Felaketin insani, sosyal yaralarını sarmak ve tekrarını önlemek için acil sosyal politika önlemleri ile kamucu politikalara ihtiyaç var. Bir yanda derin acı ve öfke var diğer yanda ise bilimi ve kamucu politikaları esas alarak yaraları sarma ve ülkeyi yeniden inşa etme gereği.

Çare kamuculuk ve sosyal politikalarda!
Fotoğraf: AA

Bilimsizlik, sosyal devletsizlik, kadercilik, plansızlık, piyasacılık, köşe dönmecilik yıktı. Bilim, sosyal devlet, sosyal politika, kamuculuk ve dayanışma yaraları saracak. Depremin yol açtığı büyük felakette insani kayıplar Türkiye tarihinde eşi görülmemiş bir düzeye yükseldi. Deprem tarifsiz insani kayıplara ve acılara yol açarken bir sosyal felakete de dönüşüyor. Depremin yol açtığı felaket barınmadan beslenmeye, sağlıktan geçinmeye kadar her alanda tahribata yol açıyor. İnsanlar yakınlarını, sevdiklerini, evlerini, hatıralarını, kentlerini, işlerini, gelirlerini kaybettiler. Pek çoğu hayatını yeniden kurmak zorunda ve milyonlarca insan için hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.


Deprem bir doğal risk ve onun bir felakete dönüşmesi ise sosyal ve siyasal tercihlerin sonucu. Deprem öncesinde bilim ve kamuculuk yerine kadercilik ve piyasacılığın tercih edilmesi, deprem sırasında arama ve kurtarma çalışmalarındaki plansızlık, liyakatsizlik ve dahası devletsizlik bu büyük felakete yol açtı. Başka ülkelerde küçük kayıplarla atlatılan bu tip depremler ülkemizde büyük bir felakete neden oldu. Bunu deftere yazalım. Sadece deftere değil aklımıza ve kalbimize mıh gibi çakalım ve hiç unutmayalım ki bu büyük felaket tekrarlanmasın.

Deprem öncesinde ve sırasında yapılması gerekenler yapılmadı. Şimdi deprem sonrasında yapılması gerekenler var. Hem felaketin insani ve sosyal yaralarını sarmak hem de tekrarını önlemek için acil sosyal önlemlere ve kamucu politikalara ihtiyaç var. Bir yanda derin bir acı ve öfke var diğer yanda ise yaraları sarma ve ülkeyi yeniden inşa etme gereği.

SADAKA DEVLETİ DEĞİL SOSYAL DEVLET

Büyük felaket ciddi bir dayanışma dalgası yarattı ancak bir o kadar da rahatsız edici bir hayırseverlik davranışı ortaya çıktı. Büyük büyük günahları olan şirketler ve patronlar depremzedeler için yüklü bağışlar yaparak bir hayırseverlik örneği haline gelmeye çalışıyor. Dahası çeşitli kamu kurumları da bağış ve hayırseverlik kampanyalarına katıldı. Büyük felaketin yarattığı olağanüstü insani ve sosyal yıkım karşısında toplumun seferber olması son derece kıymetli ve büyük bir ümit kaynağı. Ancak hayırseverlik ve bağış gösterileri de bir o kadar riyakarlık. Kimin kaynağını kime bağışlıyorsunuz, neyin hayrını yapıyorsunuz?

Büyük şirketler, büyük patronlar bağışladıklarınız çaldıklarınızdır. Çaldığınız hayatlar, çaldığınız kamu kaynakları, ödemediğiniz işçi hakları, uymadığınız kurallar, almadığınız önlemlerdi bağışladıklarınız. Kenara çekilin ve halkın dayanışmasını gölgelemeyin.

Aslolan hayırseverlik değil, sadaka değil sosyal haklar ve sosyal devlettir. Devlet sosyal, iktisadi ve fizyolojik risklere karşı olduğu kadar doğal risklere karşı da yurttaşları korumakla yükümlüdür. Anayasanın 17’inci maddesindeki “Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir” hükmünün bir anlamı olsa gerek. Devlet herkesin yaşama hakkını güvence altına almakla yükümlüdür.

