Son haberlere göre memleketin Meclisi’nde Toplu İş İlişkileri Yasası’nın ikinci bölümü onaylanmış. Neresinden tutsak bu sürecin elimizde kalıyor...

Son haberlere göre memleketin Meclisi’nde Toplu İş İlişkileri Yasası’nın ikinci bölümü onaylanmış. Neresinden tutsak bu sürecin elimizde kalıyor. Biliyorsunuz mevcut sendika yasamız şahane idi. Hiçbir uluslar arası kurala kaideye uymayan %10 sektör barajı gibi. tabii şimdi ileri demokrasiye geçince ne oldu? Hayır barajları marajları enginlere sığmayıp yıkıp geçemedik. Ne oldu? Yeni “toplu ilişkiler” yasa tasarımıza bakarsanız görürsünüz: barajlar gayet stratejik bir şekilde indirildi. Şöyle ki mevcut sendikalar için Türk-İş Hak iş DİSK için ilk 4 yıl yüzde 1, sonraki 2 yıl yüzde iki, 2018 de itibaren de yüzde üç olarak uygulanacak. Ama küçük bir ayrıntı işkolu sayısı 28 den 21 e iniyor, her bir işkolunda çalışan işçi sayısı artıyor. Dolayısıyla her yüzde dilimi çok daha fazla sayıda işçiye denk düşüyor.


Yeni sendikaya motivasyon oranı(!)
Yeni kurulacak bir sendika için durum? Teşvik olsun(!) diye tavandan açmışlar pazarlığı. Yeni kurulacak sendika önce işkolunun yüzde 3 ünü örgütlesin öyle gelsin demişler. Amman ne güzel barajlar inmiş işte daha ne istiyorsunuz, bu durum mevcut sendikaları nasıl etkiliyor ki derseniz söyleyelim. 2009’dan beri hükümet mevcut sendikalara sizi sayarım haa! Diye sopa sallayıp duruyor. Sayınca ne oluyor peki? Sayınca ak koyun kara koyun oluyor. Türkiye de sendikalı işçi sayısının 3 milyon 230 bin kusur değil 930 bir olduğu ortaya çıkıyor. Öyle olunca da anlı şanlı “işçi sınıfının temsilcisi” olan tam 13 sendikamızın toplu pazarlık yetkisini kaybediyor. Ama hükümetimiz tabii ki bir hal çaresi düşünmüş. Ne demiş bir önerge vereyim de mevcut yetkisi olanlar da yüzde bir şartı bile aranmasın. Mevcutlarla bu durumu sürdüreyim. Amman statüko bozulması. Eh bu durumda en az hükümet kadar memnun olan diğer taraf mevcut statüko içinde onlu yirmili senelerle yönetici koltuğuna yapışanlar.


Çar ve Beyfendi
Şimdi tam burada bir soru daha soralım: bu tasarı kimlerin onayıyla nasıl meclise geldi? Hangi konfederasyonlar işveren ve “beyefendi” (RTE) ile görüştü? Yaptıkları görüşmede hangi konfederasyonlar suya sabuna dokunmayan beş altı maddeye “itirazları” olduğunu söylediler? Kimler beyefendi “onları hallederiz atın imzaları” deyince kuzu kuzu imzaları bastılar ? Şimdi o imzalar ortalara dökülür diye itiraz bile etmeden, kafalarını ellerinin arasına almış yağmur geçsin diye mi bekliyorlar? Haşa! Bunlar itham değildir sadece sorudur. Meraktan yani. Bir cevap alabilirsek? Bu sahne ileri demokrasimiz hakkında fikir verici bir sahnedir. Gerçi diğer bir ileri demokrasi abidesi olan Rusya’da şimdi beyfendinin uçak indirmek üzerinden kapıştığı çar Putin hazretleri de bir kalem fırlatmıştı değil mi? Ama en azından işçinin alacaklarını vermeyen işverenin suratına.


Tarihin Çöplüğü

Gaz toz bulutu içerisinde sürece müdahele etmeye çalışan DİSK ve SGBP nin hakkını yemeyelim ama, ortada daha büyük bir sorun duruyor gibi. Kendi varlığını, kendisi için sürdürmeyi ve çıkarını korumayı, varolan durumu sürdürmeyi, herkesin ve her şeyin, kendisinin içerisinden çıktığı sınıfın her türlü çıkarının üzerinde tutan örgütlenmeler. Sorun bu! Bu örgütlenmeler ezilenlerin taleplerini temsil etme işlevlerini yerine getirmiyorlarsa, eğer yeni bir sendikal anlayışımız olamıyorsa, o sendikal anlayış kendini bu sendikalarda örgütleyemiyorsa, eh o zaman bizim de yeni sendikalarımız olur. Olur. Tarihin çöplüğü kendini her şeyin hakimi olarak gören koltuk sahibi burnu büyüklerle doludur.