2010 yılının ilk iki ayı itibariyle ödemeler dengesi verileri cari açığın patladığını gösteriyor. Cari açık geçen yılın eş

2010 yılının ilk iki ayı itibariyle ödemeler dengesi verileri cari açığın patladığını gösteriyor. Cari açık geçen yılın eş dönemindeki değerini (801 milyon dolar) yaklaşık yediye katlamış (5.5 milyar dolar) durumda. Böylece Türkiye ekonomisi, kriz öncesinde olduğu gibi yeniden dış açık veren bir konuma gelmiş bulunuyor. Gerçi bu süreç, 2009 yılının son çeyreğinde başlamıştı. Son çeyrekteki yüzde 6’lık büyümenin yarattığı ivme ile cari açık bir önceki çeyrekteki değerini  (1.5 milyar dolar) üçe (4.7 milyar dolar) katlamıştı (hatırlanacaktır ‘Yatırımsız Büyüme’ başlıklı yazımızda cari açık sorununun yeniden nüksetmeye başladığına dikkat çekmiştik).
Cari açığın finansman biçimi ise ağırlıklı olarak yine eskiden olduğu (kriz öncesindeki) gibi portföy girişlerine dayalı sıcak para. Cari açığın finansmanına sağlam kaynak olduğu belirtilen doğrudan yatırımların katkısı ise oldukça sınırlı.
2010 yılının ilk iki ayında gelen net doğrudan yatırım tutarı 652 milyon dolar düzeyinde. Kaldı ki, bunun çok az bir kısmı yeşil alan yatırımı niteliğinde. Yani sıfırdan yatırım yapmak için gelen doğrudan yatırım neredeyse yok düzeyde (ödemeler dengesi analitik sunumunda bu ayrıntıda bir bilgi yer almıyor. Ancak bugüne kadar ki gerçekleşmeler, bu türden yatırımların payının yüzde 10 civarında olduğunu gösteriyor. Bu durumda sıfırdan yatırımların 6.5 milyon dolar düzeyinde kaldığı söylenebilir).
Bir diğer ilginç gelişme, krizin bir döviz krizi yaratmamasında büyük rolü olan net hata ve noksan dahilinde gelen dövizin önemini koruyor olmasıdır. Kaynağı ve sahibi bilinmeyen kayıt dışı kalmış bu dövizlerin tutarı 2010 yılının ilk iki ayında 2 milyar 395 milyon dolara ulaşmıştır. Geçen yılın eş döneminde (yani krizin yoğun yaşandığı dönemde) bu tutar 3 milyar 370 milyon dolardı. Bu döviz girişleriyle ilgili olarak bugüne kadar ekonomi yönetiminin ve TC Merkez Bankası’nın makul ve mantıklı bir açıklama yapamamış olması düşündürücüdür.
Anlaşılan, Türkiye ekonomisi uzun bir süre sıcak paranın ve kaynağı belirsiz, meçhul sermaye girişlerinin cenneti olmaya devam edecektir. Aksi mümkün görünmüyor. Çünkü ufukta dış kaynaklara  (tasarruflara) dayalı bu büyüme stratejisinin değişeceğine dair bir işaret gözükmüyor.
Bu ‘cari açık-sıcak para’ sarmalı geçmişte krizlerle son bulmuştu. 1994, 2001 ve içinde bulunduğumuz son krizi hatırlayınız. Umarız bu kez böyle olmaz...