olabiliriz. Ama keyif bizim değil mi?! Herşeye de yasak getirecek değiller ya… Hiç kimse olmak istemediğimiz anlar gelir. Onca statülerden sonra bir emeklilik dönemi ister insan ruhu. Bazen tesadüflerle aksın isteriz hayatımız. Deniz kokan bir balıkçı gibi, bir şair gibi yaşamak isteriz. Yaşamlar, hikayeler bizi çeker. Gamsız bir günün ardından yoğun bir duyarlılık dönemine gireriz. Canımız hiçbir şey yapmak istemez. Hemen bir otobüs, bir tren, bir uçağa binip gidebiliriz başka hayatlara. Doğruluklarıyla övünen ve övünürken sizden iltifat bekleyen insanlar vardır. Bizi onlardan sanmayın. Bizim yanlışlarımız var. Yargılasanız bile kızamayız inanın, hatta savunmayız bile kendimizi. Canımız hiçbir şey yapmak istemez çünkü. Filmleri yarım bırakırız, konserlerden erken çıkarız, söz verdiğimiz insanlara yalanlar söyleyip iptal ederiz önceden planlanmış buluşmaları. Böyle zamanlarımız vardır hissettirmeden yaklaşıp ansızın ele geçirirler bizi. Biz de kendimizi bırakıveririz bazen hiç mücadele etmeden.
Hem iş hayatında hem özel hayatında başarılı olanlara uzaktan bakarız. Çünkü ne özelimiz olsun isteriz ne genelimiz. Bazıları “havalardan” der. Bazıları “Pazar sendromu bu, yarına bir şeyiniz kalmaz” der. “Zaman akıp geçiyor” diye çıkışanlar olur. Ama biz şikayet etmeyiz ki akıp giden zamandan. Dünün tasasını, yarının kaygısını taşımayanın arası kötü değildir zamanla. Hiçbir zaman gidemeyeceğimizi düşündüğümüz şehirlerin, kıtaların fotoğraflarına bakarız. Yarın yola çıkacakmışız gibi billet fiyatlarını araştırırız. Belli mi olur belki birgün karşılaşırız.