Cinsel istismar suçuna verilecek ceza açık artırmada; Adalet Bakanı şerri yöntem öneriyor. Dinci gazeteler ise halkımızın kadın ve çocuk istismarcılarını öldürüp kurtulmadan yana olduğunu yazıyor. Hükümet ortağı olduğu dönemde kaldırılmış olmasının vicdan azabından kurtulamamış olmalı ki suç ve ceza deyince Devlet Bahçeli’nin aklına ilk gelen idam oluyor. İhalede rekabet koşulunu yerine getiren figür olarak dikkate almadığımız Bahçeli’nin Erdoğan’ı yönetmeye başladığını görmezden gelemeyiz. Belli ki 2019’da idam seçim vaadi olmaya devam edecek.

Çocuklar dünyanın her yerinde istismar ediliyor, sadece Türkiye’nin sorunu değil. Fakat insanın insana şiddeti, tecavüzü, istismarı istisna olmaktan çıkmış sistematik bir hal almışsa orada eğitimsel ve kültürel bir sorun var demektir. Suçluyu öldürmek suç saydığınız eylemi ortadan kaldırmıyor. Çare insanın bakış açısını, düşünme biçimine etki eden kuralları değiştirmekte; yani eğitimde…

Cinsel istismar vakalarına çok rastlanıyor olması bu toprakların; ülkenin havasının, suyunun sonucu değil. Sapıklığı doğal nedenlere bağlayabilmek için bizim kedilerimizle İngiliz kedileri arasındaki istismar vakıalarının farklılık gösterdiğini tespit etmek gerekir. Kısırlaştırılmamışlarsa hayvanlar arasındaki istismarın, hayvanların yaşadığı bölgeye göre farklılık göstereceğini sanmam. Fark insan topluluklarında görülüyorsa sorun kesinlikle eğitimdedir.

Şiddeti Önleme ve Rehabilitasyon Derneğinin mahkeme ve adli tıp kayıtları üzerinden yaptığı araştırmaya göre 2006’dan 2016’ya on yılda çocuk istismarı 700 kat artmış. Görülüyor ki aynı dönemde ivme kazanan eğitim ve günlük yaşamdaki dinselleşme istismarcıları cesaretlendirmiş. Oysa İslamcı iktidar, dini esaslı eğitimin ahlaki bozulmaya engel olacağını vaat etmişti! Olmadı, olmuyor. Bu sonuç bize, insanları ahlaki davranmaya sevk etmeyen mevcut eğitim ve kültürün dayandığı ilkeleri sorgulama hakkı verir. Din gibi başkasını denetlemeye değil, insanın kendini kontrol etmesini sağlayacak öğretilere ihtiyacımız var.

Antropoloji okumalarımdan öğrendiğim kadarıyla canlıları cinsel organları yönetiyor! Ve zekâsı geliştikçe cinsel organlarının canlı üzerindeki etkisi azalıyor. İnsanda ise bilgi ve düşünceyle iştigal ettiği oranda davranışlarının yönetimi cinsel organından beynine geçiyor (Yöneticiniz bu sürecin dışında kalmışsa, sizi kimin yönettiğini bi düşünün!). Eğer insan bir de doğru dürüst bir eğitime tabi tutulup vicdanlı, empatik, saygılı, sevecen, duygulu, özenli biri haline getirilirse her hal ve koşulda hayvani güdülerini dizginleyebiliyor, kışkırtılsa bile dinin nefis dediği arzularının esiri olmaktan kurtuluyor. İşte örnek, hem de 2 bin 3 yüz elli yıl öncesinden:

Platon’un öğrencisi, Antik Yunan filozofu Ksenokrates, bilgeliği kadar dürüstlüğü ile de ün salmış biridir. Öyle ki yeminsiz tanıklığın kabul edilmediği Atina’da yemin etmesi istenmeyen tek kişidir. Bir gün öğrencileri, Filozofu baştan çıkaracağını düşündükleri Phryne adında bir kadını ayartarak Filozofun ahlakını sınamak ister. Kadın, saldırganlardan kaçıyormuş gibi yaparak can havliyle Ksenokrates’in kulübesine dalar. Bir seferinde şahinden kaçarken kulübesine giren serçeyi “sığınmacı karşı tarafa teslim edilmemeli” diye korumasına alan Ksenokrates, tereddüt etmeden Phryne’i içeri alır. Tek odalı, tek yataklı kulübede geceyi birlikte geçirmek zorundadırlar. Niyeti Filozofu yoldan çıkarmak olan kadın ne yapıp ettiyse Filozofu harekete geçiremez. Rivayet o ki tam yoldan çıkacağı anda Filozof yataktan kalkarak cinsel organını yakar, bir başka rivayete göre ise Ksenokrates, yoldan çıkmasına sebep olmasından korkarak cinsel organını keser. Kadın, merak içindeki öğrencilere “Bir erkeğin değil, heykelin yanından” geldiğini söyler. Bu anekdotu aktardığım Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri kitabında Diogenes, Ksenokrates’in, bir şenlikte çok içtiği için Dionysios’un ödül olarak verdiği altın çelengi Hermes’in heykeline bırakıp gittiğini de anlatır. Ne diyelim, akıllı adamı sarhoşluk da yoldan çıkarmıyor!

Uluslararası Laik ve Kamusal Eğitim Sempozyumu

İstanbul’daki okurlarımı, yarın (24-25 Şubat / cumartesi – pazar) Şişli Belediyesi Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Evi’nde gerçekleşecek olan Uluslararası Laik ve Kamusal Eğitim Sempozyumu’na davet ediyorum. Konuşmacı ve dinleyici olarak ben de orada olacağım. Değerli konuşmalar dinleyeceğinizden eminim. Ayrıca düzenleyici Veli-Der, simültane çeviri ile yabancı konuşmacıları dinleme imkanı da sunuyor.