Devlet depremden zarar görmeyecek bir yerleşim ve barınma politikası oluşturacak, planlayacak ve önlem alacak. Barınma sorununu piyasanın ve bireylerin insafına bırakmayacak. Devlet insanları doğanın ve paranın karşısında çaresiz bırakmayacak. Dolayısıyla depremden korunmak, sağlıklı ve sağlam konutlarda barınmak bir sosyal haktır. Bunu sağlamayan hükümetler depremin yarattığı felaketlerden sorumludur. Anayasal yükümlülüklerini yerine getirmedikleri için suçludur.

İNŞAAT DEĞİL SOSYAL POLİTİKA

Hükümet bir an önce depremin enkazını kaldırıp inşaata başlamak istiyor. Bu ne acele! Evet insanların kalıcı, sağlam ve insani konutlara ihtiyacı var. Ama ne ara plan yaptınız? Ne ara ders çıkardınız? Ne ara taraflardan görüş aldınız? Ne ara bilimsel hazırlık yaptınız? Yine aynı şeyi yapıyorsunuz! Bilimi, aklı, katılımcılığı bir kenara bırakarak, depremde asla göremediğimiz bir hızla inşaat yapmaya kalkıyorsunuz. Önce inşaat değil sosyal politika lazım. Önce felaketzedelerin yaşamını iyileştirmek, acil ve temel ihtiyaçlarını karşılamak lazım.

Bu acil ve temel ihtiyaçlar; barınma, beslenme, hijyen ve sağlık, sosyal güvenlik eğitim, geçinme ve çalışmadır. Bunlar sosyal politikanın konusudur. Bunlar sosyal haklar ve hükümet bu hakları acilen sağlamak zorundadır. Acil sosyal politika önlemleri alınmazsa felaketin çok daha büyük sosyal ve insani tahribata yol açabileceği unutulmalıdır.

Neler yapılmalı? Acil sosyal politika önlemleri konusunda DİSK bir sosyal politika öneri ve talepler belgesi yayımladı. Diğer sendikaların da depremin ardından çalışma hayatı ve sosyal güvenlik konularına eğilmeleri büyük önem taşıyor. DİSK’in de acil sosyal politika talepleri belgesinde vurguladığı bir dizi önlem hızla alınmalıdır.

• Düzenli ve yeterli nakit gelir desteği: Felaketzedelere yönelik düzenli ve yeterli aylık gelir desteği sağlanmalıdır. Bu gelir desteği çeşitli gelir testlerine gerek olmadan bir sosyal hak olarak verilmelidir. Bu destek felaketin yaraları sarılıncaya kadar devam etmeli ve felaketzedelerin yaşamlarını sürdürecek düzeyde olmalıdır. Gelir desteği taşınma, kira ve ev eşyası desteğini de içermelidir.

• Fatura desteği: Felaketzedelerin elektrik, doğalgaz, su ve iletişim faturaları iptal edilmeli. Felaketin etkileri geçinceye kadar bu hizmetlerden bedava yararlanmaları sağlanmalıdır. Bunun için Hazineden kaynak ayrılmalıdır.

• İnsani geçici barınma: Felaketzedelerin geçici barınması için konaklama tesisleri, kamu tesisleri kullanılmalı. Üniversite öğrenci yurtlarının felaketzedelere tahsisi uygulamasından vazgeçilerek üniversitelerde yüz yüze eğitime devam edilmelidir.

• Sosyal güvenlik desteği: Sosyal güvenlik hakları afet dönemlerinde daha da yaşamsal önemdedir. Depremde hayatını kaybeden sigortalıların hak sahiplerine ön koşul aranmaksızın ölüm aylığı bağlanmalıdır. Depremde sakatlanan ve çalışma gücünü ciddi oranda kaybedenlere ön koşul aranmaksızın malullük aylığı bağlanmalıdır. Kayıtsız çalıştırılan felaketzedelerin sosyal güvenlik haklarından yararlanması sağlanmalıdır.

• EYT yasa teklifi genişletilmeli: Meclis gündemindeki EYT yasa teklifi depremin yarattığı yeni sorunlar dikkate alınarak gözden geçirilmeli ve afetzedelerin sosyal güvenlik haklarına ilişkin düzenlemeler eklenmelidir. EYT yasa teklifi depremin yarattığı sosyal tahribat dikkate alınarak daha adil ve eşitlikçi hale getirilmelidir.

• İşten çıkarma yasağı: Afet bölgesinde derhal işten çıkarma (fesih) yasağı getirilmelidir. Can derdine düşmüş depremzedelerin bir de işten çıkartılma kaygısıyla baş etmesi mümkün değildir. Deprem nedeniyle işe gitmemek meşru mazerettir. Bu nedenle ücret kesintisi ve işten çıkarma yapılamaz. Bunu kötüye kullanan işverenlere karşı etkin yaptırımlar uygulanmalıdır.

• Ön koşulsuz işsizlik ödeneği: Deprem nedeniyle işsiz kalan felaketzede işçilere koşulsuz işsizlik ödeneği verilmelidir. İşsizlik ödeneği için aranan ön koşullar afet bölgesinde uygulanmamalıdır.

• Ön koşulsuz kısa çalışma ödeneği: Deprem nedeniyle tamamen ve kısmen duran veya bir süre çalışamayacak durumdaki işyerlerinde kısa çalışma ödeneği uygulamasına geçilmelidir. İşçilerin kısa çalışma ödeneğinden yararlanması için aranan ön koşullar deprem bölgesinde kaldırılmalıdır.
Kıdem tazminatlarına güvence: Deprem nedeniyle işinden ayrılarak başka kentlere taşınmak zorunda kalan işçilerin kıdem tazminatları güvence altına alınmalıdır. Bu durumda kıdem tazminatının ödenmesini sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır. İşverenin ödeme aczine düşmesi durumunda afet bölgesindeki kıdem tazminatı dahil tüm işçi alacakları ücret garanti fonundan ödenmeli daha sonra işverenlere rücu edilmelidir.

• Kamu istihdamı ve özel sektöre istihdam mecburiyeti: Depremin yaralarını sarmak için kamu istihdamı ve sosyal yatırımlar artırılmalı ve işverenlere afetzede çalıştırma yükümlülüğü getirilmelidir. Tıpkı eski hükümlü ve engelli çalıştırma yükümlülüğünde olduğu gibi belirli oranda afetzede çalıştırma yükümlülüğü getirilmelidir.

• İstihdam desteği: Halen işverenlere verilen çeşitli teşvik ve destekler gözden geçirilmeli ve bu teşvik ve destekler afet bölgesinde istihdamın korunması için yeniden düzenlenmelidir.

Depremin yarattığı sosyal felaketi gidermek için diğer önlemler yanında acil sosyal politika önlemlerine ihtiyaç var. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı vakit geçirmeksizin sosyal politika önlemleri için harekete geçmelidir. Anayasa devlete, hükümete, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına yükümlülükler getiriyor. Anayasanın emredici hükmü olan sosyal devletin gereğini yerine getirin! Sadece bakanlık değil sendikalar da depremzedelerin sosyal hakları için harekete geçmelidir. Sendikalar diğer toplumsal örgütler gibi deprem bölgesine insani destek ve dayanışma sağladılar. Şimdi köklü sosyal politika önlemlerinin alınması için harekete geçmeleri gerekir.

• Son bir söz de akademi için: Ülke tarihinin en büyük felaketlerinden biri yaşanırken susmak nedir? Depremin dönüştüğü bu felaket konusunda asıl bilimin konuşması gerek. Birkaç yer bilimcinin feryadı yetmez sosyal bilimlerden de güçlü sesler çıkması gerek. Alınacak sosyal önlemler konusunda konuşmayan bir akademi, üniversitelerin fiilen kapanması karşısında sessiz bir akademi düşünülemez. Bilimden bu kadar mı uzaklaşır üniversiteler